2002’den beri istikrarlı bir yönetime kavuşan Türkiye elde ettiği başarıyla yoluna devam ediyor.

2007 seçimlerinde % 47’nin üstünde oy alan AK PARTİ yönetimde kalıcı olacağını gösterdi.

Seçim sonuçlarının verdiği güçle vesayet  kurumlarına karşı yeni bir süreç başlattı.

Öncelikle devlet içinde örgütlü olan vesayet odaklarını temizleyecekti.

Bunun için düğmeye bastı.

Ülkede yaşayan liberal demokrat aktörler ve demokrat sol güçlerde vesayet odaklarının bertaraf edilmesi, etkisizleştirilmesi için hükümete destek oldular.

Hükümet sandıktan ve demokratik güçlerden aldığı destekle daha cesur kararlar almaya ve aldığı kararları uygulamaya koydu.

Durumun ciddiyetini anlayan odaklar eskilerin yaptığı gibi iktidara karşı savaş açtılar.

Seçmenden %47 oy alan partiye kapatılma davası açıldı ve kapatılmaktan kılpayı kurtuldu.

Parti kapatılmaktan kurtulunca dost görünümlü başka bir vesayet odağı iktidarı kuşatma altına almak için, hükümetin yanında görünerek TSK ve yargıda bir takım operasyonlara başladı.

Operasyonlarla devleti ele geçirme çabaları üst sınırlara dayandı.

Adeta devlet seçilmiş iktidar değil bu yapıdan soruluyordu.

Bütün atamalar dolaylı dolaysız bu yapıdan geçiyor, devlette yükselmek ve idareci olmak isteyenler bu yapıyla temasa geçmek zorunluluğu hissediyordu.

Amerika eskiden iş tuttuğu, darbeler yaptırdığı, seçilmiş iktidarları devirdiği yapıların tasfiyesine karar verdi ve AK PARTİ için sorun olan yapılar devlet içinden temizlendi.

Artık Amerika için yeni dönemde bu yapılar fonksiyonel değildi.

Amerika yoluna AK PARTİ ile devam etmek istedi.

Çünkü iktidarın yanında iktidarı Amerikanın  çıkarları doğrultusunda yönlendirecek sivil bir güç vardı.

Bu güç Amerika için emniyet sibobuydu ve amaçlarını Amerika ile birleştirmişti.

AK PARTİ daha doğrusu partinin lideri bu yapıya fazla güvenmiyordu ve yapıyla ilgili hiç hoş olmayan istihbari bilgiler alıyordu.

Bu yapı Amerikanın istekleri doğrultusunda hükümeti yönlendiremeyince devletin bazı bilgilerini basına sızdırdı.

Oslo görüşmeleri, Çözüm sürecinin baltalanması gibi...

Zira Amerika Türkiye’nin iç sorunlarını çözme çabasından rahatsızdı.

Ülkemiz kurulurken milletin içine atılan fitne tohumlarının ülke topraklarından temizlenmesi olacak şey değildi.

Uzun yıllar “çekiç güç, çekici güç” diye terörü nasıl koruyup kolladıklarını çok iyi biliyoruz...

Aklıma bir fıkra geldi.

Eskiden bir çatı tamircisi varmış.

Her yıl kış geldiğinde tamir ettiği çatılarda bir delik kiremit bulundururmuş.

Yağmur yağdığında çatıdan su alır ve hane sahipleri bu kiremitçiyi çağırır çatıyı tamir ettirirlermiş.

Çatı ustası her seferinde delik kiremidin yerini değiştirir birkaç yağmur dayanacak şekilde deliği sıvar parasını alır gidermiş.

Hasta olup yatağa düştüğü bir günde yine bir çatı şikayeti gelmiş.

Hasta olduğundan oğlunu tamir için göndermiş ve oğlan çatıyı tamir edip eve gelmiş.

Babası ne yaptığını sormuş, oğlu yaptığını anlatmış.

Çatıda bir delik kiremit olduğu için çatının aktığını ama kendisinin delik kiremidi atıp yenisiyle değiştirdiğini söylemiş.

Babası ‘eyvah’ demiş ‘sen ne yaptın, ben o delik kiremidin yerini değiştirerek her yıl bir iki defa o çatıyı tamir ediyor eve ekmek getiriyordum’ diyerek kızgınlığını dile getirmiş.

Hikayedeki çatı tamircisi misali Amerika ve İngilizler de terk ettikleri her bölgede

problemli alanlar bırakarak o ülkeleri yönetmeyi sürdürmektedirler.

Bu sebeple komşumuz Irak ve Suriye’de yaşananları bu zaviyeden bakmak lazım.

Amerika ülkemizde çok güvendiği müttefiki veya beslediği sivil terör örgütü FETÖ’nün etkisizleştirildiğini gördükten sonra işbirliği için yeni aktörler aramaktadır.

Bu aktörler kimi zaman terör örgütleri olduğu gibi kimi zaman siyasi partiler olmaktadır.

Bütün bu çabalarına rağmen, istediği neticeyi alamamakta, çamura biraz daha saplanmaktadır.

Hasılı Türkiye eski Türkiye olmadığı için korkutulamamakta ve razı olmadığı politikalara itiraz etmektedir.

Eski Türkiye’den kalma alışkanlıkları olanlar ise, ülkemizin başı dertte diye etrafa korku salmaktadırlar.

Ama endişeye gerek yok.

Artık bizim değil, Amerika’nın başı dertte.

Şimdi bütün gücümüzle sokaklara inmeli, Amerikan konsolosluklarına yürümeli,ülkemizin bütün sokaklarında, caddelerinde Amerika tel’in edilmelidir.

STK’lar ve Üniversiteler Amerika aleyhinde gösteriler yapmalıdır.

Bu yük sadece Erdoğan ve hükümetin omuzlarına bırakılmamalıdır.

Türkiye tek ses, tek yürek olmalıdır.

Artık yeter!

Bölgenin geleceği bölge insanları tarafından belirlensin.

Onları kurdukları tuzakların altında bırakalım.

Galip gelecek olan Allah’tır.

Gayretimiz O’nun için, tevekkülümüz O’nadır.