Geçtiğimiz hafta, Jandarma Özel Harekât tarafından bir süredir devam ettiği bilgisi verilen, Tunceli’nin Nazimiye ilçesi Sarıyayla köyü kırsalına yaptığı operasyonda kötü hava şartları sebebiyle iki uzman Çavuş donarak şehit olduğu haberiyle sarsıldık.

Operasyon yapılan bölgede, kötü hava koşullarının etkili olması nedeniyle, yüksek kesimlerde aşırı kar yağışından sonra, hava sıcaklığının eksi beş dereceye kadar indiği dile getirilen bilgiler arasında.

Haliyle, bölgede yaşanan soğuk havanın, operasyon bölgesinde bulunan askerlerin kurtarılma çalışmasını zorlaştırdığı da ileri sürülüyor.

Bu yüzden, kurtarma ekipleri rahat hareket edememiş, donma tehlikesi geçiren askerlerimiz Jandarma Uzman Çavuş Ferruh Dikmen ile Jandarma Uzman Çavuş Asım Türkel’in, Tunceli Devlet Hastanesinde tedaviye alınmasına rağmen, yapılan tüm müdahalelere rağmen şehadetlerine engel olunamamış...

Evlatlarını, kardeşlerini, eşlerini ve nişanlılarını askere gönderen veya askerlik mesleğini seçen insanlarımız için soruyoruz;

Askerlerimiz bu operasyona gitmeden önce meteorolojiden hava raporu alındı, meteoroloji kurumuyla sürekli bilgi alışverişinde bulunuldu mu?

Meteorolojiden bilgi alındı ise, niçin operasyona devam edildi?

Operasyon hava koşullarının uygun olduğu zamana ertelenemeyecek kadar hassasiyet mi taşıyordu?

Böyle ise, yaşanması muhtemel hava koşullarına göre askerlerin donanımları sağlanamaz mıydı?

Bu sorulara tatmin edici cevap verilmesi bir zorunluluktur.

Bu devlet olmanın gereği olduğu gibi “namus borcudur.”

Vuruşarak şehit düşmenin vakarını milletimiz her zaman göstermiştir.

“Vatan sağolsun” demeyi vazife telakki etmiş, mücadele ettiğimiz terör örgütünü sevindirecek tavır ve tutum içine girmeyi zul sayarak dik duruşunu bozmamıştır.

Ancak, iki askerimizin donarak şehit olması milletin vicdanını yaralamıştır.

Bu yara üzerinden siyaset yapmak isteyenlere iki kelam söz etmek vicdan borcumuzdur.

Yaşanan elim olay üzerinden iktidar düşmanlığı üretmeyi ahlaki görmediğim gibi, bu anlayışla siyaset yapanları kınıyorum.

Yine belirtmek isterim ki; yaşanan elim olaydan bedelli askerlik uygulamasını sorumlu tutmanın konuyla hiç alakası yoktur.

Fakir zengin ayrımı üzerinden eleştiri getirmenin bir karşılığı da olamaz.

Bedelli askerlik kanunu çıkmasaydı bu olay yaşanmayacak mıydı?

Bedelli askerlik yasasının çıkmasını isteyenler de bu ülkenin saygın insanlarıdır. Onları aşağılayıcı bir dille suçlamak doğru değildir.

Yine şundan kesinlikle eminim ki; Cumhurbaşkanımız, İç İşleri ve Milli Savunma Bakanları yaşanan bu olaydan derin üzüntü içindedir.

Böyle bir olayın vuku bulmasını en az senin benim kadar istemezler.

Ancak, onlar da üzülüyorlar diye ihmal ve hata varsa üzerine gidilmesinde demiyorum.

Tam aksine kararlılıkla üzerine gidilmeli, TBMM’de komisyon kurularak mesele çok yönlü soruşturulmalı, ihmali olanlar tespit edilirse yargı önüne çıkarılmalıdır.

Bizlerde kamuoyu olarak meselenin takipçisi olmalıyız ki, yetkililer her işini sorumluluk içinde yapsınlar.

Olan olduğuyla kalmasın!

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA