“Derviş Himmet senden evvel gelenler,

Kimisi kul kimi sultan olanlar,
Dünyâ benim mülküm deyip yelenler,*
Ecel câmın* içti haberin var mı?” Derviş Himmet

 

İnsanlar tarih boyunca sadakat ve ihanet sarkacında gelgitler yaşamıştır.

İnsanları çelişkilere sevk eden yine insan oğludur.

Sadakat ve sadakatsizlik bir birimizle olan ilişkilere anlam katan davranış biçimidir.

İnsanlık tarihi boyunca güçlü olanlar, güçsüzler arasından kendilerine sadıklar aramıştır.

Çünkü onlara sahip olduklarının korunması için sadıkların (!) olması gereklidir.

Sadıklar(!) sayesinde sahip olduklarını korumak, güçlerini artırmak ve göstermek isterler.

Sahip oldukları gücü ne kadar görünür kılarlarsa etrafında boyun eğdireceği insanların çoğalacağına iman etmişlerdir.

Tabi burada hizmetini görenlerin ötesinde ve yine onların sayesinde bir de boyun eğenlerin ve eğdirilenlerin varlığı söz konusudur.

Boyun eğenler ve eğdirilenler asla sadık değildir ve olmazlar.

Güç sahibi kişilerle baş edemeyeceğini düşünenler güç karşısında kendilerini çaresiz hissettikleri için ancak boyun eğerler.

Böyleleri için Allah Kur’an’da “Muz’tazaf / güçsüz bırakılmışlar” tabirini kullanır.

Allah’ın mülkünde, yeryüzünde Allah’ın kullarını aciz bırakanların Allah katında hiç itibarı yoktur.

Onlar zelil / düşkün kimselerdir.

Allah’ın gazabı, mülkünde haddi aşanların ve böbürlenenlerin üzerine olacaktır.

Kelime anlamı olarak sadakat; sağlam, güçlü ve içten bağlılıktır.

Sadakat, eğer onu taşıyacak gücü yoksa insan için ağır bir yük olur.

Kur’an’daki anlamı;

Dostluk, vefalılık, içten bağlılık, doğruluk, yürek doğruluğu...

Çünkü Allah sadıklara sadakatleriyle mükafat verecek, dilerse münafıklara da azap edecek veya tevbe nasip edecektir. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcıdır. Çok merhamet edicidir. (Ahzab 24)

Onların vazifesi itaat ve güzel söz söylemekti. Sonra iş kesinleşince Allah’ın emrine sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu. (Muhammed 21) Sadıkların kıymeti, kime ve neye sadakat gösterdikleriyle alakalıdır.

Kişinin kendisi gibi bir beşere ve kuruma şartsız sadakatı, muteber bir sadakat değildir.

Kişilere ve kurumlara şartsız yapılan sadakat, alçalmanın en adi halidir.

Kişi veya topluluklar değerlere sadakat göstermelidir, kişilere ve kurumlara değil.

Elindeki güçle insanlardan itaat bekleyenler ve itaate mecbur tutmak isteyenlerin tavrı, insanlara dalkavukluk, yalakalık ve tabirimi mazur görün münafıkça davranmaya çağırmaktır.

Bu çağrıya kulak verenler bilmelidir ki; Ahlaksızlık hastalığı ve kötülük bulaşıcıdır.

Bu hastalığa müptela olanlar gücün kirleticiliğine razı olur, yöneldikleri pislik ve kiri başkalarına bulaştırırlar.

Kirletilmiş ortamlarda olanlar ve olmakta ısrar edenler, bulaştıkları pislik ve kirin girdabında layık olduklarını bulacaklardır.

İman ehli, yani Allah’a iman etmiş ve sadece O’na sadakat için ahdi olanlar böyle çağrılara sadece gülüp geçerler.

Sadıklar için ne canın, ne malın, ne ticaretinde kesada uğratmak tehdidiyle korkutmanın bir ehemmiyeti yoktur.

Onlar gönül rahatlığı ve huzuru içinde Allah’a yönelmenin rıza makamını ararlar.

Malın, mülkün, servetin, makamın, statünün ve teklif edilen nüfuzun geçici olduğuna imanları tamdır.

Sözlerine bağlı, İmanlarına sadıktır ve beşeri hiç bir güce iltifatları yoktur.

Aciz bırakarak, yahut korkutarak sadıklarının(!) gücüyle iktidar arayanlarla, O’na yönelenlerin mücadelesinin galibi elbette Allah’a sadakatle bağlı olanlar olacaktır.

Allah’a söz verip sözünde sebat edenlere selam olsun.

İnsandan kulluk isteyenlere ve bu sese kulak verenlere yazıklar olsun.

Allah Hakim’dir ve Müntakim’dir.(intikam alıcıların en yücesidir.)

Vesselam...

  • Yelenler (esip gürleyenler)

  • camın (ecel şerbeti)

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA