Geçtiğimiz pazartesi “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ydü”.

Her yerde olduğu gibi Efeler’de de gün dolayısıyla kadın dernek ve temsilcileri gün dolayısıyla etkinlikler düzenledi.

Bu şekilde kadınlar medya aracılığıyla kamuoyunun dikkatini çekmeye çalıştılar.

Siyasetçiler de yayınladıkları mesajlarla, katıldıkları toplantılarla kadınlara destek oldular.

BŞB Başkanı Özlem Çerçioğlu ve Efeler Başkanı Fatih Atay etkinliklerin baş konuklarıydı.

Kadına yönelik çağ dışı şiddete dikkat çekmek adına hem Özlem Çerçioğlu’nun hem Fatih Atay’ın bir siyasetçi olarak sergiledikleri kendilerinden beklenen bir davranıştır.

Ancak bir kadın başkan için daha da önemli olan protokol kutlamalarının ötesine geçmesi, kadına yönelik şiddeti önleyici tedbirler almasıdır.

Hemcinsleri için elinden geleni yapmasıdır.

Demek istediğim gerek Özlem Çerçioğlu gerek Fatih Atay ve diğer başkanlar kadın söz konusu olduğunda olaya sonuç odaklı yaklaşmaları, asıl kök nedeni kurutma amacına yönelik çalışma içinde olmalarıdır.

Zira bataklığı kurutmadan sivrisinekten dolayısıyla sıtmadan kurtulmak imkân dışıdır.

Kadına şiddetin kaynağı nedir diye kime sorsanız yüzde 90’ndan alacağınız yanıt  kadının ayakları üzerinde duramaması ve ekonomik yetersizliktir şeklinde olacaktır.

O nedenle Özlem Çerçioğlu ve ilçe belediye başkanları:

Kendi ayakları üzerinde durmak isteyen kadınları…

Ailenin geçimine destek olma emelinde olanları…

Kocasının eline bakmayı ar edinenleri…

İşsiz, güçsüz boş oturmayı gururuna yediremeyenleri…

Kocasına, çocuğuna kazancıyla bir hediye alma hayalinde olanları…

Velhasıl yuvası için saçını süpürge eden kadınları desteklemek zorundadır.

O zaman görecekler ki, erkeklere taş çıkartan kadınlar çıkacaktır.

Geçen yıllarda katıldığım bir “mikro kredi ödül” töreninde kadınların aldıkları 5 bin TL gibi cüzi kredilerle iş hayatında nasıl başarılı oldukları konusunda anlattıkları hala hatırımdadır.

İlki çiçekçilikte işini bir hayli büyütmüştü, kasaplık yapan ikincisi ikinci dükkânını açmıştı, üçüncüsü bir anne kız da açtıkları ev yemekleri lokantasını da ikilemeyi düşünüyorlardı.

Girişimci kadınlardan birinin o toplantıda siyasetçilere yönelik dile getirdiği isteği de unutmuş değilim.

Siyasetçilerin kadına yaklaşımlarının “faydacılık” açısından bir seçmen olarak değil sorunu çözümü gerektiren bir kadın, bir anne olarak görülmesiydi.

Bu konularda Özlem Çerçioğlu’ndan beklenen ise pozitif ayrımcılık, bir lütuf değil belediyelere ait yasaların gerektirdiği bir görevin yerine getirilmesidir.

Peki, kadına yönelik şiddeti asgariye indirmek için başta büyükşehir belediye başkanları neler yapmalıdır?

BİR: Kadınlara yönelik gerek Aydın BŞB gerekse ilçe belediyeleri kooperatifler kurabilir, kurulu olanların sayıları artırılabilir, atölyelerinde üretilen malları satın alabilir.

İKİ: Belediyeler şirket kurabilir, buralarda insan çalıştırabilir.

ÜÇ: Bir İstanbul BŞB kuruluşu İSMEK, bir Ankara BŞB’ye ait BELMEK gibi iş edindirme kurs merkezleri açabilir, insan kaynaklarını buralardan tedarikle giderebilir.

Açılacak meslek edindirme kursları sayesinde bu gün tarihe karışan Aydın’ın bir zamanlar meşhur olan iğne oyası,tel kırma,kanaviçe oyaları pekala tekrar gün yüzüne çıkarılarak gelir kaynağı olabilir.

DÖRT: Genç annelerin bir işte çalışmalarına yardımcı olmak için kreşler ve okul öncesi eğitim kurumları açabilir.

Ne büyükşehirde ne de Efeler’de kreş vardır.

Güya her mahalleye kreş açılacaktı.

O sözü veren de Fatih Atay’dı.

BEŞ: Diğer bir eksiklik de kadınların yaptıkları el emeği göz nuru oya ve işlemeler ile yiyecek maddelerini satacakları soğuktan, sıcaktan korunaklı bir çarşının, pazarın olmayışıdır.

On yılı geçkin bir süredir Topuklu Efe tarafından yönetilen bir kentte kadınla ilgili söz konusu bu eksikliklerin yaşanıyor olması bir paradoks değil mi?

Unutmayalım efelik, efenin kızanlarına et, atlarına ot bulmasıyla mümkündür.