Aydın’ı tanıyanlar diğer çoğu illere göre her yönüyle geçimin kolay olduğunu bilirler.

Bu yönüyle Aydın bölgede üretilen sebze ve meyvenin araya lojistik giderleri girmeden, ikinci el kar marjı ilave edilmeden birinci elden tüketiciyle buluştuğu yerdir.

Ev kiraları ise komşuları bir Muğla bir İzmir’le karşılaştırıldığında işçinin, memurun, dar gelirlinin kesesine uygunluğu ile bilinir.

Kolay geçim konusunda bu avantajlarına rağmen Aydın’da bile hayat pahalılığı kendini iyiden iyiye hissettiriyorsa, işçinin, memurun, emeklinin, dar gelirlinin takatini zorluyorsa Ülke’de ciddi bir ekonomik daralma var demektir.

Bu durum eskilerin deyimiyle günün çarığı, çarığın da ayağı fena şekilde sıktığının işaretidir.

(Çarık ayakkabı bulmada ya da almada zorluk çekilen dönemlerin bir ayakkabısıdır.

 Dikişi olmayan, iplerle ayağa bağlanan bu basit ayakkabı 1960’lı yıllara kadar varlığını sürdürmüştür.

Dayanıklı olması için genelde camız, inek türü hayvanların derisinden yapılır, nemlendirildikten sonra yün çorabın üzerine sicimle bağlanırdı.

Fazla güneş ısısı karşısında da kalın deri büzülür, bu sefer de ayağı sıkar ve acı verirdi.)

Arabası olanlar için akaryakıttaki artış bir yana iki ay öncesine kadar markasına, cinsine ve ebadına göre bir lastik 250-500 TL arasında değişiyordu.

Bu gün ise fiyatlar 500 ile 850 arasıdır.

Emlak fiyatları ise dolara göre belirlenmekte, satıştaki geçen süre dolardaki artışa göre güncellenmektedir.

Örnek Ekim başında700 bin TL’den satışa çıkarılan bir evin satılmadığı takdirde dolar artışı karşısında güncellenen bu günkü yeni fiyatı 850 bin TL’dir.

Şartlar böyle devam ederse emekli olan bir memur emekli ikramiyesi ile 1+1 daire bile almakta zorlanacaktır.

Kaldı ki, 1+1 bir dairenin 250-350 bin TL arasındaki bu günkü fiyatı bile emekli ikramiyesinin üzerindedir.

 Ev kiralarında da uygulanan sistem daire ve benzeri taşınmaz satışlarıyla aynıdır.

 Yılbaşında 3+1 bir dairenin kirası 1750-2000 TL arasındayken bu gün bu para ile ancak 1+1 bir daire kiralanabiliyor.

Şimdi de ev sahipleri dolardaki artışı kiralara nasıl yansıtabilirizin arayışı içerisindeler.

Gerek sebze, meyve gerek hayvancılık gerek diğer sektörlerdeki üreticiler fiyat artışlarından en fazla mağdur olan kesimlerdir.

Bu gün kazancıyla yeni sezonun tohum, gübre ve ilacını almada zorlanan üretici ihtiyaçlarını ya bankadan çektiği kredilerle ya da tarım kredi kooperatiflerinden borçlanarak karşılayabiliyor.

Konuyla ilgili görüşlerini anlatan Yenipazar Donduran Mahallesi’nden Birsan Tosun: “Doğruyu söylemek gerekirse geçen yıla oranla mısır, buğday ve pamuk kilogram fiyatlarında yüzde yüze varan artışlar olmadı değil.

Ama karşılığında da girdi fiyatları üç dört kat birden arttı. Mesela 2021 Martında torbası 183 TL olan DAP (Diamonyum Fosfat) gübresinin günümüzdeki fiyatı 430 TL’dir. Halbuki, bu gübre bir ay önce 332 TL, idi.

Başka bir örnek yine Mart 2021’de torbası 153 TL olan üre gübresi bu gün 480 TL’dir. Oysa bir ay önce 430 TL,idi.

Süt fiyatı değişmezken yemin torbası ise 130 TL’den 176 TL’ye yükseldi,” dedi.

120 büyükbaş hayvanı olan Bozdoğan’dan Adnan Elmacı ise bir günlük giderinin 8 bin 300 TL, buna karşılık gelirinin ise 7 bin 100 TL, olduğunu belirtti.

Üretici bu şekilde zarar ediyor da bundan tüketici mi faydalanıyor, hayır tüketici fiyat artışlarına dayalı hayat pahalılığından en fazla mağdur olan kesim…

Kemer Pazarı’nda sebze meyve satan İncirliova’nın Acarlar Mahallesi’nden bir pazarcı esnafına kulak verelim:

“Eskiden örnek 500 kg patates satıyorduk şimdi bu miktar yarıya düştü.

Ayrıca önceleri ikindinin ardından tezgâhları toplardık, şimdi ise pazar hava kararana kadar uzuyor.

Çünkü çoğu vatandaş daha ucuz olur düşüncesiyle ikindiden sonra pazara çıkmayı tercih ediyor, bazıları da çöpe atılacakları topluyor”,dedi.

(Sebze ve meyve ihtiyaçlarını semt pazarlarından temin eden Aydınlı, İncirliova Acarlar Mahallesi pazarcı esnafına ne kadar teşekkür etse azdır.

Çünkü bu insanlarımız pazarlardaki fiyat istikrarının adeta bir sigortasıdır.

Eğer onlar olmasa bütçesine göre sebze ve meyve ihtiyacını teminde Aydınlı zorlanır.)

Görüldüğü gibi Aydın’da bile gün çarığı, çarık da ayağı sıkıyorsa gerisinin hepten dayanacak takati kalmamış demektir.

Yazıyı Denizli sınırları içerisinde bulunan Hierepolis doğumlu, Stoa Ekolü’nden bir bilge Epiktetos’la ilgili bir anekdotla bitireyim istiyorum.

Latince’de köle demek olan Epiktetos ömrünün büyük bir kısmını sürgün gittiği Ege Denizi’nin öte yakasındaki Nicopolis’te geçirir.

Huysuz ve acımasız biri olduğunu Epiktetos’a yaptığı işkencelerden anladığımız efendisi Epophroditos sadist olduğu kadar acımasızdır da…

Bir gün işkence etmek için kurduğu bir cendereye sıkıştırdığı ayağını sıkmaya başladığında Epiktetos efendisine sakin bir ses tonuyla “biraz daha sıkmaya devam ederseniz bacağım kırılacak,” uyarısında bulunur.

Ama efendisi dinlemediği için sonunda dediği olur ve ayağı kırılır. O da ne yapsın her zamanki nezaketiyle “bak ben demiştim, kırıldı işte,” der.

Herkese iyi haftalar…