Bu haftaki yazıma Nick isimli bir demiryolu işçisinin öyküsüyle başlamak istiyorum.

                “Nick, güçlü sağlıklı bir işçi, manevra sahasında çalışıyor. Arkadaşlarıyla ilişkisi iyi ve işini iyi yapan güvenilir bir insan. Ne var ki kötümser biri. Her şeyin en kötüsünü bekler ve başına kötü şeylerin geleceğinden korkar.Bir yaz günü tren işçileri, ustabaşının doğumgünü nedeniyle bir saat önceden serbest bırakılırlar. Tamir için gelmiş olan ve manevra alanında bulunan bir soğutucu vagonun içine giren Nick, yanlışlıkla içerden kapıyı kapatır, kendini soğutucu vagona kilitler. Diğer işçiler Nick'in kendilerinden önce çıktığını düşünürler. Nick kapıyı tekmeler, bağırır ama kimseler duymaz, duyanlar da bu tür seslerin geldiği ortamda sürekli bulundukları için pek kulak vermezler.

Nick, burada donarak öleceğinden korkmaya başlar. "Eğer buradan çıkamazsam burada kaskatı donacağım" diye düşünür. İçeride yarısı yırtılmış bir kartın kutunun içine girer. Titremeye başlar. Eline geçirdiği bir kağıda karısına ve ailesine son düşündüklerini yazar: "Çok soğuk, bedenim hissizleşmeye başladı. Bir uyuyabilsem. Bunlar benim son sözlerim olabilir."

Ertesi gün soğutucu vagonun kapısını açan işçiler Nick'in donmuş bedenini bulurlar. Üzerinde yapılan otopsi, onun donarak öldüğünü gösterir.

Fakat, bu olayı olağanüstü yapan, soğutucu vagonun soğutma motorunun bozuk olduğundan çalışmıyor olmasıydı. Vagonun içindeki ısı 18 santigrat derecede idi ve vagonda bol hava vardı”

                Nick, orada donarak öleceğine bütün benliğiyle öyle inanmıştı ki bu inancı kendini gerçekleştiren kahanet olmuştu.

Kendini gerçekleştiren kehanet, kişinin olacağını düşündüğü şeylerin bir şekilde başına gelmesi durumudur. Bu durum birçok kişi tarafından sanılanın aksine insanların bir şeyleri düşünüp evrene mesaj göndermesiyle gerçekleşmez. Bu kurama göre, başkalarına karşı hatalı ya da doğru görüşü olan birey, kendi görüş ve duygularını doğrulayacak şekilde davranış gösterir. Dolayısıyla hedef kişiler de aynı yönde davranışlar sergiler. Yani bizler çevre hakkında beklentiler oluşturur ve beklentilerimize uygun şekilde davranırız.Bir süre sonra, çevrenin, beklentilerimiz doğrultusunda tavır sergilemesi düşüncelerimizi doğrular ve “biliyordum!” deriz. Bir başka deyişle bu anlarda “aklıma gelen başıma geldi!” deriz. Bir örnekle açıklayalım. Gireceğiniz bir ortamda tanışacağınız kişilerin soğuk, mesafeli, kendini beğenmiş kişiler olduğunu ve sizi de dışlayacaklarını düşündünüz diyelim. Bu düşünceyle girdiğiniz ortamda biraz mesafeli ve tutuk bir tavır sergilersiniz. Sizin tutumunuzu gören karşı taraf ise sizin yaklaşımınızdan etkilenerek gerçekten mesafeli bir tutum alır. Sonundaysa, böyle olacağını biliyordum, dersiniz. Yani kehanetiniz gerçek olur. Yine bu kavramla ilişkili deneysel araştırmalar gösteriyor ki, öğretmenlerin öğrencilerine, yöneticilerin çalışanlarına bakışı ve beklentisi ne kadar pozitifse, hedef öğrencinin ya da çalışanın performansı da o kadar olumlu etkileniyor. Bir öğretmen öğrencisinin başarabileceğine inanırsa tutumu, davranışı o yönde etkileniyor ve öğrenci de bu durumdan olumlu etkilenerek kendine inanıyor. Dolayısıyla performansı artıyor. Ancak bir öğretmen en başından bir öğrencinin başarısız olduğuna inanıyorsa, zaten yapamayacağına olan inancıyla daha farklı bir tavırda daha az çaba gösteriyor ve öğrenci beklentiyi doğrulayan şekilde başarısız oluyor. Yani kendini gerçekleştiren kehanet kavramı, hem olumlu hem olumsuz yönde çalışıyor. Aynı durum kendimiz hakkındaki inançlarımız içinde geçerli. Sevilecek bir yönü olmayan, değersiz biri olduğunuzu düşünürseniz girdiğiniz her ortamda mesafeli, somurtkan durursunuz. İnsanlarda zaman içinde ya size yaklaşmaz ya da düşündüğünüz gibi sizden uzaklaşmaya başlarlar. Yine aynı şekilde yapacağınız bir sunumda başarısız olacağınıza gerçekten inanırsanız, sunum sırasında yoğun heyecanınız nedeniyle dikkatiniz dağılır ve sesiniz titrer. Bu durumda ya sunumu bitiremezsiniz ya da gerçekten kötü bir sunum yapmış olursunuz. Yani yine inancınız kendini gerçekleştiren kehanete dönüşür.

Değerli okurlar, bu kavramdan yola çıkarak şunu söylemek mümkün. Eğer beklentilerimiz davranışlarımızı davranışlarımızda sonucu etkiliyorsa; kendimizden ve çevreden beklentilerimizi olumlu hale getirerek günümüzü daha güzel hale getirebiliriz. Bencesiz “iyi düşünün iyi olsun”.

Sevgiyle kalın