Bu coğrafyada itibarın ölçüsü Nasrettin Hoca’nın kürkü hesabı yönetenlerin azametli görünme hevesleridir. Yurt gezilerinde örnek yöneticilere eşlik edecek çakarlı araç sayısı ne kadar çoksa yöneticinin şahsında ete, kemiğe bürünen devlet de o kadar güçlü demektir.

İtibar saygınlık, prestij, onur, şeref, haysiyet, izzet ve güvenilir olma demektir.Tersi ise zillet, onursuzluk, haysiyetsizlik demektir.

Bizim kültürümüzün mayalandığı Avrasya ve Orta Doğu Coğrafyası’nda itibarın ölçüsü milletin, tebaanın rahat ve huzur ve enseliğinden önce devletin bekası gelir.

O gücün gerek tebaaya gerek dışarıya yansıması ise devletin parasıyla yaptırılan muhteşem ve lüks saraylardır.

Valiliği döneminde Muaviye haşmet ve azametini cümle aleme göstermek amacına yönelik Şam’da yaptırdığı muhteşem sarayı gören Sahabeden Ebu Zerr’el Gifari:

“Eğer bu sarayı devletin parasıyla yatırdıysan haramdır, kendi paranla yaptırdıysan israftır,”der.

Osmanlı da 17.yüz yılda devlet borç batağında yüzerken padişahların “yıkılmadık, ayaktayız” demek adına Galata bankerlerinden alınan borçlarla Boğazda yaptırdığı Çırağan, Dolmabahçe ve Yıldız Sarayları hem bu geleneğin devamı hem lüks ve savurganlığın birer göstergesidir. .

İtibarın bir diğer göstergesi de saraylar gibi yöneticilerin ifrat derecesinde(aşırı) makam giderleri ve Hanım sultanların savurganlıkta padişahlardan kalır yanı olmadığıdır.

Padişahlar saraylarla güçlülük algısı yaratırken Hanım sultanlar da adlarına cami yaptırıyorlardı. Prof.Dr. İlhami Güler Devlet borç batağındayken yönetici ve eşlerinin yaptıkları bu harcamaların “zillet” olduğu görüşündedir.(İlmahiyyat,03.11.2025)

Diğer taraftan bizim 17.yüzyılda başlayan ama bir türlü bilimde,teknikte entegre olamadığımız ve Doğu ile Batı arasında arafta kaldığımız Batılılaşma serüvenimiz var.

Bir arada bir derede kalışımızın nedenlerin başında da itibara yüklediğimiz anlamın geldiği söylenebilir.

Batı’da İspanya, Belçika, Danimarka, Hollanda ve İngiltere krallık olduğu halde her birinin yönetim şekli demokrasidir.

Bu da demek oluyor ki, bir sıvının içine konduğu kaba göre şekil aldığı gibi itibar da günümüzde kültürel gelişmişlik ve yönetim anlayışlarına göre toplumdan topluma göre değişir.

İtibar taşımasını bilen sahibini aşiretin ağası da yapabilir devlete vezir de yapabilir, o saygınlık ve onurdan başı dönenleri ise gururu rezil de edebilir.

Nasıl ki,Züğürt Ağa’daki Ağa(Şener Şen) bir türlü ağalığın itibar sembolü gümüş tütün tabakasını,çizmesini, kehribar tespihini gururundan terk edemiyorsa borç batağında da olsa devleti güçlü göstermek adına muktedir yöneticiler de ihtişamdan, lüks araç saltanatından,vazgeçmezler.

Çünkü bu coğrafyada itibarın ölçüsü Nasrettin Hoca’nın kürkü hesabı yönetenlerin azametli görünme ihtirasıdır Yurt gezilerinde örnek yöneticilere eşlik edecek çakarlı araç sayısı ne kadar çoksa yöneticinin şahsında ete, kemiğe bürünen devlet de o kadar güçlü demektir.

Oysa günümüzde yöneticilerin itibarı, kendilerinin ve ailelerinin gösterişten uzak hayatları ve ülke ekonomisine, milletlerinin ilerlemesine ve halkının refahına yaptıkları katkıları ve karşılıklı güvenle ölçülür..

Entegre olmaya çalıştığımız Batı’da itibarın ölçüsü- Osmanlı’nın kuruluşunda da olan-yöneticilerin algı yönetiminden uzak, insana hizmeti merkeze alan yönetim tarzları ve sade hayatlarıdır.

Eski büyükelçilerden Zeki Kuneralp anlatır:Biz İsviçre’de lise öğrencisiyken okula toplu taşıma araçları ile gider,gelirdik.Sabahları bizim bindiğimiz araca bindiğimiz durağa yakın bir yerde oturan zamanın İsviçre Cumhurbaşkanı Motta da binerdi.

Hatta bir gün yer bulamamış ayakta yolculuk yapmak zorunda kalınca yerimi vermek isteyince “ben yakında ineceğim” diyerek kabul etmemişti.

Bir gün de ineceği durağı geç haber vermesi üzerine şoför bu gecikmeden dolayı söylenmiş fakat Motta mahcup bir tavırla sesini çıkarmadan araçtan inmişti.(Sadece Diplomat, s.19)

Notlarım arasına Tınaz Titiz’den almışım:

Yıl 1988...Yer Berlin...Berlin Avrupa Kültür Başkenti seçilmiş...Dünyanın en ünlü senfoni orkestralarından biri konser verecek.

Başlama saati 20,30...Salon ağzına kadar dolu... Cumhurbaşkanı ve eşinin oturacağı önde iki koltuk ayrılmış ama konserin başlamasına iki dakika var, CB henüz gelmedi.

Bu arada salonda ayakta kalmış iki kişi geldi, oturdu. Ardından da cumhurbaşkanı kapıda göründü. Koşuşturma yok, telaş yok.

Koltuğun dolu olduğunu görünce eşi bir yana kendisi bir yandaki koltuğa oturdu ama hiç de sorun olmadı.

Daha yakınlardan bir örnek de 16 yıl Almanya başbakanlığı yapan Angela Merkel’dir. O döneminde(2005-2021) dünyanın en güçlü liderlerinden biri olmasına rağmen son

derece sade bir yaşamı tercih etti ve resmi konut yerine küçük bir dairede oturdu.Bir akademisyen olan eşini (Joachim Sauer) hiç ön plana çıkarmadı.

9112020

Kıyafeti son derece sadeydi, marka takıntıları yoktu,lüks tüketimden uzaktı.Tatillerini genellikle yürüyüş yaparak geçirirdi.Konvoyu ise her zaman iki araçtan ibaretti.

Bu özellikleriyle popülizmden uzak,tamamen rasyonel, politik bir kişiliğe sahip olan Angela Merkel zamanının sadelik üzerine inşa edilen gücün sembol siyasetçisi olmuştur.

Şimdi anladınız mı, ll.Dünya Savaşı mağlubu Almanya’nın ve 1950’lerde yaşadığı savaşı sonrası Güney Kore’nin kalkınma hamlesini Türkiye’nin niye başaramadığını?

.