Yaşadığımız dünyada güzel şeyler de oluyor.

Yaşanan bunca zulme, yıkımlara, ölümlere, acıya ve gözyaşına rağmen insanlık tarafımız bir yerden sürgününü veriyor;

Barışa, kardeşliğe, paylaşmaya ve dayanışmaya dair…

Hafta içinde kısa adı UDEF ( Uluslararası Öğrenci Dernekleri Federasyonu) tarafından tertiplenen iftar yemeği gibi.

ADÜ bünyesinde okuyan yabancı uyruklu öğrenciler tarafından düzenlenen ve üniversite tarafından desteklenen program, ülkemiz ve insanlık adına umut vericiydi.

Yeryüzünün değişik coğrafyalarından okumak için ülkemize gelen öğrencilere ADÜ yönetimi ve özellikle rektörün samimi bir şekilde sahip çıkmasını takdirle karşılıyorum.

Burada okuyan öğrenciler memleketlerine döndüklerinde ülkemiz ve ilimiz için gönüllü elçiler olacaklardır.

Daha önce de yazmıştım.

ADÜ yönetimi milletimizle aynı yöne bakmayı önemsiyor.

Bu çerçevede önemli işlere de imza atıyor.

Suriyeli Türkmen kardeşlerimiz için organize ettiği yardım tırlarından sonra, küresel güçler tarafından organize edilen 15 Temmuz ihanet kalkışmasına karşı yerli duruşu, ülkemizde yaşanan darbelerle ilgili organize ettiği ‘Uluslararası Darbeler Sempozyumu’ ve şimdi uluslararası öğrenci derneklerine sahip çıkan evrensel vicdanın varlığı kayda değerdir.

Darbelere belirli periyotlarla muhatap olan ülkemizde ilk defa bir üniversitemiz, ‘darbeleri’ araştırma konusu yapmış, dikkatlerin darbelerin arka planına çevrilmesine çalışmıştır.

Böylesine toplumu ilgilendiren önemli bir konu şimdiye kadar hiç irdelenmemiştir.

Bu bir ilktir.

Teşekkürler Sayın Cavit Bircan ve ADÜ yönetimi...

Milletle beraber aynı yöne bakışınız daim olsun!

Böylesi cesur duruş gösteren üniversitelerimiz olduğu müddetçe, milletimiz geleceğe daha bir umutla bakacaktır.

Sevgi ve aşkla yoğrulmuş ve bu temel esaslar üzerine insanlığa çağrıda bulunan, üzerinde Mevlanaların, Yunusların, Hacı Bektaşların, Ahmedi Hanilerin ve benzeri gönül erlerinin yaşadığı, nefes verdiği ve mayaladığı bu topraklardan, insani değerlerin çölleştiği, modernizmin çoraklaştırdığı, bencilliğin ve hazzın zirveye çıktığı dünyamıza, sevgi ve aşk medeniyetinin diriliş muştularının bizim topraklarımızdan insanlığa ulaşmasına vesile olmak, büyük yürek sahibi olmayı gerektirir.

Öyle iman ediyorum ki; bu ülküye matuf olarak yapılan her hareket, duruş ve eylem milletimizi güçlü kılacaktır.

Ecdadımızın bu topraklarda egemen olduğu günden beri, bu topraklar Bilge Kral Ali İzzet Begoviç’in tabiriyle yeryüzünün bütün mazlumları için “açık yetimhane” payesine sahiptir.

Evet; bu topraklar insanlık değerlerinin en üst düzeyde hayat bulduğu topraklardır.

Bu yurt, peygamberlerinin izinde “komşusu açken tok yatmayı” ayıp ve günah bellemişlerin yurdudur.

Ülkemiz, gücünü topladıkça mazlum ve mağdurlara karşı görevini daha iyi sürdürecek, yeryüzünde işlenen cinayetlere itirazını daha gür bir sedayla yapacaktır.

Biliyoruz ki, insanlık peygamberi sese ve nefese muhtaçtır.

Ülkemizden yükselen bu ses ‘peygamberi nefesin’ taşıyıcısıdır.

Sömürgeci güçlerin bölüp parçaladığı coğrafyamız, inşallah bir gün yeniden “selam yurdu” yapılacak ve bu topraklarda barış egemen olacaktır.

Mümin yürekler ve iman ehli olarak birinci ve en önemli vazifemiz budur.

Türkiye, ‘dünyanın vicdanı olma’ ülkü ve sevdasından asla vazgeçmeyecektir.

Doğrudur, sömürgeci devletler güçlüdür, bizim coğrafyamızın hali ise yürek dağlamaktadır.

Bu olumsuz tabloya rağmen inanıp, iman etmeliyiz ki;

Allah onlardan daha güçlüdür ve zulüm ebedi değildir.

İzzet ve istikbâl inananların olacaktır.

Vesselam…

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA İNDİR