Değerli okuyucularım ve dostlarım, “Ben kumbaramda hakiki dostlar biriktirdim.” Herkese de bunu tavsiye ediyorum. Yıllar evvel çok yakın dostum ve büyüğüm olan Sn. Vehbi Koç’a 4. Levent’te yaptığım Armakent Sitesi inşaatındaki ofisime ziyarete geldiğinde “Vehbi amca, bana ne nasihat edersin” diye sormuştum. Sn. Koç bana birçok nasihatte bulunmuştu. Vehbi amca, “Ahmet oğlum, geç şu tahtaya ve “kumbaramdaki dostlarım ile sağlık” yaz dedi. Daha sonra “1 yaz ve yanına servetinin sıfırlarını koy. Şimdi ise 1’i kaldır” diye devam etti. Ben de Vehbi amcanın dediklerini yaptım. Bunun üzerine, “Sana nasihatim, kumbaranda para değil dost biriktir” şeklinde mukabele etti.
Vehbi amca ayrıca “Bir gün işini kaybedersin, elden ayaktan düşersin, iş göremez hale gelirsin, işte o zaman, bu KUMBARANDA biriktirdiğin hakiki dostların yardımına koşarlar. Dost gözüküp VEFASIZ ve YALANCI OLAN İNSANLARDAN uzak dur. Onlardan dost olmaz. Ayrıca, sağlık çok önemli; sağlığına ÇOK DİKKAT ET. Sağlık gittiğinde, SERVETİN, ŞÖHRETİN hepsi hikâye. Bak, ben öldükten 50 yıl sonra beni tanıyan kalmayacak. Bu dünyadan Atatürk geldi geçti. Atatürk olmasaydı, bu vatan da olmayacaktı. SAĞLIĞINA dikkat etmedi, erken yaşta ebediyete intikal etti. Şimdi ALEYHİNDE onca laf söyleniyor. BU UTANMAZLAR benim için de laf edecekler. Ben öldüğümde söylenenleri mezarımın başına gelir bana anlatırsın” dedi. Kahkahalarla güldük. Şimdi gök kubbede bu kahkahalarımız kaldı sevgili dostlarım, değerli okuyucularım.
Peki, size soruyorum: Şimdi Vehbi Koç, Atatürk nerede? Bunun için Vehbi Koç, “Yaşamınızda güzel dostlar biriktirin ve sağlığınıza çok dikkat edin” demişti. Çünkü bunlar gidince servetinizin bir kıymeti kalmıyor. Konu sağlıktan açılmışken değerli ağabeyim Cavit Çağlar’a her gün yaklaşık 15 km yürüdüğünü söylediğini hatırlattığımda, “Ahmetçiğim, sağlığım için yürüyorum. Bacaklarım güçlü olmazsa ben bu hayat koşusuna nasıl devam edebilirim? Bu bedenim bu bacaklar üstünde duruyor” deyince vallahi kalakaldım.
Bedrettin Dalan Abim, ne zaman ziyaretine gitsem sağlıktan bahseder. Sofrasında, Atatürk’ün yaptığı gibi, asla vücuda zararlı yemeklere yer vermez. Devamlı sağlıktan, Türkiye’den ve Atatürk’ten söz eder. Sofradaki davetliler adeta yemeği unutur, BEDRETTİN ABİNİN ders niteliğindeki nasihatlerini dinlerler.
Dostlarım, sizlere Türkiye’ye imzasını atmış, kumbaramda biriktirdiğim üç dostumdan bahsedeyim.
1. Sn. Vehbi Koç. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Fatihalarımı gönderiyorum. Kumbaramdaki nadide insan.
2. Sn. Cavit Çağlar. Zor günümde daima yanımda olan, iyiliksever, hayırsever ve değerli, büyük, sanayici güzel insan. Kumbaramdaki nadide insan.
3. Sn. Bedrettin Dalan. Hayata tutunmamı sağlayan, dar zamanımda yanımda olan, “ben şimdi ne yapacağım” dediğimde, hızır gibi yetişen canım ağabeyim. Kumbaramdaki nadide insan.
DEĞERLİ DOSTLARIM VE OKUYUCULARIM SN. BEDRETTİN DALAN’LA YAPTIĞIM RÖPORTAJA başlayalım. BAKALIM, SAYIN BEDRETTİN DALAN NE DEMİŞ?
· Ahmet Gözen: Bedrettin ağabey, Aydınlılar GERMENCİKLİ DALAN EFE’ye çok selam söylüyorlar. Size onların selamını getirdim.
Bedrettin Ağabey hemen konuya girelim. İstek Vakfı Okulları’nı, üniversiteyi, bu eğitim tesislerini, hastaneleri kurdunuz. Bu muazzam eğitim tesislerini kurarken Aydın’da aldığınız eğitim etkili oldu mu? Siz elektrik mühendisisiniz.
· Sn. Bedrettin Dalan: Ahmetçiğim, öncelikle bana selam gönderen Aydınlılara sen de selamlarımı ilet. Sağ olsunlar, var olsunlar. Selamı getiren de sağ olsun.
Ben bu tesislerde 33 yıldır eğitim veriyorum. Bizim okullarımıza çocuklar anaokulu yaşlarında gelir, 33 yaşlarında mezun olurlar. Bu muazzam bir eğitim sistemi. 22 bini üniversiteli olmak üzere toplam 50 bin öğrencimiz var. Ben elektrik mühendisiyim. Mühendisliği bırakmam mümkün değil. Aydın’da okuduğum yıllarda Atatürk’ün eğitim mantığı kısmen devam ediyordu. AKLI ÖNCELEYEN, aklı teşvik eden, AKILLI OLMAYI, PROBLEM ÇÖZMEYİ ÖNEMSEYEN bir eğitim sistemi vardı. Atatürk’ten sonra Türkiye’de yavaş yavaş AKLI ÖNCELEYEN DEĞİL EZBERCİ, ÇOKTAN SEÇMELİ imtihan sistemine dönüldü. Eğitim sistemimiz git gide İngilizlerin HİNDİSTAN’DA UYGULADIKLARI KOLONYAL EĞİTİM SİSTEMİNE DÖNÜŞTÜ. Maalesef, Türkiye’de halan bu KOLONYAL sistem devam ediyor. Bu eğitim sistemi SÖMÜRGECİ BİR EĞİTİM SİSTEMİDİR. Bunun anlamı şu: İNSANLAR AZ DÜŞÜNECEK, PROBLEM ÇÖZMEYECEK. Böylece, emperyal güçler de problem çözemeyen ve problem yaratan insanları kolayca etkileyecekler. Kısacası bu eğitim sistemi EMPERYAL DEVLETLER TARAFINDAN DİZAYN EDİLMİŞ BİR EĞİTİM SİSTEMİDİR.
ATATÜRK’ÜN EĞİTİM SİSTEMİNDEN ÇIKTIKÇA BATTIK.
· Ahmet Gözen: Aydın’da aldığınız eğitim bugünkü eğitim sisteminizde size yol gösterdi mi?
· Sn. Bedrettin Dalan: Aydın’daki eğitim hayatım bana bir kimlik verdi. Aydınlı ve EFELİK kimliği verdi. Efe olmak demek korkusuz olmak demektir. Gerektiğinde kurşuna kafa atmak… Ondan önce o kurşunu yememek… Akıllı ve tedbirli olmak… Problem çözmeyi öğrenmek… Ege ve EFE kültürü budur.
Kültürlü olmak, doğayı, insanı ve vatanı sevmek… Bütün bunlar EGE kültürünün temelidir. BENİM SÜLALEM BAYBURTLU, DOĞULU, ERZURUMLU. AMA BEN ÇOCUKLUĞUMDAN İTİBAREN AYDIN’DA ŞEKİLLENDİM. Aydın en çok sevdiğim, benimsediğim şehirdir. Bak Aydın’la ilgili yazdığım şiiri dinle:
“Efesi Var Aydın’ın,
Doğunun sınır taşı, Erzurum’un dadaşı,
Efesi var Aydın’ın, eğilmez Türk’ün Başı.’’
Ben hem dadaş hem efeyim. Ama hangisi ağır basıyor dersen, “EFELİK AĞIR BASIYOR” derim. Çünkü çocuklukta hamurum Aydın Germencik’te şekillendi. Bu hamur, pamuk ve tütün tarlalarında, zeytin toplarken şekillendi. Bunlar basit şeyler değil. Benim çocukluğum buralarda geçti; bu hamur beni EFE olarak yetiştirdi.
Madem çok ısrar ediyorsun, sana bir de Atatürk’ün efeliğiyle ilgili yazdığım şiirin bir kısmını okuyayım:
Şu karşıki dağlar düşman dolsa ne olur,
Gündoğunca karlar erir yok olur,
Sarı Paşam, güneş gibi doğdun yurdum üstüne,
Gelmez senin üstüne zeybek, efe.
Sarı Paşam, paşaların paşası,
SARI PAŞAM, EFELERİN PAŞASI.
Benim bu şiiri yazabilmem için bende o efe ruhunun olması lazım Ahmet Gözen oğlum.
Değerli okuyucularım, Bedrettin ağabey bu şiiri bana YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ Rektörlüğü’nün kapısında okumaya başlayınca kendisiyle efe oyunu oynamaya başladık. Öğrenciler etrafımıza doluştular. Bedrettin ağabey üniversiteli gençlerle adeta kaynaşmış durumda. İnanın, onların her şeyiyle, dertleriyle, sevinçleriyle ilgileniyor. Hatta, bu röportajı yaparken öğrencilerinden biri, Yeditepe Üniversitesi öğrencisi GİRESUNLU SİMGE HASBAŞ bize asistanlık yaptı. Resimlerimizi ve videolarımızı çekti. Kendisine teşekkür ederim. Bu GERMENCİKLİ BEDRETTİN DALAN EFE BAŞKA BİR ADAM.
· Ahmet Gözen: Bedrettin ağabey, Türkiye’nin durumunu nasıl görüyorsunuz? Atatürk’ün kurduğu köy enstitülerini kapatan İnönü hakkında neler söyleyeceksiniz?
· Sn. Bedrettin Dalan: Köy enstitüleri Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in bulduğu harika bir eğitim sistemidir. Eğitimde istediğin kadar iyi projeler olsun, hayata geçirmiyorsan sıfırdır. Köy enstitüleri, “Yaparken öğrenmek, öğrenirken yapmak” felsefesini esas almıştır. Çok önemli okullardı. Okullarını öğrencileri inşa etmiş ve son derece demokratik bir yapı oluşturulmuştur. Okullarını öğrencileri ve öğretmenleri yönetmişlerdir. Kalkınmanın öncüsü olmuş daha sonra bu okullarda yetişen öğrenciler.
· Türkiye maalesef köy mantığını unuttu. Bu tekniği FİNLANDİYA aldı. Bu eğitimin “dünyanın en iyi eğitimi” olduğu düşünülüyor. Bakın bu, Atatürk Cumhuriyeti’nin eğitim sistemi ama Türkiye uygulamıyor. Yerine sömürge eğitimini uyguluyorlar.
· Ahmet Gözen: Bedrettin ağabey, sizin liseyi ve ortaokulu Aydın’da okuduğunuzu, Vakıflar Talebe Yurdu’nda kaldığınızı biliyoruz. Aile bireylerinizin mezarlarının Germencik’te olduğunu biliyoruz. Hala baba ocağını orada tüttürüyorsunuz. Siz İstanbul’da Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptınız ve çok büyük eserler bıraktınız. Ancak, herhangi bir meydana sizin isminiz verilmedi. Germencik Belediyesi, benim de yönlendirmelerim doğrultusunda MEŞHUR ÇÖP ŞİŞÇİLERİN OLDUĞU ORTAKLAR BODRUM SÖKE YOLU’ndaki kavşak ve meydana BEDRETTİN DALAN MEYDANI ismini verdi. Sizin için Aydınlılar ne ifade ediyor?
· Sn. Bedrettin Dalan: Şair İstanbul için, “Benim canım, vatanım da vatanım” diyor. Aydın benim için de aynıdır. İstanbul’da benim ismim uzunca bir zaman unutulmaz. Çünkü, Belediye Başkanıyken her yere ismimi verdiler ama kaldırttım. Devletin parasıyla yaptığın meydanlara kendi ismini veremezsin. Ben İSTEK VAKIFLARI’yla yaptığım hiçbir okula ismimi vermedim. Çünkü vakfın parası, devletin parasıyla yapılan eserler bunlar. Başkası farklı düşünebilir, buna da saygı duyarım. Ancak, benden sonrakilerin eserlerime ismimi vermelerini isterdim. Çünkü her insanda anılmayı isteme duygusu var.
38 bin işyeri bulunan İki Telli Organize Sanayi Bölgesinde-ki bu bölgeyi ben kurdum ve 15 yıl başkanlığını yaptım-bir bulvara ismimi verdiler. Benim iradem dışında ismimin verildiği yer Aydın Germencik’tir. Bu da Aydınlı ile İstanbullu arasındaki farktır. Vefa ve aidiyet duygusu… Onun için aydın benim için farklı, benim için adeta bir vatan.
Benim ismimi İstanbul’da bir yere neden vermezler? Çünkü benden sonrakilerin beni geçmeleri lazım. Şu an beni geçen yok. Geçemedikleri zaman karmaşık duygulara giriyorlar. Bu duygulardan da sıyrılmak kolay değil. İstanbul’a ne zaman beni geçecek bir belediye başkanı gelir, o zaman Bedrettin Dalan kompleksinden kurtulurlar. Sonra da benim ismimi bir yere verirler. Şu anda beni geçen yok, bu yüzden kompleksleri var.
· Ahmet Gözen: İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu hakkında neler söyleyeceksiniz? Sizden sonra İstanbul ileri gitti mi, yaşanır bir şehir oldu mu?
· Sn. Bedrettin Dalan: Ahmet oğlum, güncel politikayla ilgili, birilerinin lehinde ve aleyhinde konuşmak istemiyorum. Herkes eseriyle konuşsun. Halk da buna bakar. Benim yaptıklarım ortada, benden sonrakilerin de yaptıkları ortada. Ben şunu söylerim: “İSTANBUL HALKI BENİ UNUTABİLİR AMA İSTANBUL TARİHİ BENİ UNUTAMAZ. İstanbul’un fethinden sonra Mimar Sinan ile ben bu şehrin tarihini değiştirdik. İstanbul için iki dönüm noktası var: Birincisi 1453. Fatih bu şehri fethetti. Fatih’inki tabi sadece sur içiyle ilgili. İkincisiyse sur içinin 50 ila 100 katı büyüklüğündeki İstanbul’u alt ve üst yapısıyla modern bir şehir haline getirmemiz. 1985-1989 yılları arasında yaptığımız eserlerle İstanbul’un tarihini yeniden yazdık. 100 sene de geçse bizi geçemezler. Bu olay belediye başkanlığı değil, İstanbul’un medeniyet savaşıydı. Biz bu medeniyet savaşını kazandık İstanbul İçin. Mimar Sinan mimardı, şehirci değildi. O bir dâhiydi. Şehircilik olarak baktığınızda, ben İstanbul’un şehircilik tarihini yazdım. Sadece Haliç’le anılmam doğru değil. “ORASI GÖZLERİM GİBİ MAVİ OLACAK” dedim. İNSANLARIN AKLINDA O MOTTO KALDI. Hâlbuki ben İstanbul’da Haliç’te yaptığımın BİN KATI iş yaptım. Sadece Haliç’le anılmak istemiyorum.
Asıl zor iş neydi, İstanbul’un yüzlerce km’lik sahillerini açtım. İstanbul halkı denize dürbünle bakıyor ve gidemiyordu.
İstanbul’da kanalizasyon alt yapısı sıfırdı. 7 bin km’lik kanalizasyon çalışması yaptım. Denizler pis kokuyordu, ama bu pis kokan denizin kenarında oturan yalı sahipleri mutluydu. Ben “İstanbul halkını denizle tanıştıracağım” dedim. Dediğimi yaptım.
İstanbul içinde 130 bin fabrika ve işyeri vardı. Bunları 5 yıl içinde 6 sanayi bölgesine taşıdım. Dünya şehircilik tarihinde 130 bin fabrika ve iş yerini 6 sanayi bölgesine taşıyan hiçbir belediye yok. Allah yardım etti, bunları yaptık. Şehrin içinde çimento fabrikaları vardı, ciğerimiz yanıyordu çimento tozundan. O zamanlar şehrin içinden çıkmak istemeyen sanayiciler şimdi elimi öpmeye geliyorlar.
· Ahmet Gözen: Bedrettin ağabey, ben de o dönemin şahidiyim. SİZİN YANINIZDA oldum. O dönemin ardından hakkınızda birtakım suçlamalar yapılınca Almanya’ya gittiniz. Aleyhinize davalar açıldı. Bu davalar nasıl sonuçlandı? Bir açıklama yapar mısın?
· Sn. Bedrettin Dalan: On bir sene boyunca asılsız davalarla uğraştım durdum. Hepsi iftira, hepsi boştu. Yüzlerce davanın hepsini kazandım. Bu birinci kısım. Diğer kısımda ise siyasi davalar vardı. Aleyhime yüzlerce siyasi dava açtılar, eksiksiz onları da kazandım. İki tane büyük çaplı müebbet hapis istenen dava açtı FETOCULAR. Devlet açtı gibi gözüküyor ama dava aslında FETOCULAR’ındı. Beni ERGENEKONUN LİDERİ OLARAK LANSE ETTİLER. Bunu yapmalarının tek sebebi laik ve Atatürkçü çocuklar yetiştirmemdi. Onlar ise kimliksiz, kişiliksiz Fetocu çocuklar yetiştirdiler. Liderlerine o kadar bağlılardı ki vatana ihanet ettiler.
Ben bu olayı 1985’de fark ettim. Belediye başkanlığı dönemimden sonra 1998’de ise kitabını yazdım. Sana da veririm. Durumu kimseye dinletemedim. Allah razı olsun Tayyip Erdoğan Bey’den. Feto ile giriştiği kavga Feto’nun yenilgisiyle sona erdi. Gerçi tam bitmedi daha. Bunlar KUZU POSTUNA bürünmüş halde duruyorlar. Benimle davaları da hala devam ediyor.
· Ahmet Gözen: Bedrettin ağabey, bana Darüşşafaka’nın Yatırımlarından Sorumlu Başkan Yardımcısı unvanını Çetin Berkken abim vermişti. O dönemde Fetocular Çetin abiden Darüşşafaka’yı satın almaya geldiler. Seninle yakınlığımı biliyorlar. Şiddetle karşı çıktım. Gelip durumu anlattım. Ne Darüşşafaka’nın Başkanı Çetin Berkmen ne siz sattınız. Çetin abiye çok ağır davalar açtılar. Münafıklar seçimi kaybettirerek Çetin Berkmen abimi görevden aldılar. Ama siz dimdik durdunuz, vakfınızı korudunuz. O süreci anlatır mısın?
· Sn. Bedrettin Dalan: Ben yurt dışındayken oğluma Fetocular gelmişler, okullarımız ve üniversiteyi 2,5 milyar dolara satın almak için teklifte bulunmuşlar. Oğlum da “burası babamın onuru ve gururu, satılamaz” demiş.
Değerli okuyucularım, bunu Bedrettin abiye söylediğimde “Ben bu okulları Atatürk’ün felsefesi üzerine kurdum, asla satmam” dedi.
· Ahmet Gözen: Bedrettin ağabey, Sn. Erdoğan ülkeyi uzun süredir yönetiyor. Türkiye’nin siyasi ve ekonomik durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
· Sn. Bedrettin Dalan: Biraz önce söyledim. Güncel siyasete girmek istemiyorum. Çünkü siyasetle bağımı keseli tam 34 yıl oldu. 1989 yılında bıraktım. Allah Tayyip Bey’e sağlık versin. Yürüyüp gidiyoruz bakalım.
· Ahmet Gözen: Gerek mevcut gerek yeni seçilecek belediye başkanlarına tecrübelerinizden neler aktarmak istersiniz, neler tavsiye edersiniz?
· Sn. Bedrettin Dalan: Bir insan hedefini küçük tutmamalı. İnsan önce hayal kuracak. “Hayali olmayan insanın hakikati olmaz.’’ Bu söz bana ait.
Her şey hayalle başlar ve insan hayaline koşar. Projeler yapacak, yorulmayacak, hedefine doğru koşacak. Bu şekilde başarılı olur. Benim hala hayallerim ve hedeflerim var. Siyasi hedefler değil. Bu hayaller beni genç tutuyor. Siyaseti yapan yapsın, ben yokum. Benim dünya çapında hedeflerim var.
Yeni belediye başkanları senin vasıtanla gelsinler, bilgilerimi ve düşüncelerimi anlatırım. HER ŞEYDEN EVVEL, MENFAAT İÇİN BELEDİYE BAŞKANI OLMASINLAR. İşlerine âşık olsunlar. Ben İstanbul’a âşıktım. Ölümüne savaştım İstanbul için. Yoksa, 5 yılda bu işleri yapmak hele de bir sürü insan sizi öldürmeye çalışırken mümkün değildi. Deve dişi gibi insanlarla, devlerle savaştım. Ölümü göze alıp üstlerine gittim. Önemli olan bu. AŞK BÖYLE BİRŞEY. İşlerine aşkla bağlı olacaklar ve hedef koyacaklar. “Ben 5 yılda bu şehir için ne yapabilirim” konusunu düşünecekler. Ekibini, yol arkadaşlarını iyi seçecek ve asla “her şeyi ben yaparım” demeyecekler. Belediye başkanı görev yaptığı şehrin manevi babasıdır. Tarafsız olmalı. PARTİSİNDEN ADAMLARI BELEDİYEYE DOLDURMAYACAK. Aksi takdirde, bu insanlara maaş ödemekten iş yapamaz. 5 yıl lak lak yaparak geçer.
BELEDİYE BÜTÇESİNİN %70’i yatırıma, %30’u cari harcamalara ayrılmalı. Şu anda belediyelerin halktan topladıkları vergilerin tamamı cari harcamalara gidiyor, o nedenle yatırım yapılmıyor. Vatandaşa hizmet yok.
Ben organize ettiğim konserler için sanatçılara para ödemezdim. Bunun aksi popülizm ve halkın parasını çarçur etmektir, yazıktır.
· Ahmet Gözen: Aydın sizin için ne ifade ediyor? Aydın’a ne sıklıkla geliyorsunuz? Adnan Menderes Üniversitesi’ni takip ediyor musunuz? ADÜ Rektörü Sn. Bülent Kent konferansa davet etse gelir misiniz?
· Sn. Bedrettin Dalan: Daha önce söylediğim gibi AYDIN benim canım, vatanım da vatanım. Üstüne bir şey dememe gerek var mı? Sorduğun sorulara sırasıyla cevap vereyim. Babam 52 yıl önce vefat etti. O gün bugün Germencik’teki evimizin bacasını tüttürüyorum. O baca hiçbir zaman sönmedi. Germencik’te hala evim var. Yeğenlerimi ve ablamı orada tutuyorum. Yaşadığım sürece o ev açık kalacak, bacası tütecek. VASİYETİM, BEN ÖLDÜKTEN SONRA O EVİN AÇIK KALMASI. Sen de bunu takip edeceksin. Bu da sana vasiyetim. Biz orda artık kök saldık. Kökümüz orada. Aydın kökümüzün olduğu yer.
Benim HIDIRBEYLİ MEZARLIĞI’NDA 7 TANE BÜYÜĞÜM VAR. ANNEM, BABAM ORADA YATIYORLAR. GERMENCİK’İN TOPRAĞINA KANLARIMI VE CANLARIMI VERDİM. BUNDAN ÖTESİ VAR MI? AHMET OĞLUM, ORASI BENİM VATANIM OLDU. BİR İNSAN BİR YERE CANINI VE KANINI VERDİYSE ORASI VATANIDIR. Aydın banim için VATAN MEFHUMUNU ifade ediyor. Tamam mı Ahmet oğlum?
DEĞERLİ OKUYUCULARIM, BEDRETTİN ABİ BUNLARI SÖYLEYİNCE BEN DE AĞLADIM.
MÜTHİŞ BİR RÖPORTAJ OLDU, ETRAFIMIZDAKİ İNSANLAR DA AĞLADI. HEY GİDİ GERMENCİKLİ KOCA BEDRETTİN DALAN EFEM.
ABİMİN AYDIN SEVGİSİNİ BİLİRDİM AMA BU KADAR YÜCE OLDUĞUNU BİLMEZDİM.
Ahmet Gözen: Bedrettin ağabey, Aydınlı da seni seviyor.
Sn. Bedrettin Dalan: Ben de onları çok seviyorum. Parti kurdum ama bu partinin il başkanlığını iki şehirde açmadım. SANA SÖYLESEYDİM AYDIN’DA SEN HEMEN KURARDIN. BAYBURT VE AYDIN’DA il binası açmadım. Neden biliyor musun? HEM AYDIN HEM BAYBURT BABAMIN MEMLEKETİ. İl binası açsaydık, bana gösterilen sevgiyi kaybederdim. Sevenim de olurdu sevmeyenim de. Beni Aydınlılar da çok seviyor Bayburtlular da. Beni sevmeye devam etsinler istedim. İyi ki böyle yapmışım.
ADÜ’yle bir iletişimim yok. Ancak orada bir kız çocuğunun ölmesine çok üzüldüm. Allah rahmet eylesin. Aydın eğitimde ileri gitmiş, daha da gitmesini isterim. Binlerce yıllık kültürü var. Ege kültürü temel bir kültürdür Türkiye’de, kaybolmaz. Rektör Bülent Kent Bey’e selam söyleyin. Davet ederse, söyleşiye ve konferansa tabii ki gelirim.
Ahmet Gözen: Bedrettin ağabey, ihtisas hastanelerinizle ilgili neler söylersiniz? Aydınlı sizi yıllar önceki köşe yazılarımdan GERMENCİKLİ DALAN EFE lakabıyla tanıyor. Aydınlı öğrencilere önemli miktarda burslar veriyorsunuz. Aydınlılara mesajınız olacak mı?
Sn. Bedrettin Dalan: Her Aydınlı EFEDİR. Bende de EFELİK var. İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı olduğum zaman “BEN AYDIN EFESİYİM, karşıma çıkan yenilir” demiştim. Ve yenildiler. Beni öldürmek istediler, hepsini püskürttüm. Efe ya ölür ya başarılı olur.
Aydınlılara mesajım şu: Aydın’ın kıymetini bilsinler. Aydın Türkiye’nin en güzel şehridir. Rahmetli babam, “Hey gidi Aydın hey, bastonumu toprağına soksam ağaç olur, dağından yağ, ovandan bal akar” derdi. Aydın bu işte. AYDINLILAR AYDIN’IN KIYMETİNİ BİLSİNLER. Allah İstanbul ve Aydın’ı çok özel yaratmış. İlkokulda öğrendiğim şiiri sana ve Aydınlılara okuyayım:
Aydın Aydın güzel Aydın,
İnciri yiyen sağlıklı olur,
Bal incir dizi dizi altın zincir olur,
İncir yiyen sağlam olur,
Aydınlılar efe olur.
Ahmet oğlum, bu röportajı yapıp tarihe not düşmemi sağladığın için evladım olarak sana ve aydinpost.com yetkililerine teşekkür ederim.
Tüm Aydınlılara selam olsun.