Her iktidar odağının etrafında böyle karakterlere sahip insanlar bulunur.

Aslolan, usta bir duvarcı gibi hangi taşı nereye koyacağını bilmektir.

Ki, taş yerine yakıştığı gibi, konduğu yer itibariyle fonksiyonel ve faydalı olsun.

Duvarcılar bilir, her taş her yere konmaz.

Biçimi olmayan ve koyduğunuz zemine uymayan taş duvara zarar verir.

Estetik bakımdan olduğu gibi, sağlamlık bakımından da bu böyledir.

Her taşın bir yeri vardır ve o taş uygun yer bulunarak konur.

Bazı taşlar vardır köşeye, bazı taşlar vardır duvarın cephesine, bazı taşlar vardır önden ve arkadan örülen duvarın arasına dolgu malzemesi olarak konur.

Bazı taşlarda vardır ki, bağlantı taşlarıdır ve duvar için olmazsa olmazdır.

Duvarları ayakta tutan ve uzun ömürlü yapan bu taşlardır.

Amacımız mimari-yapı ustalığı yapmak değil elbette.

Siyasi hayatımızda işlerin yolunda gitmediğine dikkat çekmektir.

Bazıları "Hep olumsuz ve muhalif" olduğu için, onların itirazlarını ciddiye almıyorum.

Ancak ben almıyorum diye başkaları da dikkate almıyor değil.

17 yıllık iktidarın verdiği sarhoşluk veya yorgunlukla iktidar zor günler yaşıyor.

Ülkenin en çok kamuoyu desteği olan partisi olmasına rağmen, Ak Parti hiç rahat değil ve iktidarı sallanıyor.

İşte bu noktada, bazı hususları dile getirmekte fayda var.

Ülkemiz, sadece iktidar karşıtlığı üzerine bir araya gelen siyasi aktör ve partilere teslim edilmeyecek kadar önemlidir.

Bunun farkındayım.

Hele ki, bölgemizde yaşananlar ve söz söyleme irademizin örselenmesi ve ülkemizin değişik uluslararası enstrümanlarla terbiye edilmeye çalışılıyor olması daha önemlidir.

Tarihi background ve yetişmiş insan gücü itibariyle bu badireyi aşacak birikime sahibiz elhamdülillah.

İktidar bunun farkındadır.

Yazının başlığında Hükümdar kelimesini kullandım.

Bu kelimeyi özellikle seçtim.

Kelimenin sözlük anlamı; "Padişah, kral, hakan gibi taht sahibi devlet başkanı" demektir. TDK.

Muhaliflerin doğrudan tahkir etmek için kullandıkları "Diktatör" terimini ben, özellikle tercih etmiyorum.

Diktatör; yönetime dair bütün yetkileri uhdesinde toplayandır.

Bu tarifte TDK'dan.

Geçmişten günümüze uzanan bir söz vardır.

"İktidar olmak, muktedir olmaktır" diye. Ülkemizde halk tarafından seçilen siyasi organların, devlet bürokrasisi karşısında erimesinden ve muktedir (irade sahibi) olmadığından bahisle seçilen iktidarlar, milletimiz ve siyaset bilimciler tarafından "iktidarsızlıkla" suçlanmışlardır.

Devlet bürokrasisine karşı direnen ve irade beyan edenler ise, muhalifleri ve müesses nizam tarafından beslenen odaklarca "Diktatör" ilan edilmişlerdir.

Menderes, Demirel, Özal bu ithama muhatap olmuş "Diktatörlükle" suçlanmışlardır.

İsteyenler yakın siyasi tarihe bakabilirler.

Gelelim bugüne;

Bugün iktidar bürokrasiye ve müesses nizamın küresel baronlarına direnmekte ve aynı şekilde "Diktatörlükle" suçlanmaktadır.

Bu suçlamalara katılmıyorum.

Ancak katılmıyorum diye işler demokratik düzene uygun gidiyor da diyemem.

"Özgürlük, Adalet ve Kalkınma" diye yola çıkan Ak Parti sanki hızla CHP'lileşmektedir.

Devleti milletin hizmetkarı, hadimi yapacağına, adeta milletimizi devlete itaate ve kulluğa çağırmaktadır.

Bu ince çizginin farkında olmayan parti fanatikleri ve devletten iş peşinde koşanlar "Reiscilik" adı altında eleştirel söz söyleyenleri "Hain, nankör" ilan etmektedirler.

Sesleri o kadar çok çıkmaktadır ki, partide "İşler yanlış gidiyor" diyebilecek olanları sindirmekte "Susmaya zorlamakta" konuşamaz hale getirmektedirler.

Unutulmasın ki, parti üst yönetimi "Hayasızca saldıranların" sözüne itibar ederse, ülkede iktidar değişimi kaçınılmazdır.

Yaşanacak iktidar değişiminin sorumlusu en başta bu sese fırsat veren ve itibar eden yöneticiler olacaktır.

Bunun bilinmesi gerekir.

Görüyorum ve izliyorum ki, iktidar gücünü kaybettikçe öfke artmakta, olur olmaz ithamlarla "Bir şeyler yanlış gidiyor!" diyenler suçlanmakta. Siyaset, kadim ve ortak değerlerimiz üzerinden yapılan söylemlerle şekillenmektedir.

Yani siyaset, haddinden fazla semboller üzerinden yapılmaktadır.

Oysa, iyi hatırlıyorum.

Ak Parti topluma "Barış ve güven, adalet ve özgürlük, bürokratik siyaset yerine demokratik siyaset" önererek kurulmuş,

"Oligarşik devletten, Demokratik devlete geçileceğinin teminatını" vermişti.

Şimdi bu teminat unutulmuş, devlet içinde çöreklenmiş oligarşik odakların yerine, Parti oligarşisinin kurumsallaşmasına doğru gidilmektedir.

Milletimiz yapılanları, bu haliyle meşru görmemektedir.

Ak Partinin siyaset zemini kaybolmaktadır.

Ak parti, yeniden milletin beklediği meşru siyasetin teminatı olmak için, kendine çeki düzen vermelidir.

Bunu yapmazsa ülkemiz için yakın vadede kaos kaçınılmazdır.

Çare ise bellidir.

Siyaset, demokratik mekanizmaları devreye sokmalıdır.

Bir siyasi partinin iktidar olunca kullandığı dil ve üslup, devletin dili ve üslubuna benzerse, karşısında desteklediği parti yerine devleti gören vatandaş tarafından terk edilmesi o parti için değişmez kaderdir.

AK Parti yönetimi, kayıplarını bir de bu pencereden bakmalıdır.

Vatandaş statükodan değil, değişim ve gelişimden yanadır.

Bu prensip unutulmamalıdır.

Atama yöneticiler, atama vekiller, atama başkanlarla gidilecek başka menzil kalmamıştır.

Hani bir söz vardır "Deniz bitti" diye, aynen o noktadayız.

Bizden söylemesi

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!