Ekonomide son dönemde yaşanan gelişmeler, yatırımcıyı da vatandaşı da adeta köşeye sıkıştırmış durumda.
Banka faiz oranlarının tarihi seviyelere ulaşmasıyla birlikte piyasalarda para akışı neredeyse durdu.
Artık kimse üretime, yatırıma ya da istihdama yönelmiyor; herkes elindeki parayı bankaya yatırıp faiz geliriyle günü kurtarmaya çalışıyor.
Ne yazık ki bu tablo, ekonominin temel direklerinden biri olan yatırım iştahını tamamen ortadan kaldırdı.
Sanayici üretmek yerine, yatırımcı yatırım yapmak yerine beklemeyi tercih ediyor.
Çünkü yüksek faiz oranlarıyla alınan kredilerin geri ödemesi artık neredeyse imkansız hale geldi.
Bu durumun en somut yansımasını konut sektöründe görmek mümkün.
Kredi faizlerinin bu denli yüksek olduğu bir ortamda kim ev almak ister?
Vatandaş alamıyor, müteahhit satamıyor. Çalışan, işçi parasını alamıyor. İşsiz Kalıyor.
Yeni inşaat projeleri rafa kalkarken, mevcut şantiyelerde de yavaşlama gözlemleniyor.
Binlerce kişiye istihdam sağlayan bu sektör artık durma noktasına geldi.
Bankalar kazançlı, üretici kayıpta.
Mevduat faiz gelirleri, yatırımın önüne geçmiş durumda.
Ekonomi büyümüyor, aksine içe kapanıyor. Paranın üretimden çekilmesi, zincirleme bir etkiyle esnafı, sanayiciyi ve tarım sektörünü de vuruyor.
“Piyasada nakit akışı neredeyse dondu.”
Özellikle KOBİ’ler bu süreçte en çok etkilenen kesim oldu.
Artan girdi maliyetleri, azalan satışlar ve yüksek kredi geri ödemeleri birçok işletmeyi konkordato ilan etmeye mecbur bıraktı.
Bu da işsizliği körüklüyor. Her konkordato, birkaç işletmenin kapanması ve onlarca kişinin işsiz kalması anlamına geliyor.
Bir ülkenin kalkınması, üretim ve istihdamla olur.
Faizle zenginleşen değil, üreterek büyüyen bir ekonomi kalıcı refah getirir.
Bugün faiz gelirleriyle günü kurtaran sistem, yarın üretim eksikliğiyle krize sürüklenir.
Ekonominin çarklarının yeniden dönmesi, piyasalarda güvenin yeniden tesis edilmesi gerekiyor.
Faiz, yatırımın önüne geçtiği sürece büyüme değil, daralma konuşulur.