Putin Çarlık Rusya emellerine ulaşmak için adım adım ilerliyor.

2.Dünya savaşında Hitler'de böyle yapmış ve savaşta altmış milyona yakın insan ölmüştü.

Hitler, Büyük Almanya'yı kurmak için içeride ırkçı bir felsefe kurmaya, dışarıda da topraklarını genişletmeye odaklanmış, 1939'da başlayan savaş 1945 yılında bitmiş, savaş tam altı yıl sürmüştü…

Başlangıçta Almanya hızla ilerliyor, kazanılan her mevzi Hitler'in iştahını kabartıyordu.

Peki, sonuç ne oldu?

Almanya savaşı kaybetti ve bölündü.

Dünyanın başına bela olan Hitler, intihar ederek hayatına son verdi.

Bugün Putin, aynı şekilde yayılmacı politika izlerken; NATO-AB ve ABD'nin sadece seyrettiği konuşuluyor ve bu kurumlara öfke duyuluyor.

Bu yargıda bulunmak için henüz erken.

Putin'i durdurmak isteyen ülkeler ve kurumlar büyük bir savaşı tetiklemeden Putin'i durdurmak için bir dizi yaptırım kararları aldı ve devam edecekler.

Sonuç alınmadığında ise askeri güç kullanılmayacağının garantisi yok.

İşgal karşıtı ülkeler, aldıkları her kararın etki analizini yapmak durumunda.

Onlar, Putin gibi hareket edemezler, etmeleri doğru da olmaz.

Bu ülkeler gıdadan enerjiye, ithalattan ihracata vb. birçok alanda ortaya çıkacak sorunların oluşturacağı maliyeti hesap etmek zorunda.

Bu sebeple, acele karar vereceklerini sanmıyorum.

Rusya'ya uygulanacak yaptırımların neticesini görmek isteyeceklerdir.

Putin, alınan yaptırım kararlarından sonra işgalden vazgeçer mi?

Bekleyip göreceğiz.

Ülkemiz, bu süreçte, savaş ve işgal karşıtı pozisyon almakla mükelleftir.

Durdurulamayan Putin; ülkemiz, bölgemiz ve dünya barışı için büyük tehdittir.

Bu bakımdan Avrupa Konseyinde Rusya'nın üyeliğinin askıya alınması için yapılan oylamada ülkemizin ortaya koyduğu "ikircikli tavır" doğru değil.

Ülkemizin yöneticileri aldıkları "gri pozisyonun" gerekçesini halkımıza ve uluslararası kamuoyuna açıklamak zorundadır.

Sabah başka, akşam başka politika belirlemek, çelişkili açıklama ve tutarsızlık itibarımızı zedeler.

İşgalin başladığı günden bu yana sosyal medyada dolaşan ve daha çok iktidar taraftarlarınca dillendirilen söylemler ise ibretliktir.

Hatta öyleleri var ki, faşist emelleri için işgali "milliyetçilik" diye pazarlıyor,

Başkalarının ölümünden beslenmek için, faşist Putin'in yaptığını, iddialarının delili olarak ileri sürmekte beis görmüyorlar.

Hatta bu söylem üzerinden otoriter rejime gerekçe üretiyor, Gezi eylemlerine kadar uzanıyor; kutuplaştırıcı, otoriter siyasetlerinin haklılığını ifade etme çabası içine giriyorlar.

Bazıları da, ülkemizde özellikle gıdada yaşanan pahalılık eleştirisine, savunma sanayisinde yapılan yatırımların öneminden bahisle eleştiriyor, pahalılığı önemsizleştirmek istiyor.

Bilmemiz gereken, savaşın istisna, gündelik hayat ihtiyaçlarının sürekli olduğu gerçeğidir.

Hayatın devamı için gündelik ihtiyaçlar vazgeçilmez ve ertelenemez.

Hepimiz bilmeliyiz ki, savaş kötüdür, savaşı istemekte kötülüktür.

Savaş ihtimaline karşı hazırlanmak erdem değil, sadece konjonktürel zorunluluktur.

Savaşa karşı çıkmak ve barış talep etmek ise erdemdir.

Silahlanmanın sonu yoktur ve silahlanmak halkı "açlığa razı olun!" demektir.

Unutmayalım!

Her silahlanma tehdit algısı oluşturur.

Her tehdit algısı, ülkeleri daha fazla silahlanmaya zorlar.

Savaş ise, çoğunlukla hegemonik arzudan kaynaklanır.

Kim bu fitneyi meşru kabul ediyorsa o, insanlık, ahlak ve erdem düşmanı zorbadır.

Zorbalığın ise meşruiyeti olamaz.

Bu bakımdan, "Savaşa Hayır!" diyen Rus halkını kutluyorum.

Savaşa karşı çıkmayan Ruslar, insanlık sınavında kaybetmiştir.

Putin'in saldırganlığına/işgalciliğine karşı çıkmamak milliyetçilik olmadığı gibi;işgale, insan ölümlerine, sivil halkı yurdundan eden işgalcilere sessiz kalmak, güç vermektir.

Bu tavrın insani değerler açısından meşruiyeti yoktur ve bu tutuma sessiz kalan Rus halkına övgüler düzmek, bunu içeride kullanmaya çalışmak sadece Putin'nin işlediği suça ortak olmak, savaştan medet ummak, işgale hayır diyememek, insanlık suçuna ortak olmaktır.

Böyle davrananlar; Savaşa hayır diyemedikleri için, ancak Rus halkı üzerinden otoriter emellerini dışa vurmuş olurlar.

Çünkü, yöneticilerin çıkardığı haksız savaştan yana tavır almak, insani ve ahlaki değerlere aykırı davranmakla eş anlamlıdır.

Kim ne derse desin, nasıl davranırsa davransın "Milliyetçilik, din veya tarihi hak" tezleri üzerinden haksız ve hukuksuz savaş ve işgalleri maşerî vicdanda aklayamayız.

Savaş, insanlık için en büyük fitnedir.

Putin mutlaka durdurulmalıdır.

Ülkemiz ise, tavrını barıştan yana koymalı,

Tereddüt ve ikircikli tavırdan vazgeçmelidir.

Zira işgal durdurulmadan barış kurulamaz.