Parti Genel İdare Kurulu tarafından disipline sevk edilen İYİ Parti Aydın İl Başkanı Süleyman Demirci görevinden alınmakla kalmadı partiden de ihraç edildi.

Parti Genel İdare Kurulu’nun oy birliği ile disipline sevki her ne kadar ihraç ihtimalini akıllara getirmiş olsa da çoğunluk Süleyman Demirci’nin yalnız il başkanlığı görevinden alınacağını düşünüyordu.

İhracın gerekçesi hakkında parti genel merkezinden bir açıklama da yapılmayınca karar gerek partililerce gerek siyasetle ilgilenen kesimler tarafından ağır bulundu.

Aslına kalırsa reel politik açıdan olaya bakıldığında demokrasilerde temel ilke sandıkla gelenin sandıkta gitmesidir.

Ama buna rağmen İYİ Parti teşkilatlarından ve tabanından sosyal medyada samimiyeti sorgulanmaya muhtaç paylaşımları saymazsak verilen karara pek öyle ses çıkaran da çıkmadı.

Bu tepkisizlik hali il yönetimi ile ilçe teşkilatları ve parti tabanı arasında zaman içinde bir uçurumun oluştuğu şeklinde yorumlandı.

Süleyman Demirci’nin partiden ihracı karşısında teşkilatından kabul edilebilir ölçüde bir sesin çıkmamasından İYİ Partililer kadar diğer siyasi partilerin taşra yöneticilerinin de çıkarması gereken dersler var.

BİR: Yalnız İYİ Parti’de değil bütün partilerde bu tür olaylarda bir çekinme ya da korkudan söz edilse de tepkisizlikte asıl neden parti yönetimlerinin şeffaflıktan uzak, katılımcı demokrasiyi göz ardı eden yönetim tarzlarıdır.

Bu gün en basitinden bir okul aile birliği ya da her hangi bir oda ya da benzeri sivil toplum örgütü yönetimine seçilen insanlar icraatlardaki şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkesini kendilerine verilen bir değer olarak görüyor.

Yapılanlar hakkında yönetimleri bilgilendirmeyi ihmal eden yöneticilerin bu antidemokratik tavırları insanların teşkilatlarıyla olan aidiyet bağlarını ya zayıflatıyor ya da tamamen koparıyor.

Bu tarz bir yönetime biraz da zemin hazırlayan Ankara siyasetine hakim olan tek sesli yönetim şeklidir.

Ama ne var ki, söz konusu siyaset olunca ön tekerin izinden gitmek her zaman izleri üst üste getirmeyebiliyor ve bazı hallerde arka tekerin başına işler açabiliyor.

 Çünkü partilerin genel başkanlarının elinde bulundurduğu güç yereldeki il ya da ilçe başkanlarında bulunmuyor.

 Öyle olunca da Süleyman Demirci olayında yaşandığı gibi Ankara’nın taşraya verdiği sınırlı güç kullanma yetkisi antidemokratik yoldan da olsa elden alınması halinde kimse kılını kıpırdatmayabiliyor.

İKİ: Bir siyasetçi için günümüzün en etkili ve en hızlı iletişim aracı olan sosyal medya bir siyasetçi için yeri geldiğinde bir giyotine dönüşebilir.

Sosyal medya kullanıcısının o gün için paylaşmada sakınca görmediği bir söz veya yazı ilerleyen süreçte mesela bir partiye yönetici olduğunda bir suç delili olabiliyor.

ÜÇ: Uygulanmakta olan Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin bir gereği seçim ittifaklarının siyasi ittifaklara dönüşmesi bir ittifak içinde yer alan bir partinin taşra yöneticisinin hareket alanını oldukça daraltıyor.

Bir ittifak ortağı bir partinin yöneticisi her türlü atacağı adımda, yapacağı açıklamada parti içi dengeler kadar paydaş partilerin de kendi iç dengelerini gözetmek zorunda.

Mesela bir il veya ilçe başkanı paydaş partilerden bir yerel yöneticiyle ilişkide sorun yaşarsa sırf ona nispet yapmak veya intikam almak için onun sorunlu olduğu kendi partisinden bir siyasetçiyle iş tutmaya kalkarsa hasmını tuş edeyim derken kendi oyunuyla kendisi tuş olabilir.

DÖRT: Hacı Bektaşi Veli’nin “eline, beline, diline sahip ol,” öğüdüne en az herkes kadar her davranışın kayıt altına alınmasının gayet kolay olduğu bu devir siyasetçisinin uyması gerekir.

Yoksa bir anlık tez canlılık, bir anlık öfke bir siyasetçiyi İYİ Partili Lütfi Türkkan’ın akıbetine uğratabilir.

Saydığımız her partinin taşra yöneticisi için ibretlik bu dört nedenden hepsi ya da bir kaçı Süleyman Demirci’nin partisinden ihracında rol oynamış olabilir.

Bu olayın şokunu geride bırakan İYİ Partililerin gündeminde şimdi her kesimi kucaklayacak bir il başkanı arayışı var.

Parti tüzüğüne göre genel merkez bu gibi durumlarda iki türlü karar verebilir:1-İl yönetimine kendi içlerinden bir il başkanı seçme konusunda yetki verebilir.

2-Teşkilat Başkanı bir partiliyi il başkanı atayabilir.

İçlerinde bazı ilçe başkanlarının da bulunduğu partililerin çoğunluğu birinci maddenin rövanş ortamı yaratma ihtimaline karşı pek mümkün görmüyor.

Bu madde 2023’de vaktinde ya da olası bir erken seçim nedeniyle de ihtimal dışı görülüyor.

İkinci tezi savunanların görüşü genel merkez tarafından bir atamanın yapılacağı…

O takdirde de iki isim öne çıkıyor.

Daha önce Süleyman Demirci’nin görevinden alınacağı ihtimaline karşı adından söz edilen Halil İbrahim Aktimur ve yeni bir isim Karacasu İlçe Başkanı Prof.Dr. Ali Küpelioğlu…

Bu isimleri önerenlerin tezleri ise zamanında ya da olası bir erken seçimde Aydın’da alınabilecek maksimum oya İYİ Parti’nin ancak çamaşırı temiz, adı yıpranmamış, yönetim tecrübesi olan, her kesimle iletişim kurabilecek bir kanaat önderi il başkanıyla ulaşmanın mümkün olabileceğidir.

Tez sahiplerine göre  Prof.Dr. Ali Küpelioğlu her ne kadar siyasette yeni olsa da gerek akademik kimliğiyle gerek hayat tecrübesiyle partide saygı duyulan bir ilçe başkanıdır.

Son Özel İdare Genel Sekreteri ve bu partinin 2019 seçimleri üçüncü sıra milletvekili adayı olan Halil İbrahim Aktimur ise Aydın’ı mahallelerine varıncaya kadar iyi bilen ve o nedenle halkta karşılığı olan bir partilidir.

Bakalım İYİ Parti’nin 5.İl Başkanı kim olacak, hep birlikte göreceğiz.