Geçtiğimiz ay Maraş ve çevresinde gerçekleşen ve şimdiye kadar görülmemiş boyutta bir seri oluşturan 7.8, 7.6, 6.8, 6.4 gibi oldukça yüksek depremler bölgede rekor sayıda can kaybına ve bina yıkımına neden olmuştur. Her depremden sonra olduğu gibi yine deprem konuşmaya, depremle yatıp kalkmaya başladık. Yaklaşık on yıldır köşemizde sürekli bu konuya değiniyor, ilimizi içinde bulunduğu tehlikeye dikkat çekmek için uğraşıyoruz. Ama bizim gibi konuya önem veren çok sayıda kişinin bu konudaki çabası hep boşa gidiyor. Ne merkezi yönetimi temsil eden bürokratlar, ne de yerel yönetimin başındaki siyasiler tehlikenin büyüklüğünü idrak edemiyorlar. Sanki başlarını kuma gömmüşler.

Aydın ülkemizin en aktif deprem bölgelerinden birisi üzerindedir. İl  sınırları içinde çok sayıda kırık hattı bulunmaktadır. Karada veya denizde, o fay hattı, bu fay hattı demeye de gerek yok. Burada bulunan fayların çok hareketli olması kırılmalara, yeni gerilmelere ve yeni oluşumlara neden oluyor. 

Tarihsel istatistiklere bakıldığında ilimizde 7 ve üzeri şiddetteki depremlere sıkça rastlanmaktadır. Durum böyle olunca da deprem riskinin giderek artmakta olduğu görülüyor. İlimizde en son 6.8 şiddetindeki deprem 2020 yılında Kuşadası’nda, 1955 yılında ise Söke’de, meydana gelmiştir. 1895 depremi 6.9 ve 1899 depremi ise 7.1 ile oldukça yıkıcı etkiler yaratmıştır.

Tarihi dönemlerdeki sıklık göz önüne alındığında yakın bir gelecekte bu şiddette bir depremi beklemek olağan görünüyor. Şu gün deprem olur demek olanaksız olsa da, Efeler çevresinde şiddetli bir depremin gerçekleşme riski giderek artmaktadır.

Deprem riskinin arttığı günümüzde bizler depremden korunmak için neler yapıyoruz? Olası bir depremde nasıl davranacağımızı biliyor muyuz? Binalarımızın dayanıklılığı konusunda bilgimiz var mı? Deprem olduğunda hangi birimler öncelikle harekete geçecek? Bu türden yüzlerce soru sorabiliriz. Ama bu sorulara alabileceğimiz cevaplar ise yok denecek kadar az. Çünkü, deprem ve korunma yolları hakkında bir şey bilmiyoruz, bir şeyler yapmıyoruz, en kötüsü de depremi önemsemiyoruz. Hani bize bir şey olmaz derler ya, işte öyle. Yetkililerin bu işe el atıp bizleri de bilinçlendirmesi gerekli. Ama üzülerek yazıyorum ki ne merkezi yönetimin temsilcilerinden, ne de yerel yöneticilerden ciddi bir oluşum ya da girişim yok gibi. Göstermelik fotoğraf sergileri, sıradan broşür dağıtımı, dostlar alışverişte görsün türünde genelgeler, gereksiz karot almalar, içeriği sığ eğitimlerle falan bu işler olmuyor.

O zaman ne yapmamız gerekir? Cevabı gayet basit. Her kişi ve kurumun sorumluluğu ölçüsünde çalışıp hazırlıklı olmak için her yolu denemeliyiz. Öncelikle AFAD başta olmak üzere Aydın Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde tüm yerel yönetimler afetler için üzerlerine düşeni yapmalı, ilimizde gerçek anlamda Afet Lojistik Merkezleri kurulmalıdır. Deprem ile ilgili tüm ili kapsayan master planlar hazırlanmalı, planın gerektirdiği çalışmalar acilen başlamalıdır.

Ayrıca afetlerde devreye girecek Afet Koordinasyon Merkezi de acilen kurulmalı ve görev tanımları iyi yapılmalı, toplanma ve geçici barınma alanları kısa sürede kullanılabilecek şekilde hazır tutulmalıdır. Bu koordinasyon merkezi doğal afetlerin öncesinden bitimine kadar geçen süre içerisinde Büyükşehrin tamamını kapsayacak ve sorunsuz koordinasyon sağlayabilecek şekilde, tüm çalışmaları organize edecek bir yapıda olmalıdır.

Eğitim çalışmaları ve eşgüdüm bu merkezin en önemli görevi olmalıdır. Büyükşehir sınırları içerisindeki tüm yaşayanların bir şekilde afet eğitiminden geçirilmesi gerekir. Can ve mal kayıplarının en aza indirilmesi için eğitim oldukça önemlidir. Verilecek eğitimin niteliği, türleri, zamanlaması ve diğer bilgileri afet koordinasyon merkezi tarafından belirlenmelidir.

Deprem odaklı kentsel dönüşüme acilen başlanması, insanlara daha güvenli yaşam alanları oluşturulması için yapılarda yenileme ve güçlendirme çalışmalarının yürütülmesi için uzman bir ekip kurulması şarttır. Gerekli kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon ile kimseye zarar vermeden, fay hatlarında yer alan yapılardan başlamak üzere en kısa sürede, en hızlı dönüşümü sağlamak yerinde olacaktır. Yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi can ve mal kaybını en aza indirmek için izlenmesi gereken biricik yoldur. Bu dönüşümde Aydın Büyükşehir Belediyesi ile Efeler Belediyesi öncü olmalıdır.

Peki tüm bunları kim yapacak? Aydın Valiliği ile Aydın Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde tüm ilgili kurum ve kuruluşlar ile ilgili STK’lar bu oluşumda görev almalı ve aktif çalışmalıdırlar. Burada ilçe belediyelerine de önemli görevler düşüyor ama nedense ipe un seren bir görüntü veriyorlar. Başta Efeler Belediyesi olmak üzere tüm belediyeler yapı stoğunun durumunun belirlenmesi, halkın bilinçlendirilmesi, yeni yapıların denetlenmesi gibi önemli konularda öncü olmalıdır. Bu işler zumba kursu açmakla, enginar ekip dikmekle, gösteriş olsun diye bisiklet binmekle, bir kaç karot deliği açmakla, hele hele statik projeleri için vatandaşlardan para istemekle olmuyor.

Artık derin uykulardan uyanma zamanı. Aklımızı başımıza alıp doğru adımlar atılmazsa olabilecek bir depremde çok sayıda kişiyi gömecek yeni mezarlıklara gereksinim olacaktır. Bunun sorumluluğu da halkı yönetenlerde olacaktır. Elbette vicdanları varsa.

Son söz, tedbir almak sonradan pişman olmaktan iyidir.

"İkiyüzlülük, sadece sahibi tarafından görülemez." (Richard Wilkins)