İnsanız; farklı düşünmek, inanmak, yaşam tarzına sahip olmak her birimiz için temel hak.

Yandaşlık, yoldaşlık, siyasi hedefte birliktelik, doğru ve özgürce belirlenmediğinde bu haklar; galipler, muktedirler tarafından;yandaşlar, yoldaşlar, nimetler veya gözdağıyla ipotek altına alınma riskiyle karşı karşıyadır.

Mesela, Ak Parti'de milletvekilliği yapan Hüseyin Kocabıyık'ın Osman Kavala ve Gezi Davası hakkında yaptığı eleştirel açıklamadan sonra, Uşak valiliği yapan eşinin acilen görevden alınması ve merkeze çekilmesi sözümüzü doğrulamaktadır.

İktidarın sağladığı büyük veya küçük nimetler, kazanımlar üzerinden yapılan baskı ve kaybetme korkusu, ancak böylesi uygulamalarla deşifre olur, ortaya çıkar ve  etkinleştirilir.

Ülkemizde dönem dönem iktidarların yargı üzerinden topluma ve özellikle muhaliflerini bir şekilde güç gösterisi yapması, korkutma yolunu tercih etmesi ilk değil.

Cumhuriyetimizin ilk yıllarında aldıkları kararlarla toplum vicdanında meşruiyetini kaybeden; İstiklal Mahkemeleri, 1960 darbesinden sonra muktedirler tarafından kurulan Yassıada mahkemesi eliyle, seçilmiş Başbakan ve bakanlara verilen idam cezaları muhalifleri hizalama arzusu, 1971 sonrası kurulan askeri mahkeme yoluyla üç genç için verilen idam kararlarının hukuk tarihine kara bir leke olarak geçmesi, 12 Eylül'de askeri mahkemeler ve güvenlik bürokrasisinin iktidarın iş görme aparatı haline getirilmesi, hukuk dışı uygulamalar, yaşı küçük olduğu için yaşları büyütülerek asılan gençler ve

90'lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetler, 28 Şubat postmodern darbesini gerçekleştirenlerin siyaseti de amaçlarına alet ederek, Milli Güvenlik Kurulu kararları gerekçe gösterilerek siyasete dayatıkları kararlarda da şahit olduk.

Geçmişte, muktedirlerin yargı eliyle gerçekleştirdiği hukuk cinayetleri, toplum vicdanı tarafından asla kabul edilmemiş, kararlar tepkiyle karşılanmıştır.

Demokrasi,Özgürlükler, Hukuk Devleti ve Eşit Yurttaşlık, Refahın adil paylaşımı vaadiyle iktidara gelen Ak Parti'nin geçmişte muhalefet ettiklerinin yöntemlerini kullanarak muhaliflerini cezalandırması, siyasi ve toplumsal muhalefete gözdağı vermek için yargıyı kullanması ibretlik bir durumdur.

Bu yazı, iktidara "Yanlış yapıyorsunuz!" demek için kaleme alınmadı.

Basit siyasi düşüncelerle iktidarı yıpratmak içinde yazılmadı.

Bu yazı, bugüne kadar iktidara;Adalet, Özgürlük, Hukuk Devleti, Temiz Siyaset, Refah ve Adil Gelir dağılımı beklentisi içinde Ak Partiye destek olan vicdan sahibi partili seçmenlerin geçmişi hatırlamaları için yazıldı.

İktidar tarafından yapılan hukuksuzluklara sessiz kalmamaları, vicdani duyarlılıklara, geçici kazanımlar ve o kazanımlarının getirdiğini düşündükleri konfor alanının kendilerini lekelediğini bildirmek için yazıldı.

Yoksullaşma, yolsuzluklar, hukuksuzlukların toplumda açtığı derin yaranın vicdanlarında uyandırdığı huzursuzluğu dile getirmeleri için yazıldı.

Hatırlatmak isterim, "Bunlar giderse kim gelecek?" sorusuna cevap bulamıyor olmak bu yanlışlıkları meşrulaştırmaz.

Bu, tam olarak muktedirlerin istediği düşünme biçimidir.

Bu düşünme biçiminin bizi, kendimize ne kadar yabancılaştırdığını dün ile bugün söylediklerimiz üzerinden kıyaslama yaptığımızda görülür.

Bunu yaptığınızda egemenlerin bizleri nasıl değiştirdiği ortaya çıkar.

Yaşadığınız değişim,"Ama, fakat, lakin" diyerek meşrulaştırılamaz.

Cümlelerimiz içinde yer alan her "Ama, fakat, lakin, ancak" kelimeleri kendi elinizle değerlerimizi örselemektir.

Bunu görmek için olanlara biraz eleştirel bakmak yeterli olur.

Kendinizle yüzleşmekten korkmayın!

Muktedirler, "Yaparsak biz yaparız" diyerek beceriksizliklerini örtmeye ve sizi "kaosla" korkutarak; yanlışlarını, yağmalarını, talanlarını ve zulme dönüşen iktidarlarını korumak için verdiğiniz desteği sürdürmenizi istemekte, geçmişte yaptıkları üzerinden bugün yaptıklarını eleştirenleri tahakkümcü dil ile nankörlükle suçlamakta, adeta mitleştirdikleri geçmiş başarılarıyla itaate ve biate zorlamaktadırlar.

Gün bugün, vakit bu vakittir;ülkemizde yaşananları doğru bulmuyorsanız sesinizi yükseltin.

Bilinki, sessizliğiniz iktidara verdiğiniz kredinin devam ettiği mesajı içermektedir.

Sakın, vicdani duyarlılığınızı, minnet duygusu ve korkularla esir almalarına izin vermeyin.

"Büyük devlet oluyoruz, savaş halindeyiz" yalanlarına, dini değerlerin kullanılmasına itiraz edin!

Dindarlığınızın utanılacak hale getirilmesini, inançlarınızın siyasete malzeme edilmesini kabul etmeyin!

Biliyorum ki, vicdan sahibi olanlar yapılanların doğruluğunu kabul etmiyor, sadece ileri sürülen mazeretleri, gerekçeleri inanmayı tercih etmeyi makul kabul ediyor.

Bilmenizi isterim, iktidarın; baskıcı, adaleti ifsat edici, gelir adaletini bozucu, dini siyasallaştırıcı,  toplumsal barışı yok eden politikaları tek seçenek değildir.

Uyguladığı politikalar ve kullandığı politik dilden başka ihtimaller mutlaka var.

Bu nobran dil, din ve hukuk dahil herşeyi araçsallaştıran yaklaşıma mahkum değiliz.

Bu iktidarı değiştirecek irademiz, geleceğimiz için, zulme ortak olmaktan daha etkili olacaktır.

Bu güç, sizin elinizde ve hiçbir iktidar bu gücün etkisini görmezden gelemez.

Beceriksizliklere ortak olmak zorunda değiliz.

Geçmişte hepimiz bütün eksikliklerine rağmen Ak Partiye destek olduk.

Ve eldeki imkanlarla yapılabilecekler yapıldı.

Yapılamayanlar için zaman ve imkan oluşturmak gerekiyordu verildi.

Bu yüzden, iktidardan umudumuzu kesmedik ve inancımızı koruduk.

Ama şimdi öyle değil.

Artık, Ak Parti güç zehirlenmesi yaşamanın ötesinde, yanlış ittifaklar kuruyor, ülkenin imkanları bir avuç zümrenin emrine veriliyor, ülke fakirleşti ve yönetilemez hale geldi.

Son altı yılda ve Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemiyle ülkemiz büyük bir felaketle karşı karşıya kaldı.

Mevcut iktidar, anlayış ve kadroyla girdiğimiz buhrandan, çürümeden ve çözülmeden çıkmamız mümkün değildir.

Yıkımı durdurmak bizim elimizde.

Bizden bu imkan alınmadan demokratik sistem sahip çıkmalı, iktidarın/muktedirlerin bizi hapsetmek istediği mağaradan, konfor alanından adalet ve özgürlüümüz için dışarı çıkmalıyız.

Bu mücadele, ahlak ve özgürlük mücadelesidir.

Unutmayalım!

Ülkenin sahibi seçilenler değil, biz seçenleriz.

Bu hak ve imkanımızı, mutlaka korumalı.

***Okurlarımızın Bayramlarını Tebrik Ediyorum