Seçim tarihi yaklaştıkça her şey netleşmeye başladı.

Bildiğiniz gibi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle bu ikinci seçim olacak.

Yürütmenin başının seçilmesi için mevcut sistemin dayattığı 50+1 zorunluluğu bu sistemin en can alıcı tarafı…

Bu sistem, her ne kadar adına koalisyon denilmese de tam olarak koalisyonları doğurmaktadır.

Önceki sistemden farkı,

bu sistemde koalisyonlar seçim öncesi kurulmakta mevcut sistem partilere bunu zorlamaktadır.

Bu sebeple, en büyüğünden en küçüğüne partiler seçim öncesi kurulacak ittifaklar/koalisyonlar oluşturmak veya oluşturulacak ittifaklar içinde kendilerine yer açmak çabasında..

Seçmen tabanı olan ve seçmenle aidiyet ilişkisinde bir hayli mesafe alan partiler açısından durum biraz daha farklı.

Şöyle ki, seçmen nezdinde belli oranda karşılığı olan veya öyle kabul edilen partiler açısından da durum benzerlikler arzetmekte, bu durumda olan partiler 50+1'i bulmak için yanına partner partiler aramaktadır.

Bu zorunluluk, önce partilerin sonra da siyasetin kimyasını bozmaktadır.

Partiler arasında yapılan ittifaklara ve görüşmelere bakarsak ne dediğim daha iyi anlaşılır.

Mevcut sistemin dayatması sonucunda bütün partiler bu dayatmadan nasibini almakta, bugüne kadar girdiği seçimlerde seçmenden hatırı sayılır destek alamayan partiler kendilerine yer aramakta, sistemin kendilerine sağladığı avantajlardan maksimum fayda elde etmeye çalışmaktadırlar.

14 Mayıs tarihinde yapılacak seçimlere işte bu atmosferde gidiyoruz.

Bu yüzden zaman yaklaştıkça partilerde bir telaş hali gözleniyor.

Özellikle Cumhur İttifakında bu telaş daha fazla gözlenmekte, birbirine taban tabana zıt partilerin aynı ittifak içinde yer alacakları konuşulmakta, ortaya çıkan siyasi garabetler/ilginçlikler tartışma konusu olmaktadır.

Ortaya çıkan bu tabloya göre, Cumhur İttifakının bir hayli zorlanacağını söylemek gerekiyor.

Dün Millet İttifakını "altı benzemez" diyenler, bugün sekiz benzemez karşıtlar olarak seçimlere girecek ve toplumdan oy isteyecektir.

Topluma söyledikleri; "mevcut sistem devam etsin, Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak kalsın" demekten öte içeriğe sahip değil.

Cumhur İttifakının bunun dışında topluma hangi proje, program ve mutabakatla bir araya geldikleriyle ilgili bir açıklaması henüz yok.

Önümüzdeki süreçte olur mu bekleyip göreceğiz.

Cumhur İttifakında durum bu.

Şimdilik Millet İttifakını suçlamakla yetiniyorlar.

Millet İttifakı ise Altılı Masa olarak yola çıktıkları günden bugüne, iktidar ve kamuoyu tarafından sorulan "Adayınız kim?" sorusuna karşı kararlı bir şekilde "Önce ilkeler, prensipler ve yol haritası" diyerek aday beklentilerine olumsuz cevap vererek, adayın seçim tarihiyle eşzamanlı açıklanacağını dile getirdiler.

Bir araya geldikleri ilk günden bugüne yaklaşık ondört ay geçti ve bu zaman diliminde, başta Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem olmak üzere, seksen dört maddelik yeni sisteme uygun Anayasa Değişikliği Mutabakatı, on maddelik İlkeler ve Prensipler Metni, Seçim

Güvenliği çalışmaları, Kamuda Üst Düzey Bürokrat ve özellikle Güvenlik, Ekonomi Bürokrasisinin atamasında, kurumların özerk yapıları hakkında izlenecek yöntem, ikibin üçyüz maddeden oluşan Politik Program Seti ve Yürütmede Cumhurbaşkanlığı Yardımcıları hakkında ortaya koydukları on iki maddelik Geçiş Süreci Yol Haritasıyla altı değişik partinin üzerinde mutabakat sağlayıp imza altına almaları, topluma karşı şeffaf bir şekilde davrandıklarını görüyoruz.

Evet, ülkemizde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin dayattığı %50+1 oyla yürütmenin doğrudan millet tarafından seçilecek olması, birbirinden farklı düşünce ve davranış alışkanlığına sahip altı parti ilk defa anlaşmaya vardıkları ve imza altına aldıkları mutabakatla seçmenden oy isteyecektir.

En belirgin vaatleri, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ve buna uygun Anayasa değişikliği, Devlet Mimarisinde liyakat ve eşitlik ilkesini işlerlik kazandırmak.

Millet İttifakı bu vaatlerle toplum karşısına çıkarken, Cumhur İttifakı, daha fazla parti bir araya gelmesine, ittifakta partilerin sayısını artırmalarına, hatta birbirine zıt partilerle ittifak oluşturmalarına rağmen, hangi ilkeler ve politikalar etrafında birleştiklerine dair bir açıklamayı henüz duymadık.

Ortada sadece Ak Partinin ortaya koyduğu ve ne olduğu pek anlaşılmayan "Türkiye yüz yılı" sloganı ve "Erdoğan kalsın bu sistem devam etsin" çabası var.

Bu haliyle, Millet İttifakı şeffaf bir şekilde seçmen karşısına çıkarken, Cumhur İttifakı "Kayıt dışı" görüntü vermekte, anlamsız ortaklıklar peşinde koşmaktadır.

Bize göre seçimlerin kaderinde ittifakların bu karakterleri belirleyici olacaktır.

Ya, "Yeni hal diyerek değişim" ya da "Eski hal kalsın" diyerek karar vereceğiz.

Kısacası sandıkta bu soruya cevap arayacağız.

Tabi ki, ülkenin ve yurttaşların tek sorunu ittifaklar değildir.

Aslında yurttaşların altında ezildiği sorunlara hangi ittifakın çözüm üretme kapasitesinin, amacının ve niyetinin ne olduğu daha büyük önem arzetmektedir.