Adalet, bir toplumun vicdanıdır. Adalet terazisinin doğru tartmadığı yerde ne güven kalır ne huzur.
Bir Ülkede Adaletin Terazisi Bozulursa
Adalet, bir toplumun vicdanıdır. Adalet terazisinin doğru tartmadığı yerde ne güven kalır ne huzur. Bir mahkeme salonunun soğuk duvarları arasında, umudunu hukuka bağlamış bir insanın gözlerindeki beklentiyi görmüş müydünüz? Hak arayanın sesi duyulmadığında, adalet geciktiğinde, toplumun kalbine sinsice bir güvensizlik yerleşir. İşte tam da bu yüzden, bir ülkenin en büyük hazinesi vatandaşlarının yargıya duyduğu güvendir.
Güven, öyle bir şeydir ki; kaybedildiğinde geri kazanmak yıllar alır. Güven narin bir bahar dalı gibidir; bir kere kırıldığında yeniden filizlenmesi için mevsimler gerekir.
Adalet mekanizması bağımsız ve tarafsız işlemediğinde, hukukun üstünlüğü gölgelenir. Hukukun üstünlüğü zedelendiğinde ise yalnızca bireyler zarar görmez; bu zarardan toplumun tamamı yavaş yavaş nasibini alır.
Ekonomi yavaşlar, çünkü yatırımcı ürker. Sermaye ürkektir, iş insanı risk almaktan çekinir. Bilir ki, adaletin olmadığı yerde kazanç da güvende değildir. Bir iş adamı, hakkını mahkemede yıllar boyunca araması gerektiğini, hatta davayı daha zengin olanın kazanacağını düşünüyorsa o ülkeye yatırım yapar mı? Bir genç, hukuk kurallarının her gün değiştiği bir düzende yarınını güvenle inşa edebilir mi? Bir çiftçi, toprağını korumak için mahkemeye gidemiyorsa nasıl üretim yapabilir? Bir anne, çocuğunun geleceğini hukuksuzluklarla lekelenmiş bir ülkede nasıl kurgulayabilir?
Adaletin gölgesi zayıfladığında umutlar da solar. Türkiye’de adalet, tarihin dalgalı sularında birçok kez sınandı, reformlarla yeniden şekillendi. Ama bugün o eski terazi, dosya yığınlarının altında nefes almakta zorlanıyor. Davalar yıllarca sürüyor, mağdurlar, adaletin gecikmiş gölgesinde solup gidiyor. Hepimizin dilinde aynı söz var: Geciken adalet, adalet değildir. Bu söz hakikat olmaktan çıkıp bir ağıt gibi yankılanıyor.
Yargının bağımsızlığı ise meselenin en hassas düğümü. Adalet, hiçbir gücün önünde eğilmemeli. Bir hakim, kalemini oynatırken ne bir makamın ağırlığını duymalı ne telefondaki bir soğuk nefesi ensesinde hissetmeli. Yalnızca vicdanının ve hukukun sesine kulak vermeli. Ama o berrak suya en ufak bir şüphe damlası düşerse, halkın devlete inancı kökünden sarsılır. Adalet, bir bahar sabahı kadar duru, bir yaz güneşi kadar parlak olmalı ki, kimse gölgesinden ürkmesin.
Dijital çağın hızına yetişemeyen bir adalet sistemi ise yüzyılın meydan okumalarına yanıt veremez. Teknoloji, bir seçenek değil mecburiyet artık. E-duruşmaların çoğalması, dosyaların bir tıkla çözülmesi, yapay zekânın hukuka rehberlik etmesi… Bunlar, adaletin kapısını daha hızlı, daha geniş açabilir.
Kalkınmanın Anahtarı: Adalet
Ekonominin kalbi, öngörülebilirlikle atar. Hukukun her an değiştiği, kararların rüzgâra göre yön bulduğu bir ülkede kimse yarınını düşleyemez. Yazımın başında da bahsettiğim gibi iş insanı güvenli bir liman arar, belirsizlik kokusu aldığında ise yelken açıp uzaklara gider. Bu yüzden, hukukun kağıt üzerinde değil, yaşamın her segmentinde üstün olduğu bir dünya kurmalıyız. Hâkimler liyakatle seçilmeli, mahkemeler hiçbir rüzgâra boyun eğmemeli, adaletin kapısı yoksula da zengine de aynı sıcaklıkla aralanmalı. Eğer terazi güçlüye başka, zayıfa başka tartıyorsa, o düzenin temelleri çoktan çatlamış demektir.
Güvenle Yeşeren Gelecek
Bir ülkenin yazgısı, adalet saraylarının taşları arasında örülür. Orada verilen her karar, sadece bir dosyayı değil, bir milletin ruhunu şekillendirir. Adalet terazisi dengede durduğunda, insanlar göğüslerini gere gere yaşar.
Hukukun egemen olduğu bir memlekette, yarınlar umutla dokunur, ekonomi filizlenir, toplum barışla kucaklaşır. Ama şunu asla unutmayalım: Adalet, yalnızca mahkeme koridorlarında değil, hayatın her nefesiyle çiçek açmalı. Çünkü bir milletin asıl gücü ne ordularında ne tanklarında ne kasalarındaki hazinelerindedir. O güç vatandaşlarının yargıya duyduğu o derin, o kırılmaz güvendedir. Çünkü adalet yoksa ne özgürlük dallanır ne refah kök salar. Adalet terazisi düzelmeden ne bu topraklar huzur bulur ne de bizler gerçekten özgür oluruz.
ADALET MÜLKÜN, AHLAKIN VE GÜVENİN TEMELİDİR...