Muhalif partiler arasında altı parti tarafından oluşturulan masa bazılarında, özellikle Cumhur İttifakı ve Altılı Masa içinde yer alamayan kesimlerde endişe, kaygı korku meydana getirirken Altılı Masaya yandaş olan kesimler arasında da umuda sebep oldu.

Cumhur İttifakı ve Altılı Masada yer alamadığı için Altılı Masa üzerinde oyun oynama, birliği bozma çabaları haliyle hız kazandı.

Bunu yapanları tanımak, yaptıkları ve yapmak istedikleri ile neyi amaçladıklarını tespit etmek zor değil.

Doğrusu, onların yaptıkları Altılı Masaya zarar veremez.

Altılı Masanın zayıf noktası liderlere rağmen masaya rol biçen bazı yandaşlarıdır.

Bu kişilerin varlıklarını, partiler ve muhalif medya içinde görmemek mümkün değil.

Bunlar, daha çok CHP adına konuşuyorlar.

Bu kişilere veya gruplara göre, Cumhurbaşkanı adayı CHP'li olmalıymış.

Çünkü, Altılı Masanın en büyük partisi CHP imiş ve otomatikman bu hak CHP'nin olmalıymış.

Böyle olmazsa , yani aday CHP'li olmazsa seçim kazanılamazmış.

Ayrıca masada her liderin söz hakkı da eşit olmamalıymış.

Bunlara sormak gerekiyor.

Geçmişte bunu yaptınız ama seçimi kazanamadınız.

Erdoğan karşıtlığı ve rövanşist söylemlerle netice alamadınız.

Seçmen, Erdoğan'a desteğini sürdürdü.

Erdoğan karşıtlığı üzerinden siyaset üretmeyi yeterli görürseniz ve Altılı Masaya sonradan dahil olan GELECEK PARTİSİ ve DEVA Partisi de Erdoğan karşıtlığı ve Ak Parti karşıtlığını yeterli görür bu masaya varlıklarının dışında zenginlik katmazsa ve sonuç değişmezse ne yapacaksınız?

Bu kafayla seçim almak kolay değil.

Altılı Masada Cumhurbaşkanı adayı belirlenirken eşit söz hakkı mutlaka gereklidir.

Sonuç ancak bu şekilde alınır ve bu bir numaralı şarttır.

Partilerin oy hacmi ancak parlamento seçiminde konuşulmalıdır.

Ancak parlamento seçiminde "Ne kadar ekmek o kadar köfte" geçerli olur.

Bu formüle masada bulunan hiçbir parti itirazda edemez.

Kendini güçlü gören parti ittifak içinde veya ayrı olarak partisinin amblemi ile seçime katılabilir veya ayrı ittifaklar kurabilir.

Buna da engel olunmamalıdır.

Cumhurbaşkanı adaylığında birlik mutlaka olmalı, Cumhurbaşkanının geçiş sürecini nasıl yöneteceği, yetkilerini nasıl kullanacağı da önceden topluma ve taraflara net bir üslupla açıklanmalıdır.

Ülkemizin sorunları sadece Erdoğan yönetimini değiştirmekle çözülmez.

Sorunumuz, sadece Erdoğan'ın varlığı ve yönetim anlayışı değildir.

Sorun, tek adam keyfiliği ve onun sorumsuz tutumudur.

Bu acaip düzeni değiştirmek için ise, güçlü parlamento gerekir.

Güçlü parlamentoyu elde etmenin yolu Cumhur İttifakına oy veren ama yaşanan son iktisadi sıkıntı ve yönetim anlayışından kaynaklanan gönül kırgınlığı ve güven zaafiyetinin sebebiyle oluşan seçmene inanıp güveneceği alternatif sunmaktan geçer.

Bu konuda yeterli güven duygusu verilmezse gönlü kırık bile olsa seçmen oy verdiği iktidardan kopmayabilir.

Bunun değişik sebepleri olabilir ve konuyla alakalı birçok yorum da yapabiliriz.

Seçimi kaybedildikten sonra bunları konuşmak ise fayda vermez.

Çözüm, bu seçmeni ikna edecek partilere ve siyasi aktörlere itibar gösmekten geçer.

Bu partiler, GELECEK PARTİSİ ve DEVA Partisi ve o partilerde yer alan kadrolardır.

Bu iki partinin dışında Ak parti seçmenini ikna edecek parti Altılı Masa'da mevcut değildir.

Bunu görmek ve teslim etmek lazım.

Altılı Masa'da bulunanları, Ak Parti'de yaptıkları görevden dolayı potansiyel suçlu ve güvenilmez partner muamelesi yapmak, Ak Partinin bütün geçmişini suçlu ilan etmek, bu partilerin genel başkanlarını böyle görmeye tevessül etmek doğru olmadığı gibi bu anlayışla Ak Partiden kopacak seçmene de güven veremek mümkün olmaz.

Bu toptancı anlayış doğru ve makul değildir.

Medyadan veya başka partilerden gelen tazyiklerin etkisiyle Altılı Masada yer alan bir liderin iyi hesaplanmadan ve nezaketten uzak sosyal medya hesabından yaptığı açıklama izaha muhtaçtır ki, nihayetinde o genel başkan kastının masada bulunan liderler değil açıklamasını yapmıştır.

Ama konu hassatır, açıklama ile bugüne kadar şu veya bu sebeple Erdoğan ve partisine oy veren seçmende şüphe uyandırma riski de taşımaktadır.

Bu özensiz açıklama, Ak Partinin geçmişinde önemli izleri olan:Genel Başkanlık, Başbakanlık ve Bakanlık yapan insanların içinden geldikleri seçmene karşı elini zayıflatmanın ötesinde anlam içermez.

Tavsiyem şudur, yapılması gereken, Ak Parti seçmeninin sözüne itibar edeceği, geçmişte ortak başarılara birlikte imza attıkları şahsiyetleri ve görevde bulundukları dönemlerde liyakatlerı ile kendilerini ispat etmiş liderlere hak ettikleri saygınlığı göstermektir.

Ülkenin sorunu, sadece Erdoğan değil, tek adam üzerinden kurulmak istenen otoriterleşme, kaybolan hukuk devleti, gelir dağılımı, özgürlükler, hızla yoksullaşan ülke insanı, bozulan ekonomik düzen, dış politikada gittikçe yalnızlaşan, tarımda ürettiğiyle yetinmekten hızla uzaklaşan bir ülkeyle karşı karşıya kalmaktır.

Bütün bunların niçin olduğu hakkında Ak Parti seçmeninin inanıp itimat edeceği siyasi aktörlere ihtiyaç vardır.

Demokratik ve güçlü bir ülkenin oluşturulmasının umudu ancak bu aktörlerle verilebilir.

Bu dönüşümün adresi Ak Partinin içinden çıkan GELECEK ve DEVA Partileri ve o partilerin genel başkanları, sayın DAVUTOĞLU ve BABACAN'dır.

Ak Parti'yle güven bağı zayıflayan seçmenin hala yönünü belirlememesinin sebebi, yeterli güven duygusunun oluşmamasına bağlamak gerekir.

Seçmene ihtiyaç duyduğu güven verilemezse "ehveni şer" kabul ettiği ve geçmişini iyi olarak hatırladığı partiye tekrar yönünü çevirmesi akla en yakın seçenek olarak gelmesi daha akla yakındır.

Bu seçenek akıllarının bir kenarında durmaktadır.

Bu işin şakası olmaz.

Kaybedilecek bir seçimde sadece muhalefet değil, ülke de kaybedecektir.

Hatırlatmış olalım.