Evde kaldığımız günlerde beş haftayı geride bırakmışken virüsün bir etkisini de ilişkiler üzerinde görüyoruz. Tüm Dünyada, ülkemizde de olduğu gibi ilişki problemlerinin ve boşanma taleplerinin arttığına dair haberler var. Peki korona virüs ilişkilerimize nasıl zarar verebilir? Bu dönemde ilişkilerimizi korumak adına neler yapabiliriz? Gelin bu konuları birlikte değerlendirelim.

Korona virüsle tanışmadan önceki yaşantımızda yani evde kalma dönemine girmeden öncesinde, her birimizin her ailenin bir rutini vardı. Eşlerden en az biri işe gidiyordu, çocuklar okuldaydı, aileler iş yoğunluğundan ve birbirine zaman ayıramamaktan şikayetçiydi. Çoğu ailede, sabah aceleyle evden çıkıp ancak akşam yemeğinde bir araya gelebilme durumu vardı. Ev hanımları da ev işleriyle, çocuklarla ve diğer sorumluluklarıyla meşguldü. Birlikte geçirilen zaman kısıtlıydı. Belki gerginliklere bile fırsat bulunmuyor veya problemler görmezden geliniyordu. Ama virüsle birlikte işler değişti. Sınırlı alanda sürekli eşimizle, çocuğumuzla bir aradayız. Ancak bu tatilden çok zorunlu bir birliktelik. Üstelik bu dar alan içerisinde virüsün hayatımızın diğer alanlarına etkisiyle getirdiği stres ve baskıda var üzerimizde. Birçok ailede ekonomik sıkıntılar, sağlık problemleri ve gelecek kaygısı var. Ne zaman biteceğini bilmediğimiz bir belirsizlik var. Dolayısıyla gerginliklere tahammülümüz azaldı. Aynı ortamda olduğumuz kişi en sevdiğimiz bile olsa negatif taraflarını daha çok görmeye başladık. Aslında bu süreç eşimizi tanımamız için bir fırsat olabilecekken, negatiflere odaklandığımız ölçüde ilişkimizde yıpranıyor. İletişim konusunda yapıcı olmazsak ve ilişkilerimizi korumak adına önlem almazsak ciddi problemler yaşayabiliriz. Peki bu zor dönemde ilişkimizi korumak adına neler yapabiliriz?

1)Eşlerin birbirine yaşam alanı tanıyabilmesi çok önemli. Sürekli aynı odada oturmak, aynı diziyi izlemek, aynı anda uyuyup kalkmak zorunda değiliz. Aynı evde farklı ilgi alanlarımıza göre hareket eder, birbirimize nefes alabilecek alan tanırsak hem kendimizi daha iyi hissederiz hem de ortak anlarda paylaşabilecek farklı konularımız olur.

2)İlişkilerde tartışmalar kaçınılmaz ancak bu gerginlikler sırasında bunun özel bir dönem olduğunu unutmamalıyız. Eşinizle tartıştınız diyelim ve çok gerildiniz, cevap vermeden önce uzaklaşın ve kendinize üç soru sorun. Ben aslında neye kızdım? Eğer eşim bu davranışı bir ay önce yapsaydı yine aynı tepkiyi verir miydim? Eşim bu davranışı bir ay öncede yapar mıydı?

3)Bu dönemde ani kararlar vermekten kaçınmak lazım. Korona virüsün değiştirdiği düzenle birlikte varoluşsal sorgulamalar da başladı. “Hayat kısa, üç günlük dünya bu gerginliği yaşamak istemiyorum” diyerek verilen ani boşanma kararları ardından pişmanlık getirebilir. Eğer ilişkinizde ciddi problemler olduğunu düşünüyorsanız boşanma kararı öncesinde aile danışmanlığı ya da çift terapisi alarak karar vermekte fayda var.

4)Eşinizin negatif yönlerini ortaya çıkarmak yerine pozitif yönlerini destekleyin. Zihnimiz sürekli negatife odaklanmış durumda. Bir zihin kirliliği var diyebiliriz. Sosyal medyada sürekli olumsuz haberler, güvensizlik, komplo teorileri… Bu süreçte evde hayatı paylaşabileceğiniz bir eşinizin olması büyük bir şans. Eğer eşler iki inatçı çocuk gibi düşman olmak yerine iyi bir ekip olmaya ve problemleri birlikte aşmaya karar verirlerse; bu süreçten yıpranmış değil eskisinden daha güçlü çıkarlar.

5) Duygu ve düşüncelerinizi gizleyerek eşinizin aklınızı okumasını beklemeyin. Bunun yerine açıkça ifade edin aklınızdan geçenleri. Elbette kullandığınız dil çok önemli. Sürekli suçlayan sen dili yerine duygularınızı ve kendinizi anlatan ben dili’ni kullanın. “Konuşurken telefonuna bakıyorsun, kaba bir adamsın” demek yerine, “Konuşurken yüzüme bakmadığında beni dinlemediğini, ciddiye almadığını düşünüyorum. Bu da beni üzüyor.” diyebilirsiniz.

6)Eşlerden birisi bu süreçten daha yoğun etkilenmiş olabilir. Ekonomik boyutu daha çok düşünebilir, kaygısını daha çok ifade edebilir. Bu durumda eşinizin zihinsel alanına, duygu ve düşüncelerine saygı duyun, müdahaleci olmayın.

7)Kronik stres cinsel isteğin baskılanmasına sebep olabilir. Eşlerden biri bu süreçte yoğun stres nedeniyle cinsellik konusunda isteksiz olduğunda diğer taraf bunun geçici bir dönem olduğunu bilerek saygı duymalı.

Umutla, Aşkla, Sağlıkla kalın.