Gelin sizinle bir sohbet edelim.
Dostlarım!
Ben, karşılaştığım, şahit olduğum olaylar, kurumlar, kişiler ve fikirler hakkında sabit fikirli değilim, olmamak için özen gösteriyor, gayret ediyorum.
Zira, kişileri ve kurumları ve fikirleri değişmez görmüyorum.
Çünkü hayat dinamiktir, olaylar değişir, fikirler değişir, değiştikçe de insanlar ve kurumlarda değişir.
Değişim kaçınılmaz.
Ayrıca bilinmesini isterim.
Bizim ülkede iktidarlar tarafından; aşağılanan, horlanan, yok sayılan sadece dindarlar, siyasal İslamcılar, muhafazakârlar değil, komünistler, sosyalistler, liberaller, Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Aleviler, aşırılar, farklı cinsel tercihi olanlar da aynı muameleye tabi tutuldu.
Devletin sahibi/toplumun efendisi olduğunu düşünenler, kurmuş oldukları Cumhuriyeti korumak için baskı yapmayı gerekli gördü ve öyle inandıkları içinde toplumu tek tipleştirmeyi kendileri için hak saydılar.
Devlet aygıtını, iktidar gücünü eline geçiren, yani güce/sopaya sahip olanlar, kendi gibi düşünmeyenleri, dövmeyi, aşağılamayı, suçlamayı, itibarsızlaştırmayı gerekli gördü.
Yani bir bakıma kendilerini sopalayanları, öğretmen edindiler ve onlar da, muhalif toplumsal kesimleri aynı yöntemle cezalandırdı.
Kimileri Cumhuriyet, Kemalizm adına, kimileri aşırılıkları bahane ederek, kimileri de milliyetçilik ve Müslümanlık adına yaptı bütün yaptıklarını.
Böylece toplumda derin fay hatları oluşmasına yönelik politikalar üreterek iktidarlarını pekiştirdiler.
Devletin ceberut yüzüyle toplumu korkuttu ve sindirdiler.
Sandılar ki, düşmanı dövüyorlar.
Oysa müesses nizam adına devletin efendileri bizi birbirimizi dövdürerek aramıza görüş ayrılığından öte anlam taşıyan düşmanlık tohumları ektiler.
Kusura bakmayın!
Ben bu oyuna gelmeyeceğim ve farklılıklarla bir arada yaşamanın yolunu arayacağım.
Bu yol, eşit yurttaşlık ve hukuk zeminidir.
"Oh be! Sopa elime geçmişken fırsatı değerlendireyim, düşündüklerim ve inandıklarımı devlet politikası yapayım ve bir de hazineden etrafımı zengin edeyim!" ahlaksızlığının figüranı olmayacağım.
Bu ahlaksızlığa kesinlikle tevessül etmeyeceğim, edenleri mazur görmeyeceğim.
Bu tutum benim olmazsa olmaz diyebileceğim hayati tercihim olmaya devam edecek.
Hayatımın her safhasında bu tercihimin sınırlarına bağlı kalarak yaşayacağım.
Ak Partide ikende böyle düşünüyordum.
Ak Partinin, paralel yapı diyerek suçladığı, cemaat görüntüsü altında faaliyet gösterenlerle, yönetim kadrosunun yaşadığı iktidar kavgasını bahane ederek; insaftan, vicdandan, hukuktan saptığını 15 Temmuz kalkışması üzerinden de acımasızca, hiçbir ilke ve değer gözetmeden cemaatle ilişkili veya ilişki şüphesi duydukları insanların ve kurumların üstüne hukuk ihlali doğuracak şekilde abandığını gördüm ve isyan ettim.
Böyle davrananların iktidarlarını korumaktan başka hiçbir değerinin olmadığını bildiğim halde, bedeli ne olursa olsun onlara omuz vermem, veremem, vermedim ve vermeyeceğim!
Ülke insanının farklılıklarıyla bir arada yaşaması için de gece gündüz çalışacağım.
Bu duruşumdan dolayı çıkarılacak maliyetten korkuyor olsamda asla vazgeçmeyeceğim.
Duruşumu koruyacağım.
Anlamak gibi niyeti olanların, beni anlayacak; zekâya, kavrayışa, muhakeme ve temyiz gücüne sahip olduğundan zerre şüphem yok.
Kişinin veya kişilerin anlamak gibi niyeti ve gayreti yoksa eğer, benim onlar için ortaya koyacağım çabaların anlamı da asla olmayacaktır.
Bu yüzden anlamanız için ısrarcı olmayacağım.
Esasında ben, ülkede kötü bir yönetim olduğunu ve kötü yönetildiğini düşünüyorum.
Bu sebeple, sorumluluk gereği tercihimi, yöneticilerin ve yönetim anlayışlarının değiştirilmesinden yana kullanıyor ve çaba gösteriyorum.
Benim gibi düşünmeyenler olabilir.
Bir kısım insanlar da ülkenin mevcut yönetimden daha iyi yönetilemeyeceğini düşünebilir ve mevcut iktidara olan desteğini sürdürebilir.
Bunu anlayabilirim.
Garip olan taraf şudur; hem ülkenin sıkıntılarının varlığını kabul etmek, hem sıkıntıları çözemeyen iktidar yerine muhalefeti suçlamak ve bizlerin suçlanmasıdır.
Bilmeliyiz ki, ülkede ne olmuş ve oluyorsa bunun sorumlusu yönetenlerdir.
Muhalefeti suçlayarak veya dış güçler iddialarına sığınan iktidar, ürettiği sorunların sorumluluğundan kaçamaz, sizlerde bu sorunların vebalini muhalefete ve dış güçlere yükleyemezsiniz.
Bunun haklı ve rasyonel gerekçeleri olduğunu düşünerek bizi eleştiriyorsanız yine mesele yok.
Ama bunun anlaşılır somut delilleri olmalıdır.
Bu iddiaların mesnedi olmadığına dair onlarca yazı yazdım.
Hiçbirisine makul itirazlarınız olmadı.
Ama uzun yıllara dayanan dostluklarımıza rağmen ortaya koyduğumuz duruşumuzu sübjektif sebepler ve üzerimize atılan iftiraları gerekçe göstererek eleştiriyorsunuz.
Bunu kabullenip sineye çekmem mümkün değil.
Sizler, evet sizler, "Ülke bundan daha iyi yönetilemez" diyorsanız yine sıkıntı yok.
Bildiğiniz gibi yapın, zira ben de bildiğim ve inandığım gibi yapacağım.
Bana göre, ülke kötü yönetilmektedir ve kötü yönetimin sorumlusu da Erdoğan iktidarıdır, değişmesi zaruridir.
Ülke insanı daha iyisini hak etmektedir ve ülke imkânları bu talebi yerine getirecek yeterliliğe her bakımdan sahiptir
Kötü yönetimin mazereti yok ve olamaz!
Farkındayım ve biliyorum.
Ben sizin için hayal kırıklığıyım.
Bilmenizi isterim ki, sizlerin tutumu da benim için hayal kırıklığıdır.
Sizin benden beklediğiniz, ele geçirdiğiniz gücün yanında olmam, benim ise sizden beklentim, dün muhalifken ateşli bir şekilde savunduğunuz ilkelerin yanında olmanız.
Bu olmadan birlikte olmamız mümkün görünmüyor.
Siz çıkarın, faydanın, gücün, ben ilkelerimin yanındayım.
Vesselam…