Olmaz dediğimiz işler oluyor.

Akparti’de Başbakan bir anda değişiyor.

Gündelik hayatını sürdüren sokakta ki  vatandaş tedirgin.

Olan bitene anlam veremiyor...

Ülkemiz bir tarafta terörle uğraşıyor,

Diğer tarafta, Suriye’den ülkemize yapılan taciz atışlarıyla tedirgin olan ilçe halkı,

güvenlik gerekçesiyle evini barkını terk edip göç ediyor.

Mecliste kavga -dövüş “Dokunulmazlık görüşmeleri.” yapılıyor.

Bütün bunlar olurken vatandaş soruyor.

Şimdi zamanımıydı?

Allah hakkımızda hayırlısını versin.

Ayrılığa sebep olarak ileri sürülen şey “Güvensizlik”

Ortada dolaşan “Pelikan dosyası.” var.

Bana da geldi bu dosya.

Birileri Başbakan Davutoğlu’nun her hareketini takip etmiş.

Dosyalayıp Cumhurbaşkanına sunmuş.


 

***

 

Sistemden kaynaklanan yetki sorunu vardı.

Bu dosyayla birileri üstüne “tuz-biber” ekmiş.

İlk hamle MYK da Başbakanın yetkisini almakla çıktı.

Başbakan ilk imzayı attı.

Salı günü parti gurubunda yaptığı konuşmayla hoşnutsuzluğunu dile getirdi.

Sonrası malum, sayın Cumhurbaşkanımızla görüşme ve istifa.

Ortalık bir anda tozduman oldu.

Ülke, Parti ve Türkiye’ye umut bağlayan mazlum milletler ve gönül coğrafyamızın insanlarını rahatlatan o konuşma.

Davutoğlu o konuşmasıyla yüreklere su serpti.

Üzerine atılan gizli niyet isnatlarını çürüttü.

Ancak etrafında bulundurduğu ekip için aynı şeyi söyleyemeyiz.


 

***

 

“İktidar ortak kabul etmez” derler.

Bu doğrudur.

Ancak iktidar sahipleri işlerini istişare ile yapar.

İstişare yapılacak zemin muhafaza edilmeliydi.

Bu görev iktidara sadakatle olur.

Sadakate halel getirecek davranış “İstişare zeminine” gölge düşürür.

Nihayetinde Başbakan bunu görmüş ve gereğini yapmıştır.

Bu onur Başbakanındır.

Hoca etrafındaki “Muhteris danışmanların” bedelini ödemiştir.

Bu bedeli, millete ödetmemek için konuşmasında her cümleyi özenle seçmiştir.

Bu partinin lideri sayın Erdoğan’dır demiş.

Millet bunu bir çok seçimde tescillemiştir.

Başbakan bu gerçeğin farkındadır.

Hem milletin iradesi %52’ye, hem lidere bağlılığını en bariz şekilde ifade etmiştir.

Başbakanın etrafında olanlar bu gerçeği bilmeli, ihtiraslarına engel olabilmeliydiler.

İhtirasın bir bedelinin olacağı tecrübeyle sabitti.

Bu bedeli Hoca’ya ortak ettiler.

Olan “Hoca’ya” oldu.


 

***

Aydın özelinde bile yaşananlara baktığımızda bunun yansımalarını görürüz.

Bir takım kalemşörlerin yazdıklarıyla oluşturduğu kirlilik ortada.

Birileri yeni yönetime giremeyince hemen fitne tohumları atıldı.

Peki, bu fitneyi besleyen yanlışlar yok muydu?

Vardı elbette.

Bu Hoca - Erdoğan Karşıtlığından değil.

Birilerinin “Muktedir” olma arzusundan kaynaklanıyordu.

Geçmişte Aydın’da bu çatışma hep yaşandı.

Ders almak için geçmişe bakmak yeterliydi.

O zamanlarda çatışmalar, vekiller üzerinden yapılıyordu.

Şimdi Cumhurbaşkanımız ve Başbakan üzerinden “Reisçiler ve Hoca’cılar” olarak tarif edildi.

Bakalım herkes hissesine düşeni almış mı?

Bekleyip göreceğiz…