İktidar son günlerde iki ana eksen üzerinden politik söylemde bulunmaktadır.

Bunları dış politika ve terör üzerinden "Beka Sorunu"yla ilişkilendirmektedir.

Dış politikada bağımsız ülke olma iddiasıyla algı oluşturmaya çalışan iktidar, seçmene yalan söylemekte ve milliyetçi duyguları köpürterek seçmenin desteğini almak amacındadır.

Ülkemiz uluslararası ilişkilerde, dış politikada iddia ettiği gibi güçlü ve itibarı yüksek mi veya itibarımız yükseliyor mu?

Bize göre bu iddialar doğru değil.

Peki, neden değil?

İktidarın söyleminin doğru olmadığını dokuz madde üzerinden kısaca açıklamak istiyorum.

1-ABD Başkanı Trump'tan "Aptal olma" diye resmi mektup alınmasına rağmen bu nezaketsiz ve aşağılayıcı mektup ve tutuma hak ettiği cevabı vermedik.

2-36 askerimiz Suriye'de Ruslar tarafından şehit edildiği halde hesap sormadık.

Bu yetmezmiş gibi Rusya, görüşme talebimize verdiği randevu sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve heyetini kapısında bekletme sahnelerini diplomasiye aykırı bir şekilde dünyaya servis etti.

Yani Putin'in kapısında bekletildik ama hak ettikleri cevabı vermedik.

3-Ülkemizde işlenen Kaşıkçı cinayeti dosyasını "Suudi Arabistan'a vermeyiz" dememize rağmen haklarımızdan vazgeçip yargılamanın Suudi Arabistan'da yapılması için dosyayı cinayetin failine verdik.

4-15 Temmuz kalkışmasının finansörü ilan ettiğimiz Birleşik Arap Emirliği İle hiçbir şey olmamış gibi kucaklaştık.

5-Sisi'ye "katil" dedikten sonra, Mısır politikalarında hiçbir değişiklik olmadan mutlu resimler verdik.

6-Doğu Türkistan'da soydaşlarımız Çin zulmü altında inletilip dini değerleri tahkir edilirken de sessiz kaldık.

Uluslararası kuruluşların aldığı yaptırım ve kınama kararlarının takipçisi dahi olmadık.

7- ABD'den, SS 400 füzelerini alamadık, ülke olarak ortağı olduğumuz F 35'leri vermediler ve sadece F 16'ların modernizasyonuyla yetindik.

8-Fillandiya'nın terör  destekçisi olduğunu söyleyerek NATO’ya alınmasına "İzin vermeyeceğiz, teröre destek veriyor" dedikten sonra NATO'ya girişini sessizce onayladık.

9-Rahip Branson davasında ABD'ye, Deniz Yücel davasında Almanya'ya esip gürlediğimiz halde, hiçbir şey olmamış gibi ilgili kişileri geri verdik.

Elbette dış politikada bazı iyi şeyler de oldu, Rusya'dan gıda sevkiyatı için koridorun açılması, Karabağ'ın kurtuluşu gibi.

Ama işte o kadar.

Güçlü devlet olmak böyle mi oluyor?

Doğrusu merak ediyorum.

ABD'nde muhalefette iken Biden'in Erdoğan iktidarına karşı cümle kurduğu için muhalefeti işbirlikçilikle suçlayan Erdoğan, Türkiye düşmanlığı yaptığını iddia ettiği ABD başkanıyla görüşmek ve davet almak için niye randevu talebinde bulundu? bunu da anlayamadık.

Biden ile yaptığı kısa görüşmede bu rahatsızlığını dile dahi getirmedi?

Görüşmede, 1915  Ermeni Tehcir ve ölümlerin soykırım olarak tanımasını "hayır bunu kabul edemeyiz" diyemedik ve bu konunun görüşmede gündeme getirilmemesini sevinerek "Hamd olsun, gündeme gelmedi" dedik.

Allah aşkına bütün bunlara rağmen hangi başarıdan söz edebiliyoruz?

Bu muamelelere maruz kalan bir ülke siyasetçisinin başarılı ve bağımsız politika izlediğine niçin inanalım?

Keşke bu acizlikler yerine diplomatik bir dille karşı tezler ileri süren bir ülkenin onurlu yurttaşı olabilseydik.

Bunu hangimiz istemeyiz ki?

İktidarın sık sık dillendirdiği terör ve terörle işbirliği iddiaları var ki, evlere şenlik.

Ellerinde bulunan devlet ve medya gücünü kullanarak her istediklerini topluma inandıracaklarını sanıyorlar.

Çözüm Süreci'nde yapılan yanlışlar ve Habur'da mahkemelerde yaşananlar, başka ülkede ve muhalefetin idaresinde mi yaşandı?

2019 seçimlerinde terör örgütü liderliğinden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen ve İmralı adasında tecrit edilerek infazı gerçekleştirilen Abdullah Öcalan'dan özel ulakla mektup getirterek topluma duyurulmasını sağlayan bu iktidar değil mi?

Ayrıca aynı süreçte, yani 2019 yerel seçimlerinde kırmızı bültenle aranan terörist Osman Öcalan'ı TRT Kürdiye çıkarıp Kürt seçmenlerden, PKK destekçisi seçmenlerden, HDP'nin politikalarının aksine kim iktidar lehine destek istedi?

Yine iki ay önce, Anayasa değişikliği için Ak Parti heyeti HDP'ye ziyaret etmedi mi?

Bunların meşruiyeti sorgulanmayacak mı?

Sizin her söylediğiniz meşru ve doğru, muhalefet gizli pazarlık içinde öyle mi?

O muhalefet içinde yer alan Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan olarak terörle en sert mücadeleyi veren sayın Davutoğlu, terör işbirlikçisi öyle mi?

Cezaevinde tutuklu Demirtaş'ı İmralı'ya hesap vermekle tehdit eden veya uyaran Cumhurbaşkanı Erdoğan değil miydi?

Erdoğan bu söylemiyle, HDP siyasetini İmralı'ya itaat etmeye çağırmış olmadı mı?

Sayın Erdoğan, yaptığı açıklamanın kamuoyunda siyasi sonuçlar doğuracağını hesap edecek kadar tecrübe sahibi değil mi?

Bunu niye yapmış olabilir?

HDP'nin siyasi aktörlerini Öcalan'ın talimatlarında hizalamaktan başka ne olabilir? 

İktidar/Erdoğan Kürt siyasetçiler ile her türlü ilişkiyi kurmakta, siyasi gelecek aramakta özgür ama muhalefet bırakın işbirliğini, görüşmekle dahi terörizme geçit vermiş olacak öyle mi?

Yalanlarla, iftiralarla vatandaşı korkutmak, muhalefeti sindirme politikalarının ipliği elbette pazara çıkarılır, ülkemiz hukuk düzeni ve denetime açık, hesap veren iktidar mutlaka kavuşur.

Bütün bunların ışığında, iktidar tarafından her seçimde ileri sürülen "Beka sorununun" faili muhalefet değil, ancak iktidar olabilir.

Yani, ülkenin bekasını tehdit eden, halkı yoksullaştıran, davet usulü ihalelerle yolsuzluğu sistemleştiren, toplumsal barışı tehdit eden iktidarın politika ve söylemleridir.

Bu gerçek her gün biraz daha ortaya çıkmaktadır.

İktidar, sebep olduğu basiretsiz politikaların üstünü yalanlarla örtmeye, kaybettiği güveni tekrar sağlamaya muktedir olacak mı, bunu 14 Mayıs'ta sandıktan çıkacak sonuçla öğrenmiş olacağız.

Her seçimde doğru karar vermek için irade beyan eden ve çoğunlukla doğru karar veren seçmen 2018-2023 aralığında yaşadıklarının ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin karnesini verecektir.

Zira bu seçim 21 yıllık Ak Parti iktidarını değil, son beş yıllık iktidarın performansının karnesini verecek.

Yeter ki, iradesinin tecellisi için gereken yasal güvence teminat altına alınmış olsun.

Yani seçime hile ve baskının gölgesi düşmesin.

Gerisini millet halleder.

Yalanla gerçeği de ayırt edebilir.