Bb-17

1.      SORU: Merhabalar Serdal hocam, öncelikle ben sizi çok yakından tanısam da tüm Aydınpost okurlarımız için sizleri yakından tanıyalım. Bizlere mesleki geçmişinizden bahsedebilir misiniz?

Merhabalar. Ben Prof. Dr. Serdal ÖĞÜT. 13 yıldır Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nde görev yapmaktayım. Araştırmalarım ve çalışmalarım beslenme, tıbbi biyokimya ve gıda bilimi ile ilgili. Özellikle antioksidan içeren besinler, toksikoloji ve beslenme biyokimyası uzmanlık alanlarım. Bu konularla ilgili birçok ulusal ve uluslararası makalelerim ve yine birçok ulusal ve uluslararası projelerim bulunuyor.

2.      SORU: Son günlerde beslenmeye ve diyetisyenlik mesleğine olan ilgi çok arttı, artık insanlar sadece obezite için değil hastalıklarına yönelik de beslenme tedavileri alıyorlar, bu konuyla ilgili olarak ne düşünüyorsunuz? Sizce ülke nüfusuna göre bu ilgi yeterli seviyede midir?

Ülkemizde eğitim seviyesinin yükselmesi ve beslenme ile ilişkili obezite ve diyabet gibi hastalıkların artması diyetisyenlik mesleğini daha çekici hale getiriyor. Hekimlerimizin de bu konuda payı elbette çok fazla. Diyetisyenler ile doktorların işbirliği içinde çalışması hastaların diyetisyene başvurma oranını arttırmıştır. Tüm bu gelişmeler, diyetisyenlik mesleğinin de pek çok alanda gelişme gösterdiğinin ve diyetisyenlerin çalışma alanlarının gün geçtikçe artacağının önemli göstergeleridir. Bu gelişmelere ayak uydurabilmek için üniversitelerdeki beslenme ve diyetetik bölümlerinin çağdaş bilgi ve deneyimle diyetisyen mezun edebilmek için eğitim programlarında sürekli düzenleme yapmaları ve eğitim kadrolarını güçlendirmeleri gerekir.

3.      Yeni bir beslenme akımı olan fonksiyonel tıp beslenmesi hakkında görüşleriniz bir beslenme ve diyetetik hocası olarak bizler için çok kıymetli, bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz, sizce umut vadediyor mu? Geleceği nedir fonksiyonel tıp beslenmesinin?

Fonksiyonel tıp, ilk kez ABD’de 2000’li yılların başında popülerleşmeye başlayan sistem biyolojileri temelli yeni bir tıbbi bakış açısıdır. Semptomların baskılanmasının hasta için akut dönemdeki rahatlatıcı etkisini kabul etmekle birlikte, hastalıkların derininde yatan sebeplerini araştırır ve düzeltilebilmesini sağlamaya çalışır. Fonksiyonel beslenme, günümüz sağlık anlayışında giderek daha fazla önem kazanan bir kavramdır. Besinlerin yalnızca enerji kaynağı olmasının ötesinde, sağlık üzerinde doğrudan etkileri olduğu gerçeği, bireylerin beslenme alışkanlıklarını yeniden gözden geçirmelerine neden olmaktadır.

Fonksiyonel beslenmenin geleceği oldukça parlak görünmektedir. Bunun birkaç nedeni şunlardır:

1. Kişiye Özel Beslenme: Kişisel sağlık verilerine dayalı olarak yapılan beslenme planları, zaman içinde daha fazla kabul görecek ve yaygınlaşacaktır. Genetik testler, mikrobiyom analizleri ve biyomarker taramaları, fonksiyonel beslenmenin daha bilimsel ve kişiye özel hale gelmesini sağlayacaktır.
2. Dijital Sağlık Uygulamaları: Fonksiyonel beslenme, dijital sağlık uygulamaları ve takibin artmasıyla daha kolay erişilebilir hale gelecektir. Mobil sağlık uygulamaları, beslenme takibi ve genetik analizler gibi dijital araçlar, kişisel sağlık ve beslenme üzerinde daha etkili müdahaleler yapmayı mümkün kılacak.
3. Bütünsel Sağlık Modeli: Fonksiyonel beslenme, yalnızca beslenmeye odaklanmaz; aynı zamanda psikolojik sağlık, yeterli uyku, stres yönetimi ve egzersiz gibi diğer önemli yaşam tarzı faktörlerini de içerir. Bu bütünsel yaklaşım, gelecekte sağlık yönetiminde daha fazla öne çıkacaktır.
4. İlaçsız Tedavi ve Önleyici Sağlık: Fonksiyonel beslenme, ilaçsız tedavi yaklaşımlarına yönelme eğilimi gösteriyor. Sağlık sistemleri, önleyici yaklaşımları benimseyerek, hastalıkları daha erken aşamalarda önlemeyi ve tedavi etmeyi amaçlayacaktır. Bu bağlamda fonksiyonel beslenme, halk sağlığı politikalarında önemli bir rol oynayabilir.
 

Fonksiyonel beslenme, gelecekteki sağlık ve beslenme yaklaşımlarının önemli bir parçası olabilir. Bu yaklaşım, genetik ve biyokimyasal faktörlere dayalı olarak kişiye özel beslenme planları oluşturur ve yalnızca hastalıkları tedavi etmekle kalmaz, aynı zamanda sağlığı optimize etmeye ve önleyici sağlık stratejileri geliştirmeye odaklanır.

Fonksiyonel beslenme, giderek daha fazla bilimsel destek bulmakta ve bireysel sağlık iyileştirmeleri konusunda umut verici sonuçlar göstermektedir. Kişisel sağlık verilerine dayalı beslenme ve bütünsel sağlık yaklaşımı, uzun vadede sağlık sektöründe önemli bir yer tutacaktır.

4.      Türkiye’de beslenme ve diyetetik bölümleri hem devlet hem de özel üniversitelerde ciddi yaygınlaşmaya başladı, birçok üniversite hayali kuran gençler bölümümüzü son 10 yıla göre daha çok tercih etmeye başladı, sizce ülkenin ihtiyacına yönelik mi büyüyor yoksa çok fazla sayıda mezuna iş verecek sektör Türkiye’de bulunuyor mu?

Ülkemizde birçok özel ve devlet üniversitesinde beslenme ve diyetetik bölümü mevcuttur. Öğrenciler tarafından seçilen popüler bir bölümdür. Çok fazla sayıda işsiz diyetisyen bulunmaktadır. Atanma sayılarının az olması ve atama puanlarının yüksek olması birçok genç diyetisyenin işsiz kalıp, az maaşlı işlerde çalışmalarına sebep olmaktadır.

5.       Her yıl yüzlerce öğrenciyi diyetisyenliğe hazırlıyorsunuz, hepsi mezun olup ülkemiz adına çalışmak istiyorlar fakat meslekte bazı hatalarda yaptıklarını görüp duyuyorsunuzdur. Bir hoca olarak bende dahil olmak üzere meslekte yaptığımız hatalar var mı? Biz diyetisyenlere uyarı niteliğinde olabilecek birkaç tespitinizi alabilir miyim?


   - Her birey farklıdır: Diyetisyenler, her bireyin beslenme ihtiyaçlarının farklı olduğunu unutmamalıdır. Yaş, cinsiyet, yaşam tarzı, sağlık durumu, genetik faktörler ve psikolojik durumlar gibi değişkenleri dikkate alarak kişiye özel beslenme planları oluşturulmalıdır.
   - Genel bir diyet önerisi yapmaktan kaçının. Kişiye özel ve sürdürülebilir çözümler önerilmelidir.


 - Bilimsel verilerle hareket edin: Beslenme bilimi sürekli gelişiyor, bu nedenle diyetisyenler, kanıta dayalı yaklaşımlar kullanmalı ve güncel araştırmalar doğrultusunda önerilerde bulunmalıdır.
   - Yanlış bilgiye dayalı önerilerden kaçının: Popüler diyetler veya bilimsel dayanağı olmayan beslenme trendlerinden kaçınılmalıdır.

   - Bütünsel yaklaşım: Diyetisyenler, karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve minerallerin dengeli bir şekilde tüketilmesini sağlamalıdır. Aşırı kısıtlamalar veya tek taraflı beslenme sağlıklı değildir.
   - Düşük karbonhidrat diyetleri veya yağsız diyetler gibi popüler ama sağlıksız diyetlerden kaçınılmalıdır.

Duygusal yeme: Diyetisyenler, sadece fiziksel sağlığı değil, psikolojik sağlığı da dikkate almalıdır. Yeme bozuklukları (anoreksiya, bulimia gibi) ve duygusal yeme gibi durumlar konusunda profesyonel destek gerekip gerekmediği değerlendirilmelidir.
   - Psikolojik destek gerektiğinde, psikologlar veya psikiyatristlerle işbirliği yapılabilir.
Diyetisyenler, danışanlarının kişisel bilgilerini gizli tutmak zorundadır. Sağlık verileri, yalnızca danışan izin verdiğinde paylaşılabilir.

- Diyetisyenler, profesyonel sorumluluklarını yerine getirirken etik ilkelere bağlı kalmalı ve herhangi bir çıkar çatışmasından kaçınmalıdır.
Takviyeler ve ürünler konusunda dikkatli olunmalıdır. Diyetisyenler, yalnızca gerekli olduğunda takviye önerisi yapmalı ve takviyelerin sağlıklı bir diyetin yerini tutmadığını vurgulamalıdır.
   - Takviye kullanımı konusunda doktor onayı alınmalıdır.
- Sürekli öğrenme: Beslenme biliminde sürekli değişen bilgiler nedeniyle, diyetisyenlerin sürekli eğitim alması ve mesleki gelişimlerini sürdürmeleri önemlidir.
   - Yeni araştırmalar ve yeni diyet yöntemleri hakkında güncel kalmak, meslek hayatında başarılı olmak için kritik öneme sahiptir.
Kültürel farklar: Diyetisyenler, her bireyin kültürel geçmişini, dini inançlarını ve yaşam tarzını göz önünde bulundurarak beslenme planları oluşturmalıdır.
   - Bireysel tercihlere saygı göstermek, sağlıklı bir ilişki kurmanın anahtarıdır.

- Diyetisyenler, kısa vadeli, aşırı kısıtlayıcı diyetler yerine, sürdürülebilir ve uzun vadeli sağlık hedeflerine yönelik önerilerde bulunmalıdır.
   - Hızlı kilo kaybı sağlamak yerine, sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri önerilmelidir.

Diyetisyenlerin, danışanlarıyla açık ve etkili bir iletişim kurması çok önemlidir. Danışanların ihtiyaçlarını anlamak, onları motive etmek ve onlara destek olmak için iyi bir iletişim gereklidir.
   - Empati kurmak, danışanın sağlıklı alışkanlıklar geliştirmesini kolaylaştırabilir.
 Diyetisyenler, belirli hastalıklar (diabetes, kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları vb.) ile ilgili beslenme tedavisi konusunda uzmanlaşmış olmalıdır. Her hastalık için uygun diyetler doktor onayıyla yapılmalıdır.
   - Diyetisyenlerin, tıbbi tedavi sürecine destek olmak için multidisipliner bir yaklaşım benimsemeleri gerekir.

    

            Serdal hocam, değerli katkılarınız için sizlere teşekkür ederim, benim açımdan ve tüm meslektaşlarım için çok verimli bir röportaj oldu. Bilim ışığında sizden aldığımız dönütler bizlere rehber olacaktır. 

                        Sevgili Aydınpost okurları, bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle, sağlıklı günler dileriz...

Protein Tozu Gerçekten Protein Midir? Yoksa Sadece Toz Mudur? Makale: Protein Tozu Gerçekten Protein Midir? Yoksa Sadece Toz Mudur?