Günümüzde toplumlar ne kadar gelişmiş olsa da, çoğu kesimde temel algı hala çocuğun gelişiminden, yetiştirilmesinden annenin sorumlu olduğu babanın ise çalışıp para kazanması ve evin ihtiyaçlarını karşılaması gerektiği yönündedir. Elbette çocuğu 9 ay boyunca karnında taşıyan ve doğuran annedir. Ancak bu durum çocuğun gelişiminden sadece annenin sorumlu olduğu anlamına gelmemelidir. Bebek anne karnına geldiği andan itibaren babanın da ilgi, sevgi ve şefkatine ihtiyacı vardır. Kısacası bir bebeğin sağlıklı bir ruhsal gelişimi sürdürmesi için hem annesi hem de babası yanında olmalıdır.

                Hamilelik döneminde babalar anne karnındaki bebekle konuşup, annenin karnını sevebilirler. Bu tutum babanın da bebeğe olan bağını güçlendirecektir. Yine hamilelik döneminde babanın anneye olan destek ve ilgisi annenin stressiz ve mutlu bir hamilelik geçirmesine yardımcı olacaktır. Eşinin desteğini gören annenin çocuğuyla ilgili olumlu duyguları güçlenecek, huzurlu geçen bu dönemden bebekte olumlu etkilenecektir.

                Doğumdan sonraki ilk yıl anne bebek arasındaki bağ elbette baba- çocuk ilişkisinden daha güçlüdür. Çocuk stres altındayken daha çok temel bakım veren olan anneyi arar. Ancak güvenli bağlanmanın gerçekleştiği, temel güven duygusunun oluştuğu bu dönemde babanın da sevgi ve şefkatle sürece dahil olması, sık sık fiziksel temasta bulunması, gelişim dönemine uygun şarkılar oyunlarla yaklaşması, çocuğun (altını değiştirme, mama yedirme vb.) bakımında yer alması bebeğin bu dönemde babayla da güvenli bağlanmasını sağlayacak sonraki dönemler için sağlam bir temel oluşturacaktır.

                Yapılan araştırmalar babalarından ilgi, şefkat gören ve babayla kaliteli zaman geçiren çocukların kendine daha çok güvenen, kendini daha rahat ifade eden, daha az davranış problemi görülen, akademik başarıları daha yüksek çocuklar olduğunu göstermiştir. Özgüven konusundaki en önemli faktörlerden biri baba çocukla gerçekten ilgilendiğinde, çocuğun anneden ayrışmasının kolaylaşmasıdır. Özellikle ilk iki yılda anneyle güçlü bir bağ kuran ve kendini anneyle bir bütün olarak gören çocuk, baba sürece dahil olduğunda babaya da yönelerek annenin dışında bir dünya olduğunu daha kolay algılar. Özellikle ilk dönemlerde bebek sürekli anneyleyken akşam işten dönen baba aynı zamanda dış dünyayı da temsil eder. Anneden ayrışmaya başladıkça ben kimliğini geliştiren çocuk  baba aracılığıyla sosyalleşir. Çocuğun gelişimine tanıklık eden baba ise verdiği tepkiler ve ilgili tutumuyla çocuğun özgüvenini destekler.

                Erkek çocuklar için baba özdeşim figürüdür. Erkek çocuklar kendilerine en yakın erkek olarak babayı rol model alırlar. Bu nedenle babanın tutumu, yaklaşımı özellikle erkek çocukların kimlik gelişiminde oldukça önemlidir. Yine kız çocukları içinde babanın yaklaşımı, duruşu, anneyle olan ilişkisi ilk erkek model olması açısından oldukça önemlidir. Sağlıklı bir baba çocuk ilişkisiyle büyüyen çocuklar sağlıklı, sevgi dolu ilişkilere yönelecektir.

                Baba çocuk için güç ve güven simgesidir. Babasından destek alan, ilgi gören çocuklar kendini güvende hisseder ve attığı adımlarda daha cesurdur. Ancak çocuk babayı otorite olarak görürken ondan korkmamalıdır. Baba evdeki otoriteyi ceza, bağırma ve/veya fiziksel şiddet ile sağlarsa çocuğun benlik gelişimi zedelenir. Babanın yapması gereken sevgi ve şefkatle çocuğa sağlıklı sınırlar koymak ve bu sınırlar konusunda net olmaktır. Özellikle yoğun çalışan babalar, çocuklarını az gördükleri için her istediğini yaparak bu durumu telafi etme eğilimine girmektedir. Bazı babalara göre çocuk herhangi bir şey için ağlatılmamalıdır ya da ağladığı anda istediği yapılmalıdır. Oysaki bu tutum çocuk gelişimi açısından zararlıdır. Çocuğun sonsuz uyaranın olduğu kocaman dünyada sınırları ebeveynleri tarafından belirlenmiş güvenli bir alana ihtiyacı vardır. Ancak sınırlar olduğu zaman çocuk durması gereken yeri ve bazen durması gerektiğini öğrenebilir. Buradaki en önemli konu çocuğa sınırları öğretirken ilgi ve şefkatle kapsayıcı şekilde yaklaşmaktır. Unutulmaması gereken bir diğer konu ise bu sınırlar konurken anne babanın ortak tutumda, yol arkadaşı olarak ilerleyebilmesidir.

                Mutlu anne mutlu çocuk, söylemini hepimiz biliriz. Gerçekten de öyledir. Bir annenin çocuğunun fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarını yeterli düzeyde karşılayabilmesi için öncelikle annenin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmesi gerekir. Fiziksel anlamda tükenmiş, duygusal olarak yalnız hisseden bir annenin ne kadar sevse ve istese de çocuğuna karşı sabrı ve enerjisi düşük olacaktır. Kadınlarda uzun süredir iş yaşamına dahil olmasına rağmen, günümüzde halen en sık karşılaştığım tablo tükenmiş anneler. Kadın iş, ev, çocuk üçlüsüne yetişmeye çalışırken bazı babalar halen işten dönüp yoruldum diyerek tv karşısına geçmektedir. Çocuğun baba hadi oyun oynayalım talebine, net bir “yoruldum sonra”, “haberler var biraz sessiz ol”, “git annenle oyna”, “hafta sonu parka gittik ya cumartesi yine gideriz” şeklinde cevaplar gelmektedir. Sonuçta ise bu durum hem çocuğun reddedilmiş hissetmesine yol açmakta hem de yorgun, mutsuz anne ve mutsuz bir evlilik döngüsüne sürüklemektedir. Bu durumun çözümünde en önemli adımlardan biri, eşlerin konuşarak sorumluluklar konusunda görev paylaşımı yapmasıdır.

Baba- çocuk ilişkisini desteklemek için neler yapılabilir:

  1. Baba çocuk-ilişkisinde kaliteli zaman önemli:

Kaliteli zaman çocukla birlikte geçirilen zamanın süresini değil niteliğini ifade eder. Yani gerçekten çocukla birlikte anda kalınabilen, çocukla empati kurarak, onun dünyasında birlikte geçirilen zaman. Zamansızlık ve yorgunluktan şikayetçi olan babalara bir önerim var. Sizi akşama kadar dört gözle bekleyen, özleyen çocuklarınızı geri çevirmek yerine günde sadece yarım saatinizi ayırmayı deneyin. Akşamları yalnızca çocuğunuzla ilgilendiğiniz, çocuğunuzla konuşurken telefona, haberlere göz atmadığınız ikinize özel bir zaman. Bu zamanı sağlayabilmeniz hem çocuk için yeterli olacak hem de ilişkinizi güçlendirerek kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır.

  1. Baba- çocuk rutininiz olsun: 

Evde geçirdiğiniz zamanlar dışında haftasonu parka gitmek, keşif gezileri yapmak, bisiklete binmek gibi özel etkinlikler planlayın. Belki bir saatinizi alacak bu etkinlik hem çocuğunuz hem ilişkiniz üzerinde oldukça olumlu etkiler yapacaktır.

  1. Çocuğunuzun bakımına dahil olun:

Çocuğun bakımıyla ilgili tüm sorumluluğu anneye bırakmayın. Örneğin çocuk baba acıktım dediğinde annesi acıkmış diyerek yönlendirmeyin. Altına yaptıysa ve siz fark ettiyseniz ebeveyni olarak siz değiştirin. Böylece eşinize de destek olmuş olursunuz.

  1. Bağırarak ya da fiziksel güç kullanarak iyi baba olunmaz:

Çocukların anne babayı model alarak büyüdüğü unutulmamalıdır. Özellikle okul öncesi dönemde çocukların bazı zorlayıcı istenmeyen davranışları karşısında çözüm bulamayan anne babalar bağırmayı ya da fiziksel güç kullanmayı tercih edebilmektedir. Şiddetin her türlüsü çocuk üzerinde olumsuz etkiye sahiptir. Dahası babasından korkup davranışı o an için sonlandıran çocuk, okula gidip arkadaşlarına karşı babadan gördüğü davranışı kopyalayabilmektedir. Örneğin baba çocuğa bağırdıysa, çocuk okulda öfkelendiğinde arkadaşına bağırmaktadır. Baba çocuğa yalnızca otoritesini göstermek için vurduysa, çocuk arkadaşlarına karşı daha saldırgan davranışlar sergilemektedir. Süreç öfkesini denetleyemeyen çocuğundan şikayet eden öfkesi yüksek ebeveyn döngüsünde devam etmektedir. Ebeveynin öfkesinden korkan çocuğun o an için sonlandırdığı davranış çok kısa süre sonra başka problemlerle geri dönmektedir.

  1. Sevginizi her fırsatta ifade edin, ulaşılabilir olun

Babalar çocuklarını çok sevse de sevgiyi ifade etmekte zorlanabilirler. Bazı ebeveynler ise çocuğun fazla sevgiden şımaracağını düşünür. Oysa tam da ihtiyaçları olan şeydir ilgi. Her fırsatta babanın hem davranışsal olarak hem de sözel olarak sevgisini ifade etmesi önemlidir. Örneğin baba o gün çocuk uyumadan önce eve yetişemiyorsa arayıp çocukla da görüşmeli, özlediğini, çok sevdiğini söylemelidir. Ancak bu şekilde ilişki güçlenecek ve çocuk kendini güvende hissedecektir. Diğer taraftan çocuğun birlikte olmak istediği zamanda gerçekten önemli bir işiniz olabilir. Bu durumda çocuğu geçiştirmek ya da kızmak yerine sarılın, göz seviyesine inin ve onu anladığınızı ama ancak işiniz bittikten sonra oynayabileceğinizi belirtin.

  1. Eşinizle iş birliği yapın:

Ebeveynlik her gün yeni bir şey öğrendiğiniz uzun bir yolculuk ve elbette hiç kolay değil. Ancak bu süreçte destek alabileceğiniz ve desteklemeniz gereken en önemli kişinin eşiniz olduğunu unutmayın. Çocukla ilgili kararları birlikte alın, zorlandığınız noktalarda çözüm bulamazsanız uzman yardımı alın. 

Sağlıkla kalın

İyi haftalar