Geçtiğimiz Cumartesi günü Aydınpost olarak ADÜ kampüs alanında bulunan Yemen Kahvesi'nde ilkini düzenlediğimiz "Aydınpost Gençlerle Buluşuyor Programı" kapsamında Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kollarıyla kahvaltıda buluştuk.

Kahvaltı saat 10.00'da başladı ve yaklaşık altı saat sürdü.

Gençlerle buluşmak doğrusu benim açımdan çok verimli geçti.

Zımba gibi gençlerle karşılaştım.

İlinin ve memleketin sorunlarına duyarlı oldukları kadar, sorunlara yaklaşımları ve çözüm odaklı düşüncelere sahip olmaları çok kıymetli.

Gençlerle birçok konuyu konuştuk.

Doğrusu her konu samimi bir havada geçti.

Altılı Masa ve bileşenleri hakkında kullandıkları üslup ve perspektife kadar her konuda özen sahibi ve umut doluydular.

Özgürlükler konusunda yaklaşımları yetişkinlerden daha pozitifti..

Onların dünyasında yasakların yeri yok.

Sadece yasaklar değil, farklılıkların zenginlik olduğu düşüncesindeler ve

HDP üzerinden sıkıştırılan Altılı Masa konusunda yetişkinlere göre daha cesur bir duruşa sahipler ve meşruiyet içinde 

kalarak HDP'nin muhatap alınmasının gerekliliği ve hatta zorunluluğunu işaret ettiler, örnek olarak AK Parti'nin son günlerde HDP'ye yaptığı ziyaret ve Anayasa için destek arayışını göstererek yaşanan çelişkiyi güzel bir şekilde ifade ettiler.

Gençler iktidarın otoriter, baskıcı ve egemenlik taslayan dilinden rahatsızlar.

Gençler, bu sefer kazanmaya daha fazla inanmış durumda ve umut dolular...

Sadece inanmakla yetinmiyor, sandık sandık, sokak sokak seçmenleri inceliyor kime nasıl ulaşacakları hakkında eski tecrübelerinden beslendikleri kadar yeni yol ve yöntem arıyorlar…

Kısacası bu sefer işi şansa bırakmak istemiyorlar.

Seçim sathı mailine girildiğinde yapılabilecekler konusunda ortak çalışmaya, psikolojik ve fiziki olarak hazır durumdalar.

Doğrusu CHP Gençlik Kolları İl Başkanı Mustafa Dinç temsil ettiği makamı hak ettiğini her soruya verdiği cevapla göstermenin ötesinde, yaptığı çözümlemelerle kıvrak bir zekâya sahip olduğunu da ortaya koymayı başardı.

Uzun yıllardır siyasetin içindeyim.

Bu bakımdan kabiliyeti olan veya olmayanı fark etmek konusunda yeterli tecrübeye sahip olduğumu düşünüyorum.

Mustafa Başkan sorulara cevap verirken usta bir politikacı gibiydi ama bunun da ötesinde verdiği samimi cevaplar ve vücut diliyle ve konulara hakimiyetiyle de göz doldurdu.

Kahvaltıda, Sunay Kaya (STK ve İnsan Haklarından Sorumlu İl Bşk Yardımcısı), Ufuk Gündoğdu (Örgütlerden Sorumlu İl Bşk Yardımcısı), Damla Gökçen (Yerel Yönetimlerden Sorumlu İl Bşk Yardımcısı), Artuğ Akosman (Efeler Gençlik Kolları Bşk), Süleyman Çulha (Didim Gençlik Kolları Bşk), Semra Uysal (Nazilli Gençlik Kolları Bşk), Yusuf Hebun Korelli (Üniversite Komisyonu Bşk) ve İbrahim Halil Kaplan (Üniversite komisyonu temsilcisi) ile buluştuk.

Hem Başkan yardımcıları, hem Gençlik Kolları İlçe Başkanları, hem de Üniversite temsilcisi gençlerin hiyerarşik yapıya gösterdikleri özen doğrusu dikkatimi çekti.

Kendilerine söz düşmeden hiç konuşmadılar, sadece kendilerine sorulduğunda ve söz verildiğinde düşüncelerini ifade ettiler.

İl Başkanı Mustafa Bey arkadaşlarına söz vermede oldukça paylaşımcıydı. 

Bu durumda olan birçok insanın kendini göstermek, fark edilmek için neler yaptıklarının çoğu zaman şahidi oldum.

Bu arada şunu söylemeden geçmemeliyim.

Kazanmaya inanmış bu gençler, farklılıklara karşı gösterdikleri performansla başarmayı çoktan hak ediyorlar.

CHP yeni bir yola giriyor, karşıtlarının sık sık yaptığı geçmişe dair suçlamaların bedelini artık gençler ödememelidir.

Evet, CHP, Cumhuriyetimizin kurucu partisidir.

Cumhuriyetimizin kurucu partisi CHP'dir ama kurucu kadro sadece siyasi elitle sınırlı değildi elbette…

Bu kadronun hem askeri, hem sivil ayağı vardı…

Özellikle güvenlik/ordu ve yargı bürokrasisi kurucu değerleri koruma gerekçesiyle CHP'yi konturpide bırakmış ve yaptıklarının siyasi maliyetini ise hep siyasiler ve millet ödemek zorunda kalmıştır.

Çok partili hayata geçtiğimizde CHP içinden ayrılanların kurduğu Demokrat Parti'nin hatiplerinin beslendiği edebiyatçı ve rövanşist tarihçilerin kullandığı "Zehirli dil" her zeminde ve ellerine geçirdikleri her fırsatta doğrudan CHP'yi suçlamakla yetinmeyerek "CHP zihniyeti" diyerek Asker-Sivil bürokrasinin yaptığı darbelerin bedelini de CHP'ye yüklemeyi hedeflediler ve yüklediler de…

Ayrıca bütün bunların yanı sıra aynı kişiler 2.Dünya savaşı yıllarında milletimizin yaşadığı yokluk ve kıtlıkların sorumluluğunu da CHP'ye mal etmişlerdir.

Yıllardır CHP yönetimleri de cesaret gösterip askeri darbeler yoluyla yapılanlarla arasına kalın çizgi çekemediği için asker-sivil bürokrasinin yaptıklarının siyasi bedelini de üstlenmek durumunda kaldı…

1946'da yapılan seçim hatası da bütün bunların üzerine tuz biber ekti ve CHP 1950'de bu hatasını telafi etmeye çalışmasına rağmen kurucu iradenin tercihiyle yapılan bazı devrimler sebebiyle kendisinden soğuyan/soğutulan seçmenin gönlünü alamadı, devrimlerin gerekçelerini anlatmada yeterli olamadı ve bunların üstüne 1961 darbesiyle işlenen siyasi cinayetin örtülü faili olarak toplum nezdinde şaibeli duruma düşürüldü.

CHP yönetimleri, partiye yapıştırılan bu kimlikten kurtulmak için ilk defa bu kadar arzulu ve bu arzuyu bir şekilde Kemal Kılıçdaroğlu'yla hayata geçiriyor.

Kemal beyin adalet yürüyüşüyle başlayan, helalleşme ile devam eden ve Altılı Masa ile ortaya konulan; sosyal barış, hukuk devleti, demokrasi ve özgürlük arayışı mutlaka hayata geçmeli, geçmişle hesaplaşmak siyaseti üzerinden toplumsal ayrışmayı körükleyen otoriter ve makyavelist siyasete galip gelmelidir.

CHP bu sefer bunu başaramazsa geçmişiyle çok ciddi bir şekilde hesaplaşmalı ve Türkiye'de sosyal barış, hukuk devleti ve demokrasinin önünü açmalıdır.

Bunu Cumartesi günü kahvaltıda buluştuğumuz her biri ayrı kıymet ifade gençler için yapmalıdır.

Çünkü bu yol doğrudur ve ülkemizi içine düştüğü sarmaldan çıkaracak yoldur.

Bu sebeple, daha cesur adımlar atmayı gerektirir.

Cumhurbaşkanlığı adaylığı dahil hiçbir makam için bu emekler ve umutlar zayi edilmemelidir.

Ülkenin; demokrasi, eşit yurttaşlık, gelir adaleti, hukuk devleti, liyakat, adalet ve toplumsal barışa olan ihtiyacı bu değerlere inanan herkese sorumluluk yüklemektedir.

Bu, bizim ülkeye borcumuzdur.

Bu borcu ödemeyi başkasına ihale etme hakkımız da yoktur.

Gün bu gündür.