Bir süredir Aydın’ın gündemini, tartışmalarını ve siyasi manevralarını izliyorum. Ama aynı zamanda Erman’dan kalan arşivi, sakladığı sesleri ve görüşmeleri de inceliyorum. Çünkü o seslerin içinde yalnızca bir gazetecinin arşivi değil; bu şehrin geçmişine, bugününe ve yarınına dair çok değerli notlar var.
Erman’ın gazetecilik anlayışı; iftiralarla, insanların özel hayatlarını hedef alan ucuz polemiklerle şekillenmezdi. O, siyasetin doğrular üzerinden yapılması gerektiğini söylerdi. Eleştiri yapılacaksa bunun kamu yararı için olması gerektiğini hatırlatırdı. Yalanlarla, çirkinliklerle, iftiralarla ne siyaset kurulur ne de bir şehrin geleceği inşa edilir.
Konuştuklarınızı duyuyorum.
Söylediklerinizi de tek tek takip ediyorum.
Kendini aklamak isteyenler var. Yaptıklarının, söylediklerinin içinden sıyrılmak isteyenler var. Ama bunu yaparken öyle bir yol seçiyorlar ki; artık hayatta olmayan bir insan üzerinden konuşuyorlar. Onun üzerine bir sorumluluk yıkmaya çalışıyorlar.
Soruyorum size: Hayatta olmayan biri kendini nasıl savunabilir? Sizin yalanlarınıza nasıl karşı çıkabilir? Ortaya attığınız iftiraları nasıl çürütebilir? İşte tam da bu yüzden bu yönteminiz acımasızdır. Çünkü en kolay yol, sesi artık çıkamayandan medet ummaktır.
Erman yaşarken susturamadıklarınızı, şimdi yokluğunda onun üzerinden çarpıtmaya çalışıyorsunuz. Ama yanılıyorsunuz. Çünkü onun bıraktığı gerçekler, onun belgeleri, onun sözleri burada duruyor. Ve ben buradayım. Onun sustuğu yerde susmam, suskun kalmam.
Siz onun üzerine söz söylerken, ben onun adına değil, hakikat adına yazmaya devam edeceğim. Ve hakikat, er ya da geç bütün yalanlarınızı boğacak.
Bakın, ben sizin gibi korkup yer değiştirmiyorum. Sizin gibi korkup, hayatta olmayan birinin üzerine sorumluluğu atmıyorum. Sizin gibi korkup iftiralarla kendi yolumu açmaya çalışmıyorum. Sizin gibi korkup gizli köşelerde anlaşmalar kurmuyorum. Sizin gibi korkup halktan kaçmıyorum. Ben olduğum yerdeyim, dimdik ve herkesin gözü önünde.
Ama elbette sizin susturma yöntemleriniz var, bunu da biliyorum. Erman’ın arşivindeki sesleri dinledim, yaşananlardan gördüm. Yunanistan’da bir mahalle kuracak kadar gönderdiğiniz ekip varmış. Belki şimdi o mahalleye bir kişiyi daha ekleyeceksiniz.
Ama yöntem değişmiş olabilir. Belki bundan sonra adres Silivri olur. Yunanistan’daki o “kaçkınlar mahallesi”nin yanına Silivri’de bir muhtarlık eklersiniz. Bir kişi daha dahil edersiniz o topluluğa, belki de sizin gurur tablonuz olur.
Ben korkmuyorum. Siz korkuyorsunuz. Çünkü sizin gücünüz korkuyla ayakta duruyor. Benim varlığım ise hakikatin kendisinden besleniyor. Halkın gözünden kaçanlar, kapalı kapılar ardında anlaşma yapanlar, iftiraya sarılanlar, kendi yöntemlerinin tutsağı olurlar
Mottonuzu biliyorum: “Yalan ne kadar büyük olursa inanan çok olur.”
Ama atladığınız bir şey var: Aydın halkı sizin büyük yalanlarınıza doydu, taştı. Artık olmuyor, artık inandıramıyorsunuz.