Ülkemiz önemli günlerden geçiyor.

Bölgemiz tarihi zamanlara tanık oluyor.

Bölgemizde, yanı başımızda bölgenin kaderini değiştirecek hadiseler yaşanıyor.

Birileri yaşananlardan tedirgin…

Bir asır evvel bölgeye gelip çöreklenenler ve kuklaları, artık bölgede istedikleri gibi cirit atamıyorlar.

İtiraz eden bir ülke var karşılarında; Türkiye…

İtiraz eden bir lider var adı; Erdoğan...

Bu iki gerçeği dikkate almadan hiç bir lider ve devlet adım atamıyor.

Elhamdülillah dün vatanımız olan toprakları ve bu topraklarda akrabalarımızın, mazimizin olduğunu hatırladık.

Artık, coğrafyamız ve akrabalarımızla bağımızı koparmaya çalışanlarla hesaplaşma vaktidir.

Onun için tankın üstüne çıkan askerimiz nereye sorusuna “Kızıl Elmaya” cevabı veriyor.

Bu toprakların yiğitleri ve yöneticileri yıllar sonra “Kızıl Elmayı” telaffuz ediyor.

Unutturulmak istenen bir kavram tarih şuurumuzdan ve düşüncemizden eyleme dönüşüyor.

İçeride, ipi birilerinin elinde olan veya düşünme sınırları emperyalistler tarafından çizilen sınırlara mahkûm olanlar, mankurtlaşanlar, olmadık laflar ediyorlar.

Ramazan iftarlarında “Yeryüzü sofraları kuruyoruz” diyenler.

“Kızıl Elma ülküsü” şirktir diyebiliyorlar.

Bilmiyorlar ki, Kızıl Elma milletimiz için;

Asabiyenin ayrıştırıcılığından kardeşliğin kuşatıcılığının hayata geçmesi...

Bölgemizde barışı sağlayan, kardeşleriyle buluşan Türkiye’dir.

Kızıl Elma milletimiz için;

Yeryüzünde fitnenin, soygunun, talanın, vurgunun ve sömürünün ortadan kaldırılması ve barışın, esenliğin, huzurun ve adaletin Müslüman Türkler eliyle tesis edilmesi ülküsüdür.

Kızıl Elma, Müslüman Türk’ün İlay-ı Kelimetullah ve Nizam-ı Âlem davasıdır.

Elhamdülillah, bir asır sonra bu günlere geldik.

Hem de şer odaklarının bütün entrikalarına, aramıza ektikleri fitneye rağmen...

Milletimizin sabrı ve mutedil duruşu hem Anadolu’yu korumuş hem ideallerini gençliğine aktarmış ve yaşatmıştır.

Gözü olanlara gün ışımıştır.

Bize öğretilen, öğretilmek istenen ezberleri bozuyoruz.

Zihnimize çizilen sınırlardan, ayağımıza vurulan prangalardan kurtuluyoruz.

Artık, “Bizden bir şey olmaz” değil, “Bizsiz bir şey olmaz” iddiasının sahibiyiz.

Bu iddiamız birilerini çıldırtıyor.

Onlar çıldırsınlar hatta kudursunlar, biz yolumuza devam ediyoruz.

Mazlum milletlerin umudu olmaya devam edeceğiz.

Gözümüz beşli çetelerde ve onların icazetli devletlerinde değil.

Gözümüz ve kulağımız milletimizde ve mazlumlarda...

Artık ülkücüsüyle, akıncısıyla, milliyetçisi ve muhafazakârıyla…

Soğuk savaş yıllarında bize öğretilen ezberleri bozmalı, aramıza fitne tohumları eken; “yeşil komünist, ırkçı, turancı” gibi kavramları terk etmeliyiz.

Unutmayalım, bizim bir tek ve değişmez ezberimiz Müslümanlığımızdır.

Allah’ın kul olarak bize yüklediği sorumlulukların dışında kalanlar aldatmacadır.

Elbette, her birimizin farklı hassasiyetleri ve öncelikleri vardır ve olacaktır.

Farklılıklar milletimiz ve mazlumlar için zenginlik kaynağıdır...

Bu iki düşünce akımının sorumluluğu büyüktür.

Vebali ve mükâfatı da büyük olacaktır.

Büyüklerimizin ısrarlı bir şekilde nesilden nesile besleyip büyüttüğü “Büyük Türkiye veya Büyük Doğu” ideali bu neslin omuzlarındadır.

İnanıyorum ki;

Bu neslin yürek çeperleri, zihin dünyaları ülkemize çizilen sınırları hiç bir zaman kabullenmedi.

Bu vakitten sonra hiç kabullenmez.

Gün bu gündür.

Zihnimize ve gönül dünyamıza çizilen sınırları çiğneme, zincirleri kırma günüdür.

“Kızıl Elmaya hey Kızıl Elmaya” diye marşlar söyleme…

Küfre ve zulme karşı tek yumruk olma...

İlay-ı Kelimetullah ve Nizam-ı Âlem için yola revan olma vaktidir.

Gayret bizden zafer Allah’tandır.

Ya Allah Bismillah Allah-u Ekber!

 


Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA