O başkan seçimi kazansa da kaybetse de bu parayı seçim sonrası belediyeden hizmet satın alacak halk ödeyecektir ki, bu eylem ahlaka ve maşeri vicdana sığar mı, kararını millet verecektir

Haksız kazanç, görevi suiistimal, rüşvet siyasetin en fazla eleştiri konusu, yumuşak karnıdır. Bunların günümüzde ne derece baş ağrıtan bir seviyeye yükseldiğini milletin siyasetten soğumasında ve siyasete olan güvensizliğinde de görmek mümkündür.

Siyaseti kirleten ve yozlaştıran bu konuya başlıca neden kendilerine olan güvene ihanet ederek belediye imkânlarını yakınlarına ve yandaşlarına peşkeş çekenler ve ailesinin geleceğine yığınak yapan hırsı azgın muhterislerin bitmeyen iştahlarıdır.

Buna yol açan da hizmet amacıyla siyasete soyunanlar yerine partilerin merkezden atamayla özellikle rantı büyük olan yerler için tüccar anlayışı ile seçtikleri adaylardır.

Yani siyaseti kirleten, siyasetçiye olan güveni yok eden bir başkası değil yine siyasi partilerdir. Bu kısır döngü devam ettikçe siyasette kirlenme ve güven kaybı da devam edecektir.

Türk siyasetinin içine düştüğü bu çukurdan çıkartacak en etkili yöntem ise seçimle gelinen yerlere namus ve dürüstlüğüyle tanınanlara şans tanımak için önseçimle aday belirlemek, ikincisi ise partiler tarafından şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesinin önünü açmaktır.

Bunun önkoşullarından ilki her adayın mal bildiriminde bulunması ve görevi bırakırken de hesap verme kuralının yerleştirilmesidir.

Bu yöntemin ne kadar doğru olduğunu Ankara BŞB’ de iki aday arasında devam eden ve mal varlığı açıklamasının da ötesine geçen olayın millette bulduğu karşılıkta görüyoruz.

Bu da bize gösteriyor ki, millet şeffaflığın ve hesap verebilirliğin özlemi içersindeymiş farkında olmayan siyasetçilermiş.

Her ne kadar mal varlığı yönetmeliğinde genelde atanmışların her beş yılda bir mal varlığında bulunacakları hükme bağlanmış, seçilmişler bunun dışında tutulmuşlarsa da gerek aday olanların gerek görevdeyken sandıkta kaybedenlerin mal varlığında bulunmayacaklarına dair bir madde yoktur.

Ona bakarsan asıl mal varlığında bulunması gerekenler yönetmeliğin dışında bırakılanlardır ki, artık günümüzde seçimle gelinebilecek yerlerin neredeyse açık artırmaya çıktığı bir devirde mal varlığında bulunmak siyasete güven adına da şarttır.

Ayrıca  zamanın ruhu da bunu gerektiriyor.

Ankara Büyükşehir Belediyesi özelinde ortaya çıkan bu hadise anlayan siyasetçilere böyle bir uyarıda da bulunuyor.

Çünkü biraz önce dediğim gibi millet artık kendi iradesinin seçim sonrasında saptırılmasından, yalandan, sözü verilen vaatlerin seçim bittikten sonra gündeme getirilmemesinden ya da bahaneler ileri sürülerek savsaklanmasından yaka silker hale geldi.

Bu yalanlardan ve gerçekleri görmezden gelmelerden en fazla nasibini alan Aydın’dır demek abartı olmaz.

Öyle olmasaydı bir bolluk memleketi olan Aydın halkının yüzde 20’lik kesimi bir eli yağda, diğeri balda, geriye kalan yüzde 80’lik bir kesimi de açlık ve yoksulluk sınırında yaşar mıydı?

Bunun bir sonucu işsizliğin artması, Aydın Çukuru’nun ucuz iş gücü cenneti haline gelmesi bazı işverenlerin lehine bir gelişme gibi görülebilir.

Keza çiftçinin, üreticinin emeğinin karşılığını alamaması düşük gelirli emeklinin, dar gelirlinin geçimine katkıda bulunacağı için iktidarların da politikalarıyla örtüşebilir.

Ama bu durum emeklinin aldığı aylığın gıda giderlerine yetmemesi, çitçinin, üreticinin kazancının girdilerini karşılamamasının bir sonucu, Aydın insanını yıldan yıla sadaka toplumuna dönüştürdüğü gerçeğini değiştirmiyor.

Aydın halkının bu şekilde ucuz yoldan oy alınabilecek bir konuma düşmesi siyasetçi esnafının da işine geliyor olabilir ama bir dereceye kadar... Onlar da bilmeliler ki, artık deniz bitti,kara göründü.

Buna gösterge de Aydın’ın üç dört yıldır kişi başına düşen milli gelirinin Türkiye ortalamasının hayli altında gerçekleşmesidir.

O nedenle Aydın’da acilen yeni bir vizyon, yeni bir anlayışa ihtiyaç var. Eğer siyaset kurumu buna cevap veremezse Aydın’ın kronikleşen sorunlarının tedavisi de yıldan yıla içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.

O bakımdan gerek Aydın’da gerek Türkiye’de duvara toslayan siyaset için bu seçim bir dönüm noktası olabilir. En azından seçim sonrası siyaset eskisi gibi suiistimal, dalavere ve yalan üzerinden sürmeyecektir.

Sonuçta demem o ki, şunun şurasında seçime bir haftadan az bir zaman kaldı, kalan sürede adayların mal varlıklarını açıklamaları ve bu eylemleriyle her zaman ve şartta  hesap verebileceklerini göstermeleri  iyi günlerin habercisi olabilir.

Kampanya dönemlerinde belediye bütçesinden harcanan paralar ne kadar ahlakidir?

Her ne kadar bizde yürürlükte olan siyaset bağdaşmadığı için ahlaki kuralların dışında seyreder dense de yazılı kuralları olmayan ve geleneklerle üzerine yeni kurallar konarak gelişen demokratik rejimler maşeri vicdan da denen toplum vicdanına ve ahlaki normlara dayanır.

Çünkü her kanuna uygun olanın aynı zamanda ahlaki olduğu söylenemez.

Bunun bir sonucu olarak çok partili döneme geçişle birlikte seçimlerde devletin tarafsızlığını sağlamak adına Adalet, Ulaştırma ve İç İşleri Bakanları istifa ederler yerlerine siyaset dışı, tarafsız bakanlar atanırdı.

Buna rağmen seçimlerde gerek belediyelerin gerek devletin imkânlarını kullananlar olursa toplum vicdanına aykırı davranışlarından ötürü halk tarafından ayıplanırlardı.

2017 Anayasa Referandumuyla birlikte bu gelenek tarih oldu.

Artık günümüzde bakanlar seçimlerde ve diğer zamanlarda çoğunlukla makam araçları yerine itibardan tasarruf olmaz anlayışının bir ürünü en az 7-8 kat daha pahalı devlete ait özel uçakları tercih ediyorlar.

Diğer yandan devlet emekliye verecek para bulamıyor o başka mesele...

Eskiler ön teker nereden giderse arka teker de onun izinden gider derler o hesap  belediyeler de tıpkı hükümet üyeleri gibi devletin kesesinden seçim dönemlerinde para harcamakta sınır tanımıyorlar.

Sosyal yardım adı altında asıl amaç oylarını almaya yönelik, toplu iftarlar veriliyor, hediyelik eşyalar dağıtılıyor, Ramazan kolilerinin hem adedi artıyor hem de daha da zenginleştiriliyor.

İddiaya göre bir belediye sırf bu amaçla özel bir bankadan- devlet bankasından çekerse demetime tabi olacak- 90 milyon TL, kredi çekiyor.

O başkan seçimi kazansa da kaybetse de bu parayı seçim sonrası belediyeden hizmet satın alacak halk ödeyecektir ki, bu eylem ahlaka maşeri vicdana sığar mı, kararını millet verecektir.

O nedenle tıpkı eski üç bakanın istifası gibi seçime örnek üç ay kala belediyelerin sürekliliği olan yardımlar dışında kalan seçime yönelik sosyal yardım adı altında yapılan harcamaları yasaklanmalıdır.

Çünkü yapılan hem kamu vicdanına aykırıdır hem de ahlaki bir davranış değildir.

Aydın’da rant siyasetinin önüne nasıl geçilir? Makale: Aydın’da rant siyasetinin önüne nasıl geçilir?