Yıl sonuna yaklaşırken Türkiye’de en çok duyduğumuz cümle şu:
“Piyasada nakit yok.”

Geçtiğimiz üretim sezonunda beklediği fiyatı bulamayan üretici, maliyetlerin altında ezildi.

İncir, kayısı, pamuk, zeytin ve zeytinyağı üreticinin beklentisini karşılamazken, Tüccar ise hem yüksek finansman maliyetleri hem de tahsilatların uzaması nedeniyle adeta duvara tosladı.

Bugün piyasada konuştuğunuz herkesin ortak sorunu aynı: Nakit dönmüyor, çarklar ağırlaşıyor.

Bu nakit daralmasının ilk yansıması iş yerlerinde hissediliyor.

Birçok işletme çalışan maaşlarını, SGK primlerini ve vergilerini zamanında ödeyemez hale geldi.

Esnafın da sanayicinin de yüzü düşük; bankalar kredi musluklarını sıktıkça sıkıyor, işletme sermayesi ihtiyacı ise her geçen gün büyüyor.

Vatandaş da işveren de Aralık ayına kilitlenmiş durumda.

Asgari ücret ne olacak?

Enflasyon kaç açıklanacak?

Yaşam maliyeti her ay artarken, çalışan haklı olarak daha yüksek bir zam bekliyor.

İşveren ise artan maliyeti nasıl karşılayacağını kara kara düşünüyor.

Kısacası iki taraf da aynı gemide, ama gemi limana fırtınalı bir havada yaklaşıyor.

Esnafın Tüccarın Üreticinin Sanayicinin Nefes Alabilmesi Piyasaların Canlanması için Adımlar Atılmalı;
• SGK ve vergi ödemelerinde geçici erteleme yapılmalı

• KOBİ’lere düşük maliyetli kısa vadeli likidite desteği sunulmalı

• Bankalarda esnek yapılandırma uygulanmalı ve kredi kriterleri esnetilmeli

• Kamu alacaklarının (KDV ve Vergi İadesi hakedişler vb.) hızlandırılmış ödemesi yapılmalı

• Üretici ve ihracatçıya hedefli destekler sunulmalı

Bu tip ekonominin çarklarını durmaktan kurtaracak hayati adımlar atılmazsa piyasa darboğazdan çıkabilecek gibi görünmüyor.

Çünkü nakit sıkışıklığı sadece bir finans sorunu değildir;
üretimin, istihdamın ve vatandaşın sofrasındaki ekmeğin geleceğidir.

Bugün duyulan bu sesleri görmezden gelinirse, 2026 çok daha ağır bir başlangıç yapılabilir.

Vatandaşın lehine akılcı ve rasyonel kararlarla hala geleceğe yön verme fırsatımız var.