Siyasilerin siyaset yaparken topluma sunduğu temel ilkeleri olması gerekir.

Ki, bu ilkeler üzerinden söylemleri olsun ve kendilerine takip eden insanlar ileri sürdüğü ilkeler ve bu ilkelere bağlı söylemleriyle siyasileri tartıya koyabilsinler.

Oysa böyle yapmıyorlar.

Ya ne yapıyorlar?

Kendilerinin iyi niyetli olduklarını inanmamızı ve bu yargılarına göre davranmamızı istiyorlar.

Geçtiğimiz hafta Erdoğan'a kapalı ortamda Partisinin Genişletilmiş il başkanları toplantısında taraftarlarınca 'Biji Serok Erdoğan' tezahüratları yapıldı.

Ne var bunda diyenleriniz olabilir.

Evet, gerçekten de bize göre de ne var bunda?

Kürt nüfusun yoğunluklu olarak yaşadığı yerde insanların Kürtçe slogan atmasından doğal ne olabilir ki?

Mesele, ne Kürtçe slogan atılmasına ne de Erdoğan'a 'Biji Serok' denilmesinde.

Mesele Bahçeli'nin 2023 Cumhurbaşkanı adayına böyle tezahürat yapılmasında.

Hatırlayalım.

Seçilmiş son Başbakan Ahmet Davutoğlu hoca için de Diyarbakırlılar 'Serok Ahmet' diye tezahürat yapmıştı.

İşte bu tezahürat üzerinden Sayın Bahçeli, 'Serok Ahmet' sloganını diline dolamış ve bu slogan üzerinden Sayın Davutoğlu'nun 'Kürtçü' olduğunu ima ederek itibarsızlaştırmak istemişti.

İşte, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu için yapmak istediği itibarsızlaştırma çabası geçtiğimiz hafta şimdiden 2023'ün Cumhurbaşkanı adayı olarak ilan ettiği Erdoğan için de söylendi.

Konunun önemi buradan kaynaklanıyor.

Sayın Bahçeli ve her söylediğini sorgulamadan kabul eden taraftarları için böylece tev'ili zor çelişkiye bir yenisi daha eklenmiş oldu.

Bu çelişkiyi görenler, haliyle yapılan çelişkili söyleme dikkat çekiyor.

Bizde buradan katıksız olarak Sayın Bahçeli'nin her söylediğine inanan ve söylediklerinde 'keramet' arayanlara soruyoruz!

Duydunuz mu?

Diyarbakır da Ak Partililer "Biji Serok Erdoğan" diye tezahürat yaptılar.

Dün aynı ilde ve diğer şehirlerimizde Kürt kardeşlerimiz Başbakan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı için "Serok Ahmet" dediklerinde dilinize dolanmış ve buradan 'Kürtçülük yaptığını' ima etmiştiniz.

Gerçi Sayın Davutoğlu bu suçlama üzerine Sayın Bahçeli'ye ve size gereken cevabı vermişti.

Ne olacak şimdi, aynı söz Cumhur İttifakı adayınız Erdoğan içinde söylendi.

Söylenen sadece bu da değil.

Fark ettiniz mi bilmiyorum.

Konuşmasında Erdoğan dinleyenlere, örtülü biçimde yeni bir Çözüm Süreci mesajı verirken, çatışma sürecini de 'savaş' olarak tanımlamış oldu.

Bu 'savaş' tanımını başkası yapsaydı neler demezdiniz.

Hatta demekle yetinmez hemen tutuklanmasını isterdiniz.

Konumuz şimdi bu değil.

Erdoğan o konuşmasında Çözüm Süreciyle elde edilmek istenen imkânın örtülü biçimde HDP'lilerce akamete uğratıldığını ve sabote edildiğini de söyledi.

Oysa Çözüm Sürecinde HDP taraf değildi.

PKK ile Devlet arasında arabulucu görevini ifa ediyor, İmralı ve Kandil arasında arabuluculuk yapıyordu.

Yani HDP Çözüm Sürecinin doğrudan tarafı ve muhatabı değildi.

Sürece ihanet edildiyse bu ihanet İmralı veya Kandil tarafından yapılmış olmalıdır.

Bu sebeple, HDP'ye yapılan suçlama yerinde ve doğru değildir.

Son yapılan yerel seçimlerde Cumhur İttifakı, Çözüm Sürecini zora sokan taraflardan Öcalan ve Apo'nun yazdığı ve TRT'de okunan mektubu ve kırmızı bültenle aranan terörist Osman Öcalan TRT'de programa çıkarılıp Binali Yıldırım için destek istemelerini unutmadık.

Bütün bunlar bir bütünlük içinde değerlendirildiğinde iktidarın ve ortağı Bahçeli'nin çelişkisi daha iyi anlaşılacaktır.

Sormakta bir sakınca yok.

Sayın Bahçeli ve ona sorgusuz, sualsiz inananlar!

Bu çelişkilere bir açıklamanız var mı?

Bu savrulmayı nasıl izah edeceksiniz?

Sahi, 'Milli Güvenlikçi' anlayışınıza ne oldu?

Bu anlayışınız, hakkında birçok isnatta bulunulan Soylu'ya sahip çıkmakla yeterli mi oluyor?

Yıllardır bu ülkenin gündemine sokmak için milliyetçi hareketin çaba gösterdiği esir Türker ve özellikle Doğu Türkistan davasında da Çin tarafından işlenen soykırım karşısında gösterdiğiniz duyarsızlık gözlerden kaçmamaktadır.

Bütün dünya 'Doğu Türkistan da soykırım var' derken ve meclislerinde kınama kararları alırken, sizin sessizliğinizi de elbette görüyoruz.

Gösterdiğiniz sessizlikle, geçmişinizle yaşadığınız çelişki, vicdanları yaralamaktadır.

Sahi siz rahat mısınız?

Erdoğan ve Bahçeli'ye, kayıtsız şartsız teslim olanlar!

Liderlerinin yaptıklarında keramet arayanlar!

Artık, çelişkileriniz çuvala sığmıyor.

Sayın Erdoğan ve Bahçeli!

Her ikiniz de iyi niyetli olduğunuzu topluma inandırmakta pek başarılı olamıyorsunuz.

Çelişkilerinizi örtmek için kullandığınız yorgan, ne tarafa asılırsanız öbür tarafından kısa gelecek, bir kusuru örtmeye çalışırken, bir başka kusurunuz açıkta kalacak.

Eee her zaman yirmi yılın avantajını kullanacak değilsiniz ya!

Bu zaman sizin çelişkilerinizin de ambarı aynı zamanda.

Ömrünüz doluyor.

Hukuktan, Sosyal hayata, Ekonomiden Tarıma, Eğitimden Sanayiye, Dış Politikadan Kamu Güvenliğine, Sağlıktan Enerjiye, Akademik Özgürlükten Toplumsal Barışa vb. birçok alanda ülke insanı güven sorunu yaşamakta, adalet ve ahlak anlayışınıza itimat etmemektedir.

İktidarınız ve size olan güven kar gibi erimektedir.

Millet, vaktin tamam olduğunu söylemek için sandığın gelmesini bekliyor ve.

O gün er veya geç gelecektir.