Damat bakan sayın Berat Albayrak istifa etti.

Konuşulanlara göre Naci Ağbal'ın Merkez Bankasına atanmasını istemiyormuş...

Araları iyi değilmiş...

Cumhurbaşkanı buna rağmen atamayı yapmış...

Hayırlı olsun.

Doğrusu hiç üzülmedim.

Zira olması gereken gecikmesine rağmen olmaktadır ve olmaya devam edecektir.

Bize göre "Cin şişeden çıkmıştır"

ABD'de yapılan seçimin neticesi ülkemizde erken doğuma sebep olmuştur.

Amerika’da yapılan seçimler popülist otoriter rejimler için hiç umut vermedi.

İşte bu sebeple, ülkemizdeki popülist otoriter iktidar dümen kırmak niyetinde.

2001 kuruluş prensip ve söylemleri dikkate alındığında Ak Parti ve Erdoğan "Demokrasi, özgürlükler ve hukukun üstünlüğü" söylemlerine pek yabancı değildir.

Müktesebatında bu söylem vardır.

Şimdi yeniden bu söylemlere sarılmasına şaşırmamak lazım.

Ama 2001'de olduğu gibi bu söyleme inananlar olur mu?

Hiç sanmam.

Hatta kendilerinin de umutlu olduğunu düşünmüyorum.

Ne ki, yapacak başka birşey, gidilecek başka yol yok.

Amerika seçimlerinde Biden'in kazanmasıyla demokrasi soslu otoriter (devlet hülyası) da bitti, oyun bozuldu.

Yeni trend "Demokrasi, Özgürlük, Azınlık hakları, Hukukun üstünlüğü, Dezavantajlı kesimlere destek, çevre duyarlılığı” benzeri politikalarla yürümek.

Elbette Amerika öncelikli olarak kendi ulusal çıkarlarını göre hareket edecektir.

Böyle olması çok normal.

Ülkemizle ilgili çok sevimli şeyler düşünmedikleri de âşikar.

Özellikle Kürt Politikası bizi epey zorlayacaktır.

Ama ülkemizin yönetimi bu konuda ikna edecek enstrümanları ortaya koyabilir.

İnanıyorum ki, üzerinde çalışıldığında ikna edici gerekçeleri bulmak zor olmayacaktır.

Bakan Albayrak'ın istifasıyla, ülke olarak yeni bir yola gireceğimizi söylemiştim.

Bekleyip göreceğiz.

Bu arada, bakanın istifasıylal, bir kısım basının talimatla iş yaptığı âşikar oldu.

Nedir o?

Şudur efendim:

Ülkemizde medya organı olarak anılan birçok medya kurumu dünyada yankı uyandıran ve ilk beş haber arasında yer alan istifayı gör(e)mediler.

Daha doğrusu gördüklerini yaz(a)madılar.

Neden?

Nedeni belli.

Talimatla iş yapıyorlar da ondan.

İşleri gazetecilik değil, gazetecilik mesleği üzerinden iktidar eliyle temin edilen imkanlardan beslenmek.

Yesinler, içsinler bakalım.

Bu saltanat da bitecek birgün.

O günler için bugünden yeterli birikim yapmadılarsa aç aç gazetecilik yapacağız diye çabalarlar ama, onları işe alanda olmaz, yazdıklarını okuyan da...

Hani şimdilerde bir çok gazeteci, sosyal medyada mesleklerini yapmak için uğraşıyorlar ve mesleklerini icra ediyorlar ya, bu beslemelerin böyle yapma imkanı olsa bile dinleyeni, okuyanı olmayacaktır.

Hasılı kelam;

Bir dönem ve o dönemden beslenenlerin dönemi bitiyor.

Büyük umutlarla topluma sunulan Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi için yolun sonu görünmüştür artık.

Bu istifa işaret fişeğidir.

Ülke yönetiminin içine düştüğü acziyet gün gibi ortada.

Çaresi sandıktır ve sistem değişikliğidir.

Ne garip tevafuktur ki,

Bu olayların yaşandığı günlerde sayın Davutoğlu ve arkadaşları tarafından kurulan GELECEK PARTİSİ, iki güzide Anayasa profesörü Ergun ÖZBUDUN ve partinin Büyük Kongresinde katılımı sağlanan Anayasa Profesörü Serap YAZICI'yla partili hukukçular tarafından hazırlanan "Tam Demokrasi için Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" önerisini kamuoyuyla paylaşıyordu...

Bu çabalarıyla, GELECEK PARTİSİ yaptığı çalışmalarla tıkanan siyasetin ve sistemin açılmasında ve sorunların çözümünde "Altın anahtar" olacağının işaretini vermektedir.

Ne demiş atalar "Su akar yolunu bulur."

Siyasette kendi sorunlarının çözümünü.

Umutlu olmakta fayda var.

"Kara gün Kararıp kalmaz!" demişler.

İnadına umut, inadına çaba!

Yazar Mustafa Kutlu bir eserinde;

“Ya tahammül ya sefer” diyordu.

Tahammül yok!

Sefer var sefer!