Son günlerde iktidarın üzerinde önemle durduğu ve politik söylemini kurguladığı, temel mesaj, toplumu terör ve dış tehditlere karşı savunduğu üzerinedir.

İktidarın toplumu savunma politikasını iki temel üzerine inşa ettiğini görüyoruz.

Ve bu iki temel tehdide karşı yaptığı fedakarlıklar, aldığı riskler üzerine kurduğu söylem ve içeride yaşanan otoriterleşme, yolsuzluğun devlet eliyle adeta yolsuzluk sistemine dönüşmesi..yapılan servet transferleri.. Ekonomide yaşanan felç hali. Devlette inşa edilen liyakatsiz yönetim anlayışı ve toplumda daralan özgürlük alanlarının üstünü örtmek istemektedir.

Kısacası iktidar, seçim sürecini bu iki temel eksen üzerinden kurgulamış ve yürütmektedir.

Toplumun yaşanan tüm olumsuzluklar; pahalılık, enflasyon, yolsuzluklar ve benzeri sebeplerin iktidara yakın seçmen üzerinde oluşturduğu acabaları gidererek, bunların oluşturduğu gayri memnun seçmeni konsolide etme gayretindedir.

İki temel eksenden birincisi: daha kapsayıcı olanıdır ki, bir nebze elde edilen fiziki başarılarla gelişen savunma sanayisidir.

Savunma sanayi vasıtasıyla, toplumun düne dair asırlık yaralarını tedavi etmeye.. bugüne dair terör belasına(!) karşı kullandığı, kullanacağı güce.. geleceğe dair ise, güçlü ve bağımsız ülke olma idealini, güçlendirmeye, beslemeye.. köpürtmeye yöneliktir.

İkincisi ise: şimdilerde sıcak bir tehlike olmamasına, yakın tehdit içermemesine rağmen muhtemel terör/bölünme riski üzerinden yürütülmektedir.

Savunma amaçlı olarak yapılan ama esasında iktidarlarını koruma amacıyla yapılan propagandanın karşılığını ise toplumdan kısmen almakta, iktidar ve yandaşlarının ürettiği, çözemediği bütün sorunlara; soyguna, vurguna, talana rağmen destek arayışını sürdürmekte, söylediği yalanları topluma inandırma politikasını ısrarla sürdürmekte, tahakkümü altında bulunan medya kurumları ve o kurumlarda istihdam ettiği medya cambazlarından faydalanmaktadır.

Daima tehdit altında olduğu korkusu ve iktidarların birlik vurgusuna yönelik yapılan propagandalarla yoğun dezenformasyona uğrayan halk ise; günlük sorunlar yerine üretilen ve sık sık tekrar edilen birlik duygusu çağrılarına duyarsız kalmamaktadır.

Erdoğan, şahsı ve hükümeti üzerinde oluşan güven zedelenmesini aşmak için bu yolu tercih etmekte ve muhalif kanadın temsilcisi CHP üzerinde geçmişten günümüze oluşturulan güvensizlik politikaları ve alışkanlığı kullanmakta ayrıca HDP ile işbirliği içinde oldukları yalanı üzerinden pekiştirilmekte, millet ittifakı bileşenlerinin üzerinde de "kişisel hırs, Erdoğan karşıtlığı, intikam duygusu vb" gerekçelerle kirli bir alan oluşturmaya çalışmakta.. kendisi ve iktidarı üzerinde oluşan güven zedelenmesini önemsiz hale getirme gayretindedir.

Doğrusu bu konuda azımsanmayacak mesafe almakta, bu söylemler üzerine kafasında acabalar oluşan milliyetçiler ve yıllarca devlete kırgınlığı olan muhafazakârlardan "devlet biziz" diyerek güven arayışını sürdürmekte, böylece yaptıklarını meşrulaştırmak için hak, adalet, gelir dağılımı ve pahalılığın oluşturduğu güven zedelenmesini gidermeyi ileri bir tarihe ertelemelerini seçmenden talep etmektedir.

Muhalefetin, bu iki politik söyleme karşı toplumumuzu gerek terör yoluyla "iç tehdit", gerek "şanlı maziye" duyulan özlemimizi engelleyen "dış tehdit" sarmalından kurtaracak, insanlarımızın psikolojik olarak kendini rahat hissedeceği şekilde sahip çıkılacağı üzerine yoğunlaşması, bu alanda oluşturulan dezenformasyonu etkisiz kılması gerekiyor.

Bir taraftan iktidarın gerçek yüzü deşifre edilirken, diğer taraftan asırlara, yıllara sari, milletin sosyal şuurunda oluşan yaralarının merhemi olunacağına dair güven verici söylemlerin yoğunlaştırması, terör konusunda da kamu düzenini bozan başta PKK terör örgütü olmak üzere, terörün her türlüsüne geçit verilmeyeceği garantisini topluma vermelidir.

Esasen iktidarların asli görevi, toplumun güvenliğini sağlamanın yanı sıra toplumun özgürlük alanlarını daraltmamak, hukuk devleti prensiplerine bağlı kalınacağını açık ve net bir şekilde açıklamalı, iktidar tarafından oluşturulan bilgi kirliliğinden toplumu korumalıdır.

Yani güvenlik politikaları gerekçesiyle birey ve toplumun özgürlük alanları daraltılmadan kamu düzeni ve ulusal güvenlik öncelikli tutumun kesintisiz devam edeceği seçmene tekrar tekrar ısrarla anlatılmalı, daha fazla özgürlük, daha fazla huzur, refah, adalet ve hukuk vadetmelidir.

Cumhurbaşkanı adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bu konuda kısa bir video çekerek düşüncelerini toplumla paylaşmalıdır.

Kılıçdaroğlu'nun bunu yapması ve  millet ittifakı bileşenleri tarafından hızlı bir şekilde yaygınlaştırılması, topluma ulaştırılması gerçekleştirilmelidir.

Bizzat iktidar temsilcileri ve yandaşları tarafından yapılan dezenformasyonun etkisi mutlaka kırılmalıdır.

Bunun yolu ihtiyaçları, korkuları, kaygıları, arzuları doğru okumakla mümkün olur.