Değerli okuyucularım, öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Aydın’da Büyükşehir Belediye Başkanı ÖZLEM ÇERÇİOĞLU başta olmak üzere CHP’li belediye başkanlarının gazetecilere uyguladıkları orantısız politikadan bıktık.

Aydın’da AK Partili hiçbir belediye başkanı bugüne kadar hiçbir gazeteciye dava açmadı. Ancak, CHP’li belediye başkanları gazetecilere durmadan dava açıyor. Kendileri doğru iş yapsalar, biz gazeteciler onların aleyhine herhangi bir yazı yazmayız. Neden Ak Partili ve MHP’li Buharkent, Karpuzlu, Karacasu, Kuyucak ve Bozdoğan Belediye Başkanları aleyhine yazılar yazmıyoruz? Çünkü şaibeli işleri, yanlışları yok.

 

Örneğin, CHP’li Yenipazar Belediye Başkanı Sn. Yüsran Erdem’in de aleyhine yazı yazmıyoruz. Çünkü Sn. Erdem’in de akçeli işlerde hiçbir şaibesi yok. Ama asıl ironi CHP Milletvekili Av. Evrim Karakoz’un şimdilerde gazetecilere yanlarında olduğunu ifadeyle beyanatlar vermesi. Bu beyefendi gazetecilere yüzlerce dava açtı. Hala utanmadan toplumun önüne çıkıp gazetecilerin yanında olduğunu ifade ediyor.

İnanın biz gazeteciler olarak, gazeteci düşmanı CHP’li belediyelerin usulsüzlüklerini, densizliklerini yazmaktan bıktık. Biz yazdıkça onlar bizleri mahkemeye veriyorlar, dövüyorlar, trolleri üzerinden bizlere hakaretler ediyor, her türlü pisliği yapıyorlar. Atatürk’ün CHP’si bu olmamalı. CHP’den değil ama bu belediye başkanlarından bıktık. CHP’de değişim olacaksa, gazeteci düşmanı bu belediye başkanları önümüzdeki seçimlerde çantalarını alıp gitsinler.

 

Değerli okuyucularım, Aydın’da bu sıcak günlerde CHP’nin ilçe kongreleri devam ediyor. Sn. ÖZLEM ÇERÇİOĞLU ve ekibi olanca güçleriyle ilçe kongrelerine ABANMIŞ vaziyetteler.

Sn. ÖZLEM ÇERÇİOĞLU her mahalle delegesini kendi adamları arasından seçtirmek için elinden geleni yapıyor; yapmakta da çok haklı. Bir tarafta Sn. Fatih Atay, diğer tarafta ise Bülent Tezcan ile Süleyman Bülbül “değişim” diyerek Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısında yer alıyorlar.

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU ise hem Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’na hem Sn. Ekrem İmamoğlu’na göz kırpıyor.

Esas ağırlık CHP’lilerin abisi Sn. Fatih Atay’a kayınca ÖZLEM ÇERÇİOĞLU olanca gücüyle mahalle delege seçimlerine asıldı. Ancak EFELER ilçesinde istediğini alamadı.

 

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU ve ekibi mahalle delegelerinin tamamını kazandı ve Genel Merkeze karşı elini kuvvetlendirdi.

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU, Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’nun son belediye başkanları toplantısına katılmayarak kendisine destek vermemişti. Ege’nin mavi sularında teknesiyle gezmeye devam etmiş ve “yurt dışında olduğu” bahanesini öne sürmüştü. Tabii bu durum Kemal Kılıçdaroğlu tarafından bir yere not edilmiştir. Eğer il başkanlığını da ÖZLEM ÇERÇİOĞLU taraftarları kazanırsa, CHP Genel Kurulu’nda elindeki DELEGELER sayesinde güçlü olacak, hem Ekrem İmamoğlu hem Kılıçdaroğlu’na karşı kozları elinde tutacaktır. Bu girizgahın ardından şu söylenebilir; Sn. Fatih Atay CHP içinde sıfırı tüketmiş, elinden silahları alınmış, ADETA İYOT gibi ortada kalmış vaziyettedir.

FATİH ATAY BEY ŞİMDİ ÇILDIRMIŞ BİR VAZİYETTEDİR. ONU ÇOK İYİ ANLIYORUM. ANCAK ŞİMDİ YAZACAKLARIMI ÇOK İYİ OKUMASINI TAVSİYE EDERİM

 

Değerli Fatih Kardeşim, mecliste yaptığın son konuşmayı izledim. Bu konuşman ne ağabeyliğe ne politikacılığa ne de insanlığa sığar. Bak söylediklerini sana tekrar hatırlatayım. O kürsü senin tapulu malın değil. Senin tüzel kişiliğin var ise benim de tüzel kişiliğim var. Ben, Aydın Gazeteciler Denetim Kurulu Başkanıyım.  Her kim benim üyem olan gazeteci kardeşlerime senin söylediğin sözleri söylerse kendisini şiddetle kınarım ve karşısına dikilirim. Seninle bir hukukumuz var. Bana “ağabey” diyorsun. Bu hukuka sığınarak söylüyorum. “Aydınpost”ta yayımlanan bir önceki yazımda ÖZLEM ÇERÇİOĞLU’nun sana ne yaptığını açık bir şekilde ifade etmiştim. Bu yazı, suçladığın, hakkında ağır ifadeler kullandığın Aydınpost Editörü Gazeteci Erman Çetin evladımın internet gazetesinde yayımlandı. Meclis kürsüsünden söylediklerine bir bak:

 

“Erman Çetin menfaat ve nakit karşılığında her türlü yazıyı yazabilen, rezilliği yapabilen bir organizmadır. Babası Sadettin Çetin de menfaat ve nakit karşılığında her türlü yazıyı yazabilen, rezilliği yapabilen bir organizmadır. Bunları söylemek zorunda hissettim kendimi.’’

 

Fatih Atay, sen ne dediğinin farkında mısın? Erman Çetin benim yaklaşık 30 yıldır evladımdır. Onunla AYDINPOST’u kurduk, aldığı her nefesi bilirim. Aydın’a ait “www.aydinpost.com” internet haber sitesi milyonlarca ziyaretçiye ulaşıyor. Erman Çetin’in, Ahmet Gözen’in, Duran Teke’nin haftalık köşe yazıları 100 bin kişi tarafından okunuyor. Şimdi Erman Çetin ve meslektaşım için Erman Çetin menfaat ve nakit karşılığında her türlü yazıyı yazabilen, rezilliği yapabilen bir organizmadır” ifadesini kullanabiliyorsun. Bu sana hiç ama hiç yakışmadı. Eğer elinde belge var da açıklamıyorsan, İDDİA SAHİBİ İDDİASINI İSPATLE MÜKELLEFTİR karinesini çiğniyorsun demektir. Eğer iddianı ispat etmezsen müfteri damgası yersin.

Fatih Atay Kardeşim, sen şu anda ÖZLEM ÇERÇİOĞLU tarafından dışlanmış durumdasın. İleride Kemal Bey koltuğu bırakırsa belki tekrar aday olabilirsin. Aksi bir durumda senin CHP’den Efeler Belediyesi Başkanlığı için aday olman mümkün değil. O zaman oğlunla birlikte Çine’de bir kavak ağacı altında sohbet ederiz. Hiç olmazsa birbirimizle konuşmaya yüzümüz olur. Sen dâhil, kim herhangi bir gazeteci kardeşime senin söylediklerini söylerse AYDIN GAZETECİLER CEMİYETİ DENETİM KURULU BAŞKANI OLARAK KARŞISINDA (ABİLERİ) AHMET GÖZEN’İ BULUR.

Ankara’dan Aydın’a gelirken bana yazdığın mesajı unutma. “Ağabey, oğlumu Ankara’da bırakıyor, Aydın’a geliyorum. Aydınlılara avukat olarak hizmet edeceğim. Oğlum da Ankara’da avukatlık yapacak” demiştin. Seninle birlikte rahmetli Mustafa Selçuk’la yaptığımız konuşmaları da unutmamanı tavsiye ederim. Sen güzel insandın, sana ne oldu böyle?

Bu makamlar geçici, biz bunları yaşadık. Sana tavsiyem, Aydınlıların abisi olarak kal. Politik hırsların sebebiyle başka partilerle temasın olması çok normal, bunu da anlayışla karşılarım. AMA evladım, kardeşim, AYDINPOST’u başarıyla yöneten Erman Çetin’e, Aydın çukurunda 30 yıldır pabuçlarını bu yolda eskitmiş gazeteci kardeşim Sadettin Çetin’e söylediğin bu sözleri sana yakıştıramadım.

Hakkında defalarca köşe yazısı yazdım, defalarca övücü ifadeler kullandım. Erman Çetin bu yazılarımı virgülüne dokunmadan yayımladı. Senden bugüne kadar hiç para istedik mi? Seninle çıkar içerikli bir konuşmamız oldu mu?

SN. FATİH ATAY sana bir şey söyleyeyim. Politikada elli yılın geçmiş ama inan hiçbir şey öğrenememişsin.

POLİTİKADA KESKİN SİRKE KÜPÜNE ZARARDIR.

 

Sen Fatih Atay, cürmün kadar yer yakarsın. Gazeteci kardeşime söylediklerini aynısıyla sana iade ediyorum. Sen kendini ne zannediyorsun? Saçını gazetecilikte ağartmış Çineli Sadettin Çetin için ise “Babası Sadettin Çetin de menfaat ve nakit karşılığında her türlü yazıyı yazabilen, rezilliği yapabilen bir organizmadır’’ demişsin. Utanmadın mı Sadettin Çetin için bunu söylerken?

 

Saadettin ve Erman’ın yalıları mı var?

 

Maybach mercedeslere mi biniyorlar?

 

Tekneleri mi var?

 

Aydın’da en lüks evlerde mi oturuyorlar?

 

Spor kulüpleri mi var?

 

Mütehahitlerden avanta mı alıyorlar?

 

Bu insanların delik pabuçlarından başka hiçbir şeyleri yok. Zira Aydın’daki tüm gazeteciler böyle.

 

Hangi gazeteci kardeşimin durumu iyi? Belediyeler üç kuruş reklam parası verecek diye kapınıza elli kez geliyorlar. Ama maşallah CHP’li belediyelerde başkanlara yakın olanların her şeyi var. Benim ağzımı açtırma Fatih Kardeş.

 

Arzu edersen en kısa zamanda bir araya gelip konuşalım.

 

SANA ŞEYH EDEBALİ’nin Osman Bey’e, Kanuni’nin ise sütkardeşi Yahya Efendi’ye hitaben yaptıkları nasihatleri okumanı tavsiye ederim. Bu nasihatleri yazımın sonuna koydum, mutlaka oku.

 

Sen güç zehirlenmesine uğramışsın.

 

Bu insanların para aldıklarına ilişkin iddianı en kısa zamanda bana ispat etmezsen seni müfteri ilan edeceğim, bunu da bil.

 

CHP’li Belediye Başkanları, lütfen gazeteci düşmanlığı yapmaktan, trol beslemekten vazgeçin. AK Parti belediyelerini örnek alın. İnanın, sizden bıktık artık.

 

YAHYA EFENDİ’NİN KANUNİ’YE NASİHATI

Tam 46 yıl; dile kolay…
Osmanlı'nın en uzun süre tahtta kalan padişahı.
Kanuni Sultan Süleyman…
Hükümdar olduğu devir, devletin en kudretli dönemleridir.
Ama basireti/aklı/öngörüyü ve tedbiri asla elden bırakmaz.

Her dem devletin akıbetini düşünür…

"Acaba, günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer/çökmeye yüz tutar mı" endişesi, her an aklındadır.

Devletin izzet ve azameti/erişilen güç ve hükmettiği geniş coğrafya onu rehavete sürüklemez. Sürekli düşünür-taşınır/sorar/araştırır ve dönemin bilgeleriyle istişarelerde bulunur.

Sütkardeşi Yahya Efendi…
Müderris/Mutasavvıf/Şair/Alim,
Pratik zekalı ve hazırcevap biridir.
Kısa/öz konuşmayı seven, derin ve deruni bir kişiliktir.

Türbesi, bugün Beşiktaş ile Ortaköy arasında Yahya Efendi Tekkesi adıyla anılan yerdedir.

Dönemin denizcileri/balıkçılarıyla yoğun bir diyalog ve iletişimi olduğu için, İstanbullu denizciler onun İstanbul Boğazı'nın dört manevi bekçisinden birisi olduğuna inanırlar.


(Diğerleri Üsküdar'da Aziz Mahmud Hüdayi, Beykoz'da Yuşâ Peygamber, Sarıyer'de Telli Baba Hazretleridir.)

İşte bu Yahya Efendi de Kanuni'nin sık sık istişare edip, fikrinden istifade ettiği/danıştığı biridir. Kendisinden sadece birkaç gün önce doğmuş olmasına rağmen ona "Ağabey" diye hitap eder. Bir gün Yahya Efendi'ye bir pusula yazar ve gönderir.

Pusulada;
"Sen, ilmiyle amel eden bilge birisin…
Bizi de aydınlat.
Bir devlet hangi halde çöker?
Osmanoğulları'nın akıbeti nasıl olur?
Bir gün izmihlale (yıkılma) uğrar mı?" diye yazar.

Pusulayı/mektubu okuyan Yahya Efendi aynı kâğıdın arkasına;
"Neme lazım be Sultanım!" yazar ve geri gönderir.

Bu cevabı hayretle okuyan Sultan Süleyman, bir mana veremez.
Hatta çok da bozulur
. Nihayet kalkar, Yahya Efendi'nin Beşiktaş'taki dergahına gelir ve der ki:
"Aşk olsun ağabey!..
Sana çok önemli ve kritik bir konuda fikir sordum.
Sen ise ciddiye almayıp geçiştirdin.
Cevap bile vermedin…"

Yahya Efendi şöyle bir bakar:
– Sultanım, sizin sorunuzu ciddiye almamak mümkün mü?
Ben sorunuz üzerinde iyice düşündüm ve kanaatimi size açıkça arz ettim.
Sultan Süleyman;
– Sadece "Neme lazım be Sultanım" demişsin.
Sanki, beni böyle işlere karıştırma der gibi.
Herhangi bir cevap yoktu kâğıtta…


Bunun üzerine Yahya Efendi şu müthiş açıklamasını yapar:
"Sultanım!
Aslında, aradığın cevap oydu;
Bir yerde zulüm yayılırsa,
Haksızlık şayi olursa,
Sonra, koyunları kurtlar değil çobanlar yerse,
Bilenler de bunu söylemeyip susarsa,
Fakirlerin, yoksulların, muhtaçların, kimsesizlerin feryadı göklere çıkarsa,
Bunu da taşlardan başka kimse işitmezse,
Herkes, sadece "ben-ben" derse,
Ve tüm bunları görüp/işitenler, "Neme lazım be…" derse;
İşte o zaman, devletin sonu gelir/Osmanlı yıkılır…"

 

ANLADIN MI FATİH ATAY KARDEŞİM? Şimdi Şeyh Edebali’nin nasihatini de sunuyorum. Onu da oku ve ders al. Yalakalar yerine akil insanları etrafına al.

Şeyh Edebali'nin Osman Gazi’ye Nasihati


Ey Oğul,
Sabretmesini bil. Vaktinden önce çiçek açmaz.
Şunu da unutma; insanı yaşat ki devlet yaşasın.
Çok konuşma, boş konuşma, kem konuşma.
Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı.
Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli.
Sevgi davanın esası olmalıdır.
Sevmek ise sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez.
Gördün söyleme, bildin bilme.
Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.
Cahil ile dost olma: ilim bilmez, irfan bilmez, söz bilmez; üzülürsün.
Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de diri tutan da bu irfandır.
Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.
Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın…
Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.
En büyük zafer nefsini tanımaktır.
Düşman, insanın kendisidir.
Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir.
Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.
Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkâr ve iradene sahip olasın!
Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir.
Vaktinden önce çiçek açmaz.
Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir…
Kişinin gücü günün birinde tükenir ama bilgi yaşar.
Bilginin ışığı kapalı gözlerden bile içeri sızar aydınlığa kavuşturur.
Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma!
Gördün, söyleme; bildin deme!
Faydalı ile faydasızı ayırt edebilenler bilgi sahibi olanlardır.
Ukalayla dost olma: çok konuşur, boş konuşur, kem konuşur; üzülürsün.
Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir.
Güceniklik bize; gönül almak sana.
Açgözlü ile dost olma: ikram bilmez, kural bilmez, doymak bilmez; üzülürsün.
Sen seni bil; ömrünce bu yeter sana.
Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur.
Suçlamak bize; katlanmak sana.
Sevgi davanın esası olmalıdır.
Sevmek ise, sessizliktedir.
Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!
Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir.
Hayvan ölür semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil bırakmayanın ardından ağlamalı.
Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü zaman yok, süre az!
Sabır kara bir dikeni yutmak, diken içini parçalayıp geçerken de hiç ses çıkarmamaktadır.
Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.
Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki toprağın tavda olduğunu bilebilsin.
Hal bil, ahval bil, gönül bil.
İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar.
Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!
Mert ol, yürekli ol.
Savaşı sevmem.
Kan akıtmaktan hoşlanmam.
Yine de bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir.
Fakat bu kalkış-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir.
Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz.
Kimsenin umudunu kırma.
İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler.
Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir.
Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır.”
Şeyh Edebali  

Sn. Fatih Atay, senin vaktin olmaz bunları okumaya.

Ama Aydınpost’u ziyaret eden milyonlar okuyacak, bilgin olsun. Benim binlerce okuyucum okuyacak.

Siz gazetecileri suçlayacağınıza önce kendinize bakın ve terbiyeli olun.

Beytul mala elini uzatanları yok edin. Kim ki beytul mala elini uzatırsa Allah cezasını versin, zaten veriyor.

Parkları da satışa çıkarmayın Fatih Atay kardeşim.

CHP’yi ne hale getirdiniz yahu; park satılır mı?

Özlem Çerçioğlu geçinilmesi zor biri mi? Makale: Özlem Çerçioğlu geçinilmesi zor biri mi?