Haziran seçimleri için partilerimiz aday listelerini açıkladılar.

CHP’de bilinmeyen kontenjan adayının kim olacağıydı.

Belli oldu.

Bülent Tezcan.

Geçen dönem ön seçimden 1. çıkan Bülent Tezcan.

Bu sefer ön seçime girmedi.

Sebebini bilmiyoruz.

Ortalıkta konuşulan, vekillik döneminde Aydın’lı seçmenle ve sorunlarıyla ilgilenmediği .

Bir başka söylem Çerçioğlu’yla anlaşamadığı.

Sebep her ne ise bunu tam bilemiyoruz.

Bildiğimiz bir şey var.

Ön seçim yerine kontenjandan adaylığını tercih ettiği.

Aydın’da konuşulan seçmenin listelerden memnun olmadığı.

MHP’de ise Ali Uzunırmak sendromu yaşanmaktadır.

MHP’liler de listelerinden memnun değiller.

Partiler ise listelerine sahip çıkma derdinde.

Biliyoruz.

Mükemmel her zaman iyinin rakibidir.

Ancak seçmen beklentilerini de  gözardı etmemek lazım.

Aydın hala küçük il siyasetinin verdiği alışkanlıklardan kurtulmuş değil.

Hala “Sen ben bizim oğlan, bizim kız” siyasetinin beklentisinde.

Aydın’a gelecek hizmete odaklı düşünen pek yok.

Haklı olarak kendisinden olanın kendisini ve Aydın’ı düşüneceğine inanıyor.

Bu beklentisinden dolayı kimseyi kınayacak değiliz.

Vatandaşın hizmet beklentisi siyasetin gereğidir.

Bu meşru beklentiyi karşılayacak adayın bulunmasını bende istiyorum.

Bu ihtiyaca cevap veremediklerinden midir bilemem.

Ama iktidar partisi vekillerinin ilimizde değişmesinin bir anlamı olmalı.

Bu sebeple, özellikle iktidar partisinin adaylarını doğru değerlendirmek lazım.

Ben bu konuda AK Parti listesinin önemli olduğunu düşünüyorum.

6,5 yıllık emeğe saygı gereği Sadık ATAY’ın listede olması bir vefa örneğidir.

Bu bir yere not edilmelidir.

2. sıra adayı Abdurrahman ÖZ ise burada kilit isimdir.

Kendisinin Başbakanımıza yakınlığı ve Ankara bürokrasisinde var olan dostluğa dayalı gücü ilimiz için bir fırsattır.

3. sıra adayı Zeynep Armağan USLU yine AK Parti Genel Merkezinde önemli bir güce sahiptir.

Aydın teşkilatı bu güçten azami fayda temin etmek için fırsatı değerlendirmelidir.

4. sıradaki aday Mustafa SAVAŞ Aydın’lıların bildiği bir isimdir.

Kendisi değerlendirilmelidir.

İktidar partisi ve muhalefet partisi vekilleri esas itibariyle yasama organı için seçtiğimiz vekillerdir.

Görev yerleri Ankara’dır.

Parlamenter sistemde Hükümet meclis üyelerinden oluşuyor.

Haliyle vekillerin hükümet hizmetlerinden illinin faydalanması için çalışması önemlidir.

Bu sebeple insanımız ulaşabileceği vekil aramaktadır.

Bu talebinde haklıdır.

Ancak bu taleplerin takipçisi parti teşkilatları olmalıdır.

Böylece  hem teşkilatlar daha güçlü, hem işler daha düzenli  olur.

Bu bakımdan vekilin tanınmışlığı değil teşkilatın gücü esastır.

Sözün kısası:

Kentimize yönetici seçmiyoruz.

Kentimizi yöneteceklerin seçimini 30 Mart’ta yaptık.

Bir şehrin doğrudan yöneticisi milletvekilleri değildir.

Milletvekilleri o ilde yöneticilik yapan bürokrasiyi hükümet adına izlerler.

Gerekli gördüklerinde sıkıntıları hükümete iletirler.

Kenti, seçilmiş belediye başkanları ve atanmış bürokrasi yönetir.

Atanmış valide o ilde ikamet şartı aranmaz.

Milletvekillerinde de aranmaz.

Ama Belediye başkanlarında aranır.

İlimizde ikamet eden vekil olsun talebi sanırım, Cumhuriyetimizin ilk yıllarından 1946’ya kadar yaşanan süreçte “Tek Parti döneminin atama vekillerinin o illerle ilgilenmemesi ve seçimlerde bile ile gelmemelerinden” kaynaklanıyor.

Artık dünya değişti.

Çok partili döneme geçilmiş, İletişim ve ulaşım kanallarının hızı bu tür zorunlulukları ortadan kaldırmıştır.

“Beraber bir kahve içme özlemimizi” tatmin için vekil seçilmez.

Memleketin ihtiyaç duyduğu yasaları ve seçildiği ilin hizmet ve yatırım taleplerini karşılamak için seçilir.

Bu ihtiyaçların tespiti ise teşkilatların, STK'ların,  bürokrasinin ve seçilmiş Belediye yöneticilerinin görevidir.

“Vekiller; ilimizde ikamet edenlerden olsun” demek, belki psikolojik bakımdan anlamlı olabilir.

Bunun dışında pek bir anlamı yoktur.

Seçmenimiz ilimizin daha fazla hizmet almasını istiyorsa eğer, hizmete odaklanarak oyunu kullanmalı,tercihini buna göre yapmalıdır.