Değerli okuyucularım Aydın ovası gökyüzünün altındaki cennet bu günlerde sarı lop incirler olmaya başladı.

Çok sayıda dinsel ve folklorik söylenceye konu olan incir ağacı hem tarihe tanıklık etmiş hem de onu biçimlendirmiştir.

Yeryüzünde 750'den fazla incir türü olduğu söyleniyor. İnsanın hayal gücünü bu kadar etkileyen başka bir bitki olmamıştır.

Her dinde kendinden söz ettirmiş, kralları, kraliçeleri, bilim insanlarını, askerleri etkisi altına almıştır.

Enerji yüklü bu meyve insanın beyninin büyümesine katkıda bulunmuş olabilir. Öyle ki bazıları insan elinin incirin olgununu bulup toplayacak tarzda evirildiği ne inanıyor. İncir ağacı binlerce yıl önce insanın ilk dikip yetiştirdiği bitkiler arasındadır.

Eski Mısır'da firavunların mezarına başka şeylerin yanı sıra kuru incir de konurdu.

Türkiye civarında yetişen siyah incir (Ficus carica) birçok eski medeniyet için önemli bir besin oldu. Sümer kralı Urukagina 5000 yıl önce incirden söz etmiştir. Kral II. Nebukadnezar Babil'deki asma bahçelere incir ağaçları ektirmiştir. İsrail'in Kral Süleyman'ı şarkılarda övgü dizmiştir incire.

Antik Yunan ve Romalılar ise inciri cennetten gönderilen meyve olarak görmüştür.

Her incir türünün döllenmesini sağlayan kendine özgü bir yaban arısı vardır.

Bu ortaklık 80 milyon yıl önce gelişmeye başlamıştır.

Tabiatta erkek incir ağacı ve dişi incir ağacı vardır. İncir ağacı bu arıların beslenmesi için meyve verir, arılar ise onların çoğalmasını sağlar.

Arılar erkek incir ağacı ile dişi incir ağacının döllenmesine ne sebebe olarak tabiatın mucizesini gerçekleştirirler.

Özellikle volkanik lavların olduğu bölgelerde Kurumuş lavların arasından önce incir ağaçları yetişir ve diğer bitkilerin yetişmesinin önünü açar.

Bilim insanları ağaçtan arındırma nedeniyle yok olan orman bölgelerinde ormanın yeniden gelişmesini hızlandırmak için önce incir ağaçları dikiyorlar.

İncir ağacının ve meyvesinin yıllık üretimi Ege Bölgesi’nden Aydın yöresinden yaklaşık 60 bin tondur.

Bu yüzden 180 km Aydın Vadisinin her yerinde incir ağacı vardır ve Aydın ilinde İNCİR, AYDINLININ OLMAZSA OLMAZIDIR.

Gelin görün ki son yıllarda JEOTERMAL kuyuların İNCİRE zarar verdiği iddia ediliyor.

Durum gerçekten böyle mi diye Güriş Holding CESO’su Sn Ali Karaduman’la konuştum.

Ali Bey, Güriş Holding’den bahseder misiniz biraz?

1958’de kurulan Güriş Holding inşaat, endüstri enerji ve turizm alanlarında var.

Nükleer santrallar dışında her şeyi yapan bir firmayız, otoyollar, HES’ler, termik santrallar... 2004 yılında jeotermalle başladık.

Ardından Bursa Belen rüzgâr santralını yaptık.

Jeotermal ve HES’leri İşi ehli firmaların yapması gerekiyor ki Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarındaki yatırımlar doğru olsun.

Enerji sektöründe de enerji yatırımı yapmamış bir firmaya yatırım yapma imkânı verilmemeli.

Ama maalesef Türkiye’de bazı kurgular geç kaldı. Hiç enerji santralı yapmayan firmalar enerji santralı yapınca bu sefer tekniğine uygun olmayan santraller sıkıntı yaratmaya başladı.

Bizim değişik ülkelerdeki yatırımlarımız aşağıdaki şekilde:

Rüzgârda elektrik üreten 2’si yurtdışında olmak üzere 24 santralimiz mevcut.

Bu alanda 581 MW üretim kapasitesiyle ilk sıralardayız.

Ukrayna’daki santrallarımızın kurulu gücü 62 MW. 7 jeotermal ve 6 HES’imiz var.

Toplamda 958 MW yenilenebilir enerji üretiyoruz. Bu yılın sonunda 1000 MW’a çıkacağız.

Virüslü yaşam döneminde,

İyi ki yenilenebilir enerji kaynaklarımız var ve enerjisiz kalmadık.

Özellikle hidroelektrik santralı (HES) ve doğalgaz kombine güç Santralarında iyi fizibilite yapılmadan yatırım yapılmıştır.

Maalesef,

Devlet tarafından çok iyi incelenerek denetlenmesi lazım. Bu santrallerin yatırım projeleri doğru değildir.

Santralleri işin ehli firmalar yapmalı dediniz, burada ne tür hatalar yapıldı?

En önemli olay projenin doğru fizibilitesinin yapılması. Fizibilite süresi ne kadar kısaysa hata oranı da o kadar yüksek olur.

Doğalgaz kombine güç santrallerin da aynı hata yapıldı.

Doğalgaz ithal girdi, dolarla alıyorsunuz TL ile satıyorsunuz, aradaki fark fazla olduğunda zarar ediyorsunuz.

Ucuz diye Çin’den kalitesiz tribün, jeneratör ya da trafo getirtiyorsanız ileride zaten bakım onarımı sıkıntılı olacaktır. Yedek parçası bile olmayan tribünler geliyor. En önemli vazife Türk mühendislerin doğru fizibilite yapması.

ÇED Konusunda Ne Düşünüyorsunuz?

Son yıllarda ÇED olumlu belgelerinin dava edilmesi çok arttı. Birçok yatırımcı kendini çekti. Devletin ÇED davalarının daha hızlı görülmesini sağlaması gerekiyor.

Bilirkişilerin doğru atanması lazım.

Doğaya zararı olmayacak projelere onay vermesi gerekiyor.

Ama bürokratik süreçler uzarsa yatırımcı kaçar.

Şu anda yatırımların azaldığını görüyoruz.

Biz bu alandaki yatırımların doğru kurgulanması ve sorunların yönetenlere aktarılması için de YENADER’i kurduk.

Jeotermal İle İlgili Düşünceleriniz Neler?

Amacımız Yenilenebilir Enerji sektöründe lokomotif olmak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tekniği doğru yapılmış santrallara sahip olmasını sağlamaktır.

Amacımız doğa ile dost, verimli, yenilenebilir jeotermal santrallarımızı çevre mevzuatına uygun bir şekilde işletmektir.

Milli enerjimizi tüm boyutuyla doğru mühendislik kuralları ile kurmalı ve işletmeliyiz.

Bu sayede cari açığımızı azaltır ve ülkemize faydalı olabiliriz.