Geçen hafta siyaset oldukça renkliydi. Bu renkli arenada duyduğum bir söz oldu; "Kaprisler kralı."

Ülkemiz kaprisli yönetici konusunda çok şanslı. Başkentten başlayıp yurdun dört bir yanını gezin, bu kaprisler krallarından bolca görürsünüz.

Nedense kurumsal yönetim anlayışını bireysel düşüncelerimiz ile uyumlu hale getiremiyor, kişisel egolarımıza yenik düşüyoruz. Durum böyle olunca kurumsal düşünce anlayışını terk edip bireysel düşüncelerimizi ön plana çıkarıyor ve hatalar zincirini başlatıyoruz. Şişko ben egosu, yönetilen kurumun tüzel kişiliğinin bile önüne geçmesine neden oluyor.

Biz bu tür insanlara Narsistik kişilik bozukluğu olan kişiler diyoruz. Bu kişiler kendi yarattıkları ütopik idealleri çerçevesinde oluşturdukları dünya içinde yaşamayı severler. Bunlar kendi şişirilmiş ve ihtişamlı egolarına aşıktırlar. Bu şişirilmiş ve doymak bilmeyen kişisel egoyu beslemek bir o kadar da zordur. Bunun sonucu olarak çevreye karşı olumsuz tutumlar ve davranışların sayısı giderek artar. Neredeyse bu kişiler kendisi dışında herkes ile kavgalıdır.

Şişko egoları sayesinde kişilik bozukluğu olan bu kişiler benmerkezci, kibirli bir düşünce ve davranış yapısını, diğer insanlara karşı düşüncesiz davranışları, empati eksikliği ve de hayran kitlesi edinmeye aşırı ihtiyaç duyarlar.

Çevrelerindeki insanlar bu şişko egoya sahip narsist kişileri; ukala, bencil, utanmaz, buyurgan olarak tanımlar. Narsist kişinin bu düşünce ve davranış biçimleri, iş, arkadaşlık, aile ve aşk ilişkilerinde bile, yani kısaca yaşamlarının her alanında kendini gösterir.

Narsistik kişilik bozukluğu olan kişi, kendine bile sorun yaratıp davranışlarını değiştirme konusunda aşırı direnç gösterir. Her zaman kendileri haklıdır ve olası suçları başkalarında bulurlar. Ayrıca en ufak eleştirileri, algı farklarını veya anlaşmazlıkları asla kabul etmedikleri için kişisel saldırı olarak görürler ve son derece büyük tepki verirler. Bu aşırı tepki narsist kişiler ile çevresinde aşılmaz duvarlar oluşturur. Çevresindeki insanlar istemeselerde genellikle bu narsistin şiddetli öfkesine ve soğukluğuna maruz kalmaktansa, taleplerini yerine getirmeye çalışır. Ama içten içe kin duyarlar ve bu kişilerin gücü elinden gidince bu kinlerini onların yüzüne kusarlar.

Aşırı kendini beğenmişlik, kibir ve gösterişten daha fazlasıdır. Kendini dev aynasında görüp gerçekçi olmayan bir üstünlük duygusu hissederler. Bu kişiler, benzersiz veya özel olduklarına ve sadece diğer özel insanlar tarafından anlaşılacaklarına inanırlar. Ama kendinden başka özel gördükleri insanları da çekemezler. Genellikle başarıları ve becerileri hakkında abartırlar veya yalan söylerler.

İş ya da ilişkileri hakkında konuştuklarında, duyacağınız tek şey, ne kadar iyi oldukları, ne kadar verici davrandıkları ve hayatlarındaki insanların, ona sahip oldukları için, ne kadar şanslı olduklarıdır. Onlar tartışmasız yıldız, diğerleri ise en iyi ihtimalle sıradadır. Onları dinleyen insanlar içlerinden gülerek; "Sen neymişsin be abi" diye geçirmekten kendini alamazlar.

Bu şişko egolu narsistler, gerçekler kendi üstünlüklerini desteklemediği, kabul etmediği takdirde, çarpıtma ve kendi kendini kandırma yoluyla kurdukları bir hayal dünyasında yaşarlar. Bu hayal dünyası onların kristal dünyasıdır. Bu fantezi dünyasını yok etmekle tehdit eden her şeye, aşırı savunmacılık ve hatta öfke ile karşılık verirler. Bu yüzden narsistin çevresindeki insanlar, onların bu gerçeklik inkarlarına karşı dikkatli olmayı istemeselerde öğrenmişlerdir.

Bu şişko egolu kişinin üstünlük duygusu, sürekli alkış ve iltifat ister, ara sıra iltifat onlar için asla yeterli değildir. Egoları için sürekli onaylanmaya ihtiyaç duyarlar, bu yüzden bu isteklerini kayıtsız şartsız yerine getiren (Biz onlara yalaka diyoruz) insanlarla kendilerini çevrelerler. Bu kişilerin övgüsünde bir kesinti veya azalma olursa, narsist bunu kendine bir ihanet olarak görür. Bu tür davranışları tahammülü olmadığı için bu kişiyi hemen çevresinden uzaklaştırır. Çünkü, onlar her zaman olumlu bir muamele hak ettiklerini düşünürler.

Ne istiyorlarsa almaları gerektiğine gerçekten inanırlar. Aksi bir durum asla söz konusu olamaz. Eğer her ihtiyacını önceden tahmin edip karşılamazsanız, işe yaramaz olduğunuzu düşünürler ve bunun karşılığında size saldırgan, öfkeli veya soğuk davranırlar. Ama asla suçluluk duymazlar.

Narsistler, kendini başkalarının yerine koymak gibi empati duygularından yoksundur. Birçok yönden, yaşamlarındaki insanları, ihtiyaçlarına hizmet eden köleler gibi görürler. Özellikle kendine güvenen ve popüler olan şişko egolular, kendilerine hayran olmayan veya herhangi bir şekilde onlara meydan okuyan insanlarla karşılaştıklarında kendilerini tehdit altında hissederler. Hissettikleri tehdidi etkisiz hale getirmenin tek yolu ise bu insanları aşağılamak, hakaret, lakap takma, zorbalık veya yanından uzaklaştırmak için tehditle saldırırlar.

İşte "Kaprisler kralı" diye tanımadığımız kişilerin özellikleri bu şekildedir. Eğer bir yerde yönetici pozisyonunda (Vali, Belediye Başkanı, müdür vs) iseniz kişisel egolarınızı bir yana bırakmalısınız. Yoksa tarihte görüldüğü gibi yöneticilik göreviniz bittiğinde yolda yürürken selamınızı alacak insan bulamaz, iyot gibi açığa çıkarsınız.

"İşini beğen, aşını beğen, eşini beğen ama kendini beğenme." (Mevlana)