Güneş her gün yeniden doğar.

Doğan her güneş, başlayan her yeni gün umut kaynağıdır, nimettir sabaha ulaşana..

Her gün yeniden başlayan heyecana ve şölene büyük bir belirsizlik, umutsuzluk içinde ve karamsarlıkla çıkmak büyük bir azaptır insan için...

Gece yatağa girip sabaha çıkmak konusunda isteksiz ve bu heyecandan mahrum, yeni günün getireceği sıkıntılara uyanmak istemeyen insanların varlığını her gün artan intiharlardan anlıyoruz.

Arkasında sadece küçük bir not ve acı bırakıp giden insanlarımız var...

Bu insanlar, yaşama cesareti kırıldığı, kaybolduğu için ölme kararı alabilecek kadar cesaret göstermektedirler...

Oysa insanın yaşama tutunması için büyük cesaret göstermesine gerek yoktur.

Tam aksine, kendisine verilen hayat nimetini terk etmeye karar vermesi büyük cesareti gerektirir.

Bu kararın, alınması için hayata tutunma umudundan ziyade umutsuzluğun baskın olması icap eder...

İntihar bir bakıma çaresizlikten kaçıştır.

Soru soran gözlerden, yargılayan bakışlardan, çözüm bulamamaktan, eşinin ve çocuklarının karşısında cesaretle 'ben buradayım, her zaman sizin yanınızdayım' diyememenin ezikliğinden kaçmaktır.

Sayın Reis

Cumhurbaşkanı!

Siz hiç etrafınızda evine ekmek götüremeyen, cebinde 'beş kuruş' parası olmayan insan görüyor musunuz?

Gördüyseniz eğer, en son ne zaman gördünüz?

Günlük çalışıp günlük harcayan; kahvede, aperatifçide, inşaatta, tarlada, lokantada, küçük esnaf yanında çalışıp hayatını idame ettiren insanla en son ne zaman sohbet ettiniz?

Siz, bir emirle dükkânını kapattığınız; berberin, kuaförün, kırtasiyecinin, pazarcının, ayakkabıcının, tuhafiyecinin vb. küçük esnafın yattığı yataktan isteksizce kalkmasının, dükkânının etrafında çaresizce dolaşmasının nasıl bir duygusal yıkım yaşattığını hesap edebiliyor musunuz?

Bir buçuk yıldır geçimini sağlayacak geliri olmayan; düğüncünün, çalgıcının, sanatçının, gelinlikçinin, okullar kapalı olduğu için kantinini açamayan kantincinin, kahvecinin hayatını nasıl sürdürdüğünü biliyor, hiç bunları düşünüyor musunuz?

Bu insanları tanımadan, bilmeden nasıl sorunlarına çözüm bulabilirsiniz?

Şartlı helallik istemekle çözülüyor mu sorunları?

Hadi diyelim ki, size haklarını helal ettiler, o zaman vicdanınız rahat olacak mı?

Yaşanan ve biriken sorunlar çözülmüş mü olacak!

Ya işte Reis!

Sizinki de hayat.

Etrafınızda iş verdiğiniz, koruyup kolladığınız müteahhitlerin ve kamu kurumlarında yönetim kurulu üyelikleri vererek dört veya beş yerden maaş almalarını sağladıklarınızın yaşadıkları da hayat...

Çaresizlik içinde kıvranan insanlarınki de hayat...

Bu insanlar çaresizlik içinde kıvranırken; her gün eşten, dosttan, akrabadan, kardeşten, emekli anne babadan borç isterken...

Koruyup kolladıklarınız 'At üstünden orak biçerken' bu insanlar, 'evine ekmek götürememenin' mahcubiyetiyle, 'boynu bükük evine gitmekte, yatağa aç girmektedir' ve siz ise, 'size sahip çıkamadıysam, sorunlarınızı çözemediysem' diyerek bu insanlardan helallik istiyorsunuz!

Bu insanlar mı haklarını helal edecekler size?

Bu mudur hz. Ömer adaletinden ve sorumluluğundan anladığınız?

Yoksa Hz. Ömer dünyanızda sadece edebiyattan mı ibaret?

Ömer, yönettiklerine 'benden hesap sorun' diyordu oysa sizler, denetlenmekten hiç haz etmiyor, hep kaçıyorsunuz.

Hesap verme konusunda da Hz. Ömer örneğiniz değil.

Davranışlarınız böyle diyor.

Dilimizin ne dediği ise hiç önemli değil.

Sayın Erdoğan!

Cumhurbaşkanımız!

Büyük Reis!

Ümmetin halifesi!

Mazlumların sahibi!

Kimsesizlerin kimi!

Ne kadarda hoş değil mi bu unvanlarla anılmak!

İnsanın egosunu okşuyor.

Kibir tavan yapıyor değil mi?

Mutlaka bu tavrın size çok yakıştığına inancınız tamdır.

İtibarınızı artırıyordur.

Hani şu 'tasarruf etmeyeceğiniz itibar'

Reis!

Hatırlamakta fayda var.

Kötülük anonim değil, iyilikte öyle...

Allah katında kim zerre miskal iyilik yaptıysa ve kim de zerre miskal kötülük yaptıysa kaybolmayacak…

Eksiksiz insanın önüne konulacak.

Politikalarınız, duyarsızlıklarınız ve aldığınız kararlarla oluşan mağduriyetlerin hesabı 'helallik' dilemekle kapatılamayacak.

Hesap kaçınılmazdır.

Hesaplaşma sonrası helalleşme ise mahşerde belki...

Hesabın o kısmı elbette orada görülür.

Sizi veya başkalarını bilmem ama ben bu vaade iman edenlerdenim.

O mahkemenin davacısı mağdurlar, şahidi ve Hâkimi Allah'tır.

Bunu biliyor olmalısınız.

Ama hatırlamakta fayda var.

İnsanız unuturuz.

2001 yola çıkışını hatırla!

Genç idin, dinamik idin.

Şimdi ihtiyarladın, sahip oldukların seni bir bir terk ediyor.

Ama amellerin öyle değil.

Zaman akıyor bir nehir gibi.

Amelleriniz de akıyor sizinle birlikte...

Hatırla!

Vel Asr diye başlayan ve kendisi kısa ama öğüdü büyük Allah kelamını..

Şair ne diyordu?

Bakın!

Yaklaşıyor yaklaşmakta olan!

Yaklaşıyor yaklaşmakta olan!