Son günlerde iktidar yargı mekanizmasıyla siyasete müdahale peşinde.

HDP yöneticilerine tam altı yıl sonra yapılan yeniden yargılama çabasını başka türlü okumak doğru olmaz.

Hangi sebeple olursa olsun yapılanı başka türlü, hele hukuki gerekçelerle meşru saymak, haklılık payı vermek bizi sorunu kavramaktan uzaklaştırır.

Ne mi demek istiyorum.

Demek istediğim şudur.

Malum devlet aklı, adına ne dersek, ne koyarsak koyalım "Çözüm süreci" diye tanımladığı bir politikayla terörü bitirme çabasını cesaretle ortaya koymuştu.

Bu çaba anlamlıydı ve umut vericiydi.

Böyle olmasına rağmen, bazı handikaplar taşımıyor da değildi.

Sorunun çözümüne olan ihtiyaca binaen iyi niyetli bazı kesimler gördükleri eksiklik üzerinde fazla durmadılar ve sürece destek verdiler.

Tabi Çözüm sürecine başından itibaren karşı çıkanlar da vardı ve en sert şekilde muhalefetlerini sürdürmüşlerdi.

Aslında Çözüm Süreci, bir bakıma 'açık ameliyata' benzetilebilir.

Bu yönüyle enfeksiyon kapma riski hayli yüksekti.

Nihayetinde 6-7 Ekim Kobani olaylarından sonra Çözüm Sürecine olan inanç zayıfladı ve taraftarlarını zora soktu.

Neticede kurulan çözüm masası devrildi.

Ve devlet eliyle başlatılan umut yok oldu.

Aradan geçen zaman içinde yaşananlar, 2016/ 15 Temmuzda yapılmak istenen darbeden sonra ülkede değişen siyasal atmosfer, ortaya çıkan korku iklimi ve 'Sistem değişikliğine ihtiyaç var' diyerek oluşan ve gitgide koyulaşan 'Otoriterleşme' eğilimini artırdı.

 2019 yılında yapılan yerel seçimlerde otoriterleşmeye karşı oluşan ve adına Millet İttifakı denilen demokrasi bloğunun özellikle Büyükşehirlerde sandıktan galip çıkması, muhaliflerin umutlarını yeşertti.

Umutları yeşerten en büyük etken ise, HDP seçmeninin Millet ittifakı içinde olmamasına rağmen ittifaka verdiği destekti.

Her iki taraf açısından, 2019 Yerel seçimleri bir noktada Kürt aidiyetini önemseyen seçmenin desteğini almak üzerine kurgulandı.

Hatırlayalım, bir terörist devlet kanalına çıkarıldı, bir akademisyen İmralı'dan mektup getirdi, mektup kamuoyuna duyuruldu ve iktidar tarafı konuyla ilgili seçmen kitlesine mesaj ulaştırdı.

İktidarın İstanbul adayı Diyarbakır'da seçim kampanyası yaptı.

Demirtaş ise, Kürt seçmene tam zıddı mesaj verdi.

Neticede bu mesaj verme savaşında iktidar bloğu kaybetti.

Bütün bu olanlardan sonra, altı yıl sonra yeniden HDP'ye 6-7 Ekim olayları üzerinden operasyon yapılıyor, yani iktidar toplumu kamplaştırmak ve yapılan ittifakı parçalamak için iktidar bloğu arayış içinde.

Bu niyetleri gizli değil.

İktidar yeni kurulan partilere kaptırdığı veya kafası karışık durumda olan seçmeni konsolide ederek yeniden desteğini almak istemektedir.

Bize göre, HDP'ye yapılan operasyonun sebebi budur.

Tabidir ki, olanlar üzüntü verici.

Ama biz iyimser olalım.

Acının içindeki balı arayalım.

Aslında olanlarda umutlanmamızı gerektirecek sonuçlar oluşabilir.

Şöyle ki, iktidara karşı oluşan muhalif bloğun bir unsuru olan ve sivil siyaset yapması istenen HDP'nin bu çağrıya olumlu cevap vermesi dengeleri değiştirme potansiyeline sahiptir.

Bu başarılırsa sivil siyaset ile, devlet eliyle gerçekleşmeyen çözümü gerçekleştirme imkanına kavuşabiliriz.

Beni bu konuda umutlandıran gelişmeler

muhalif bloğunun HDP'den terörle arana mesafe koy talebine HDP'den verilen olumlu sinyallerdir.

Muhalif blok, HDP'yi terörden arındıracak ve konuşma konusunda olumlu sinyaller vererek cesaretlendirirse  elbette bu sonuç ülke için olumlu olur.

Bu yönüyle yapılan operasyonun böyle bir imkanı içinde barındırması çözüm konusunda umutları artırır.

Bu ihtimalin varlığı, sanırım bir yerlerde, birilerinde tedirginlik oluşturmaktadır.

Muhalif blok uyanık olmalı, birlikte alınacak kararların etki alanını doğru tespit etmelidir.

Bu bakımdan 'tedirginlerin' oluşturacağı tehdidi bertaraf edecek akıl, muhalif blokta harekete geçmeli ve gerekli tedbirleri almalıdır.

Bu bloğun zayıf karnı HDP ve İYİ Parti içinde, duygusal boyutta siyaset yapan milliyetçi kesimlerdir.

Bu konuda şeffaf olunmalı ve liderler insiyatif almalıdır.

Bu yapabilirse eğer, demokrasi, özgürlükler ve ülke kazanacaktır.

Bize göre, muhalif blok seçmenlere ve partililerine, kamuoyuna ne üzerine ittifak ettiklerini ayrıntılı bir şekilde deklare etmelidir.

Otoriterleşmeye karşı, demokrasi, özgürlük, adalet ve gelir dağılımı adaletinden vs yana olanların ortak tavrı, ülkenin sorunlarının çözümüne yönelik büyük bir sinerji doğuracaktır.

Bu güç heba edilmemelidir.

Hergün biraz daha otoriterleşme eğilimi gösteren iktidarın Kobani operasyonunda, demokrasiyi güçlendirmek gibi potansiyel imkan mevcuttur.

Bu sefer, ortaya çıkan potansiyel güç ve imkan heder edilmemeli, devletin yapamadığını sivil siyaset yapmalıdır.

Zaten doğrusu da budur.