Zayıf ve kusursuz görünme takıntısı çağımızı saran büyük sorunlardan olan beden dismorfik bozukluğu ve bunun yanında anoreksiya nevroza ve bulimianın artmasına neden oluyor.

Amerikan Psikiyatri Birliğinin (APA) sınıflandırma sistemi olan Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabında ‘’Beden dismorfik bozukluğu’’ diğer adıyla beden algısı bozukluğu, kişide olmayan kusuru kendinde var olduğunu sanıp ya da bir beden kusuru varsa bile bu durumu aşırı abartıp takıntılı hale getirmesi olarak tanımlamaktadır.

Beden dismorfik bozukluğu yapılan araştırmalarla görülme sıklığı 100 kişiden 4’ü olarak kabul edilirken, genellikle kadın cinsiyetinde çok daha fazla ve yaş aralığında ise ergenlik ve genç yetişkin dönemde daha sık olduğu görülmüş ve hatta görülme sıklığı 100 kişiden 12-13’e kadar çıktığı gözlemlenmiştir.

Bu haftaki yazımızda elbisenin içinde kendilerini mükemmel görmek için diyetisyenlerden hızlı zayıflamayı talep edenlerin ya da internetten zayıflama yöntemleri bulmaya çalışan (travmatik diyet arayışları, ağır spor tarzı, zayıflama adı altında satılan ürünleri vb.) kişilerin bedenlerine ve psikolojilerine verdikleri zararları siz değerli okurlarımız için yazdık.

AYNADAKİ GÖRÜNTÜN MÜ SAĞLIĞIN MI?

Genellikle ergenlik dönemi ve 20’li yaşlardaki bireylerin daha zayıf, daha güzel, daha genç görünmek için başvurmayacağı yöntem veya diyet yoktur. Fakat bu diyetleri yaparken beden ve ruh sağlığımız zarar görebileceğini asla atlamamalıyız.

Gençlerimizde sosyal medya fenomenlerine, ünlülere veya sporculara özenme, taklit etme ve ‘’kendi bedenleriyle kıyas çukuruna girme’’ en çok gördüğümüz tutumlar olarak karşımıza çıkmakta.  Ağır diyetler onları istedikleri kiloya kolay şekilde getirdiklerini düşünüyorlar fakat kiloyu gerçek bir yağ kaybı olarak veremiyorlar. Yağdan verilmesi gereken kilolar kastan ve hücre içi sıvıdan kaybedilebiliyor. Diyet bırakıldığında ise vücut tekrar kilo almaya başlıyor ve ne yazık ki kısır döngünün başına dönerek hem psikolojiye zarar veriyor hem de metabolizma hızını % 5-10 yavaşlatıyor. İşte sürekli diyet çabalarıyla kilo al-ver durumu tıpta ‘’Yo-Yo Sendromuna’’ neden oluyor.

O istenen elbiselere girildi, evet ama bedenimizde bıraktığı zararlar geri dönülmez yerlere gelebiliyor. Kansızlık, regl döngüsünün bozulması, böbrek hasarları, B12 eksikliğinden kaynaklı hafıza kayıpları, stres, beyin sisi, agresiflik, odaklanma bozuklukları, saç dökülmesi, uyku bozuklukları, anksiyete, soluk ten, kırılgan tırnak ve mide rahatsızlıklarına neden olabiliyor. Bu süreçte en kötü olanı da kişi kendini sevmeyen birine dönüşüyor.

Beden dismorfik bozukluğunun yanında anoreksiyanın da görülme sıklığı giderek artmaktadır. Bu dönemimizde oluşan ‘’Zayıflık sağlıktır.’’ algısı yüzünden çok sayıda genç bulimiaya yakalanmakta ve kilo almamak için yemek yedikten sonra kendilerini kusturuyorlar. Beslenme kişiye özgüdür. Kilolu bir birey uzman yardımıyla kendine özgü beslenme programına uyarak daha sağlıklı ve rahat kilo verebilir.

BİR LİKE İÇİN SAĞLIKSIZ HAYAT!

Sosyal medyanın da hayatımızdaki önemi arttıkça beden görünümü daha önemli hale geldi. Kişi ne kadar zayıf olursa olsun hiçbir zaman kendini zayıf hissedemiyor ve bu da kişinin kendine uyguladığı psikolojik bir şiddet olarak karşımıza çıkıyor. Beden hayalleri arttıkça kişinin kendisine olan memnuniyetsizliği de artıyor. Fenomenler, aktörler, sporcular, mankenler… hayallerin öncüsü oluyor. Bu kişiler sizce kusursuz mu? Elbette hayır! Sağlıklı bir düşünce yapısına sahip kilolu bireyler kilo problemini uzmandan yardım alarak sağlıklı bir şekilde çözebilirler. Burda önemli olan sizin klinik bulgularınız, antropometrik ölçümleriniz, vücut segmental analizleriniz ve besin tercihlerinize göre oluşturulmuş size özgü hazırlanmış uzman listesi en doğru yöntemdir. Hiçbir zaman elbiseler için diyet yapmak yerine  ‘’Ben hastayken aynaların bir önemi var mı?’’ muhakemesini yaparak uzman desteğiyle çıkacağınız diyet serüvenini ideal kiloda sonlandırmanız dileğimle, her birey zaten çok özel ve güzeldir…