Başlık biraz dikkat çekici olsun istedim ama mutluluğa giden 10 adım’ı anlatmaya gelmedim. Neden derseniz öyle gizemli bir formül yok henüz. Tabi diğer taraftan mutluluğun kitabını ve sürekli mutluğa giden yolları yazan da çok kişi var J Mutlulukla ilişkimize bakalım önce. Hepimiz mutlu olmak istiyoruz. X olursa mutlu oluruz diyoruz. O an geliyor gerçekten iyi hissediyoruz sonra yine bir tatminsizlik. Mutlu olabileceğimiz yeni hayaller kurup onlar için çabalıyoruz ardından. Yani aslında bu hissi yaşamak adına sürekli çaba halindeyiz. İyi hissetmeyi seçmek iyi güzel ama peki ya diğer duygular. Hüzün, özlem, kaygı, korku, öfke bunlar da insana dair değil mi? Sürekli mutlu bir yaşam mümkün mü? Elbette değil ! 30 yaşına kadar hiç sıkıntı yaşamamış kariyerinde istediği yönde ilerlemiş bir insan; bir anda iflas edebilir, mutlu giden bir evlilik boşanmayla sonuçlanabilir, büyülü aşklar bitebilir, hastalıklarla uğraşmamız gerekebilir ya da daha küçük aksilikler olabilir. Peki tüm bunlar hayatımıza dahil olduğunda biz ne yapıyoruz. Ya hiç olmamış gibi acıdan kaçma mutluluğa ulaşma çabası, ya da sorun her neyse yenmek için sonsuz bir çaba.Yani savaş ya da kaç tepkisi veriyoruz. Bu tepki bizi hayatta tutan en ilkel tepki ve son derece insancıl. Ama bir şeyleri de atlıyoruz..

En son yaşadığınız keyifsiz bir anı düşünün. Diyelim ki sevdiğiniz biriyle tartıştınız ve kırgınsınız. Ardından “böyle olmaz, mutlu olmam lazım bunu düşünmek istemiyorum” diyerek başlıyorsunuz kendi yöntemlerinizi uygulamaya. Baktınız olmuyor, bir kişisel gelişim kitabını alıp 10 yöntemi sırayla uygulamaya geçiyorsunuz. Uygularken biraz iyi de hissediyorsunuz tabi. Birazda evrene olumlu mesaj gönderelim derken mutluyum diyorsunuz. Gün sonunda ise kitap bir köşede siz yeni bir arayışta, üstelik daha yorgun. Hala kırgınsınız ve mutlu da değilsiniz üstelik…Bu sefer kendini ya da hayatı suçlama başlıyor ki.. Bu mutluluk arayışı ve hayal kırıklığı; sürekli bir kısır döngü halinde devam ediyor.

Böyle bir zaman yaşadınız mı hiç ? Hadi biraz düşünelim..Eğer mutluluktan kastımız acıdan ve kötü olandan başka bir deyişle kendi zihnimizden kaçmak şeklindeyse bunun imkansız olduğunu söyleyebilirim. Çünkü beynimizin çalışma mekanizması çok daha başka. Bir şeyi ne kadar bastırmaya düşünmemeye çalışırsak o düşünceyi zihnimize daha çok getiriyoruz. Unutmaya çalışıyorum olmuyor deyişimiz tam da buradan geliyor işte. Kafana takma, düşünmemeye çalış söylemleri bu yüzden etkisiz kalıyor. Bu konu bilimsel araştırmalarla da kanıtlanmış. 1980’lerde Daniel Wegner, yaptığı deneylerin sonucunda“ironik işleme teorisini” ortaya koyuyor. Deneyi basit haliyle deneyelim.

-Gözlerinizi kapatın ve 3 dakika boyunca “beyaz bir ayı” düşünmeyin.

İlk düşündüğünüz şey ne oldu? Beyaz bir ayı mı? Bu durumun sebebi, zihnimiz bir taraftan başka şeylerle oyalanırken diğer taraftan bu düşünceyi düşünüp düşünmediğimizi kontrol eden bir sistem olması. Yani şöyle bir diyalog gelişiyor içerde “Beyaz bir ayı düşünmeyeceğime göre, bende tatilde denize girdiğimi düşünürüm.. Deniz, kum, güneş ohh.. Bakayım beyaz ayıyı düşündüm mü ?.. Bu sayılmaz geçen seneki doğum günümü düşünsem hem beyaz ayıyla ilişkisi yok aklıma gelmez.. İlk defa böyle bir sürprize dahil oldum..işte artık beyaz ayıyı düşünmüyorum…3 dakika bitmiş midir? Beyaz ayıyı düşünme diye deney mi olur ? Beyaz ayı…”

Beyaz ayıyı düşünmemek için ne kadar mücadele edersek yani ne kadar kontrol çabasında olursak o kadar başarısız oluyoruz değil mi? Peki tüm duyguları olduğu gibi kabul etsek savaşmak yerine yanımızda yer almalarına izin versek ne olur? Yani o duyguların, düşüncelerin varlığını kabul ederek onlarla yaşamayı öğrensek..Bence denemeliyiz.. Böylece yaşadığımız her deneyimin farkına varabilir kaçma çabası yerine anda kalabiliriz. Bir taraftan sevdiğimiz kişiye kırgınken diğer taraftan sevdiğimiz müzikle iyi hissedebiliriz. Kırgınlığı yok sayarak sonsuza kadar mutlu olma çabasına girmeden yani… Çünkü sonsuza kadar mutlu olma durumu sadece masallarda var.. Yapabileceğimiz en iyi şey her anı olduğu gibi deneyimlerek  tadını çıkarmak… Haksızlıklara boyun eğmekten bahsetmiyorum elbette..  Mutlu anlar kadar mutsuzluğunda olabileceğini bilmek önemli olan… Mutluluk her an olmayabilir ama umut hep var..

Bu konu ilginizi çeker ve daha fazla okuma yapmak isterseniz harika bir kitap önerim var bu hafta: Mutluluk Tuzağı/Russ Harris

Sağlıkla ve umutla Kalın

Uzman Psikolog İrem Aydınlar