Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Hastanesi’nde dışarıdan bakıldığında bazı huzursuzlukların olduğu gözlemleniyor.

Eğer bir hastanede süresi dolmadığı halde kilit personel konumunda olan doktorların emekliliğinde bir artış gözleniyorsa,

Ama istifa ama nakil yoluyla kurum değiştirmek isteyen doktorların sayısında da bir artış söz konusu ise,

Her ne şekilde olursa olsun bir hastanede ayrılanlarının yeri aynı unvan ve liyakatte personel tarafından doldurulamıyorsa,

Bir hastanedeki baştabip yardımcıları topluca görevi bırakmak zorunda bırakılıyorsa, o hastanede yönetim anlamında iyi gitmeyen bir şeyler var demektir.

Yoksa her doktorun, akademisyenin gelmek isteyeceği bir kurumdan insanlar niye gitmek istesin?

Niye yaş haddini doldurmadan emekli olmayı aklına getirsin?

***

Buradaki zafiyetin bir nedeni mülki idare, yerel yönetimler, siyaset kurumu ve halkın katkısı sonucu oluşacak ‘birleşik aklın’ ürünü vizyon eksikliğidir.

Bu sistemle yönetilen kurumlarda hedefler belirlenmediği için yönetim tarzları da günlük ve kişi merkezli olmaktan ileri geçemiyor.

Kurumları ileriye taşıyan vizyoner yöneticiler kadar kurumlar için belirlenmiş kısa, orta ve uzun vadeli yol haritalarıdır.

Zafiyetin diğer bir nedeni de kurum içi bileşenlerin görüşlerinden oluşacak ortak aklın yokluğudur.

Günümüzde geçerliliğini önemli ölçüde yitiren tekçi yönetim tarzı yerini karar sürecinde çoğunluğun söz sahibi olduğu ‘yönetişim’ modeline bırakmış durumda…

Öyle olduğu için de çağımız değerleriyle uyuşmayan monolitik yönetimler ADÜ’deki baştabip yardımcılarının görevi bırakılmak zorunda kaldıkları gibi kriz üretiyor.

Zira günümüzün makbul yöneticisi her şeye tek başına karar veren ve yapan değil farklı görüşleri sentezleyerek içlerinden en iyisini seçendir.

Bunu yaparken de diğer taraftan birleşik aklın ve ortak aklın bir araya gelmesiyle ortaya çıkan devlet aklı prensibine sadık kalma becerisi gösterebilendir.

O prensip de devlet yöneticilerinin kararlarında dostunu ve düşmanını, duygularını işine karıştırmadan, devlete göre belirleme ilkesidir.

Bu gerçeği en iyi ifade eden eskilerin öfkeyle, kızgınlıkla hareket etme ihtimaline karşı yöneticilere, bir personele ceza vereceklerinde duygularından arınmak için aradan bir gün geçmesi öğüdüdür.

***

Eğer devlet kurumlarında bir huzursuzluk varsa sorunu ortak aklı devreye sokarak çözecek olan da bir üst amir konumundaki makamdır.

Burada söz konusu Üniversite Hastanesi olduğu için o makam Rektör Prof.Dr. Osman Selçuk Aldemir’dir.

Yapacağı da bölüm başkanlarını bir masa etrafında toplayarak sorunun kaynağını tespit etmek ve oradan çıkacak ortak akılla sorunu çözmektir.

Kaldı ki, rektörün görevi sadece sorun çıkması halinde çözüm üretmek için değil akademisyenlerle, moral ve motivasyonlarını yükseltmek için de yılda en az bir kez bir araya gelmesi ve dertlerini dinlemesidir.

Ama ne var ki, çalışanların ifadesine bakılırsa Rektör Prof Dr. Osman Selçuk Aldemir dışarıdan insanlara ayırdığı zamanın dörtte birini kendi personeline ayıramıyor.

O kendi personeline çat kapı, bir yönetim ortaya koyamayışında geçmiş dönemlerin şeytanlarını taşlamaktan ibadet etmeye fırsat bulamaması mazeretine sığınabilir.

Şeytanlar nihayetinde topuklarına kurşun sıktıklarına göre Rektör Prof.Dr. Osman Selçuk Aldemir’den personeli ilgi alaka bekliyor.

Aydınlılar da üniversite hastanesinden başlamak üzere Adnan Menderes Üniversitesine her dalda ve alanda ivme kazandıracak bir çalışma içine girmesini bekliyor.

Örnek geçtiğimiz günlerde Aydınlılar ulusal ölçekte Kayseri Erciyes Üniversitesi gibi Adnan Menderes Üniversitesi’nin de aşı üretimiyle gündeme gelsin istiyor.

Teknokenti gıda üretiminde marka ürünler yaratılmasına öncülük yapsın istiyor.

Aydın bir bilgisayar yazılım üssü haline gelsin istiyor.

Bütün zamanların 100 bilim insanı arasına girmeyi başaran Prof.Dr. Mehmet Turgut’a yenileri eklensin istiyor.

Hastanesi mesela organ nakli konusunda Türkiye’de adından söz ettirsin istiyor.

Bunların hiçbiri gerçekleşmediği gibi ne yazık ki, Aydın’ın gurur kaynağı olması gereken hastane yönetiminden bir memnuniyetsizlik söz konusu olacak ki, çeşitli nedenlerle yıldan yıla ayrılan doktor sayısında bir artışın olduğu gözlemleniyor.

Daha da üzücü olan ise nitelik olarak bazıları ehliyet ve liyakat açısından yerleri doldurulamayacak doktorlar...

Yerleri boş kalacak olanların bir kısmına da kurumda tutmak adına mesai saatleri dışında özel hastanelerde çalışma izni verilmek zorunda kalınıyor.

Bu konuda da endişe bu izinlerin bazılarınca hastaların özel hastaneye yönlendirilmesiyle kötüye kullanılma ihtimalidir.

Bilindiği üzere 2003 yılı öncesi açık olan ancak sağlıkta dönüşüm sisteminin yürürlüğe girmesiyle son bulan özel muayenehane sahibi bazı doktorların özel hastalarına gösterdiği özeni diğerlerine göstermez, baştan savarlardı.

Her ne kadar bir akademisyen doktorun bu yola başvurması ihtimal dışı gibi görünse de yine de olası suiistimalleri önleme konusunda sıkı tedbir alınmalıdır.

***

Velhasıl verdiği firelere bakıldığında görünen o ki, ADÜ Hastanesi bir yönetim krizi yaşıyor. Sorunun çözümü ise son derece basit…

Rektör Prof.Dr. Osman Selçuk Aldemir’in konuya eğilmesi ve bölüm başkanlarının görüşleriyle ortaya çıkacak ortak akla göre hareket etmesidir.   

Yoksa tez elden ADÜ Tıp Fakültesi ve Sağlıkla ilgili bölümleri Sağlık Bilimleri Üniversitesine dönüştürülmelidir.

Zira hastane her Aydınlının ihtiyacı…