26.03.2020 tarihinde Kanal İstanbul ile ilgili ilk ihale gerçekleştirildi.

İhale, Kanal İstanbul projesi kapsamında Başakşehir'deki tarihi Odabaşı ve Arnavutköy'deki tarihi Dursunköy köprülerinin rekonstrüksiyon (yeniden yapım) projesini içeriyor.

İhale için hazırlanan özel teknik şartnamede, işin amacı "Kanal İstanbul projesi etki alanında kalan Başakşehir'deki tarihi Odabaşı ve Arnavutköy'deki Dursunköy köprülerinin korunarak gelecek kuşaklara aktarılmasının sağlanması için sağlam bölümlerinin sökülerek taşınması, eksik bölümlerinin tamamlanması ilkesine dayalı projelerinin hazırlanması" olarak açıklandı.

Corana Virüsü salgını nedeniyle dünyada ve ülkemizde zor günlerin yaşandığı bu süreçte Kanal İstanbul ile ilgili ihalenin yapılması büyük eleştirilere neden oldu.

Fakat hiç kimse Kanal İstanbul ile ilgili ÇED süreci tamamlanmadan bu ihalenin yapılamayacağını ileri sürmedi !

16.03.2020 tarihli “Bir jeotermal enerji santrali gerçeğini daha açıklıyorum”[1] başlıklı yazıyla önemli açıklamalar bulunmuş ve “Jeotermal enerji santralinde, ÇED kararı kesinleşmeden inşaata, sondaja ve ihaleye başlanabilir mi?” sorusunu yanıtlamıştık.

Uygulamada özellikle JES lerle ilgili projelerde ÇED süreci tamamlanmadan, şirketlerin birçok yerde sondajlara ve çevre düzenlemesi çalışmalarına başladığı görülmektedir. Nitekim yukarıda açıkladığımız üzere, ÇED süreci tamamlanmadan 26.03.2020 tarihinde Kanal İstanbul ile ilgili ilk ihale gerçekleştirildi.

Kanal İstanbul projesi kapsamında ve Aydın’da bulunan jeotermal enerji santralleri, ÇED süreci kesinleşmeden ihale, çevre düzenlemesi, sondaj çalışmaları, hatta bina yapılabilir mi?

Şimdi yasal düzenlemelere tekrar bakalım.

Çevre Kanunu 10/2.maddesi «Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez

Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 6/3.maddesi           «(3)Bu Yönetmeliğe tabi projeler için "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararı veya "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. Ancak bu durum söz konusu teşvik, onay, izin ve ruhsat süreçlerine başvurulmasına engel teşkil etmez.» hükmünü içeriyor.

Çevre Kanunu 10/2.maddesi ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 6/3.maddesine göre  “ÇED Olumlu” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez hükmü son derece açıktır.

Bu durumda, 26.03.2020 tarihinde gerçekleştirilen Kanal İstanbul ile ilgili ilk ihale (ihalenin amacının Kanal İstanbul projesi kapsamında gerçekleştirildiği) ÇED süreci tamamlanmadan yapılmış olduğundan Çevre Kanunu 10/2.maddesi ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 6/3.maddesine açıkça aykırıdır.

Aydında başka böyle örnekler var mı?

Germencik’te İlçesi, Kızılcagedik ve Çamköy Mahalleleri Mevkiindeki Maren Maraş Elektrik Üretim Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılması planlanan Melih JES, Emir JES ve Nezihe-Beren JES santralleri de bu durumda.

Melih JES, Emir JES ve Nezihe-Beren JES santralleri ile ilgili olarak önce 27.07.2017 tarihli “Çevresel Etki Değerlendirilmesi Olumlu” kararı verildi. Açılan dava üzerine Aydın 2.İdare Mahkemesi’nin 2017/889 esas, 2019/676 karar sayılı, 19.09.2019 tarihli kararıyla işlem iptal edildi. Mahkemenin kararı temyiz edildi ve halen Danıştay’da (kesinleşmedi).

İşin başka bir ilginç yanı ise Melih JES, Emir JES ve Nezihe-Beren JES santralleri ile ilgili olarak önce 27.07.2017 tarihli “Çevresel Etki Değerlendirilmesi Olumlu” kararı mahkeme tarafından iptal edilmiş olmasına rağmen, bu süreç kesinleşmeden, aynı koşullar, aynı yer, aynı doğal dokuyla ilgili olarak yeniden 10.02.2020 tarihinde “ÇED Olumlu” kararı verildi. Bu idari işlemin iptali istemiyle Aydın 2.İdare Mahkemesi’nin 2020/250 sayılı dosyası ile dava açıldı.

Sonuç olarak, henüz ortada kesinleşmiş “ÇED Olumlu” kararı bulunmuyor. Fakat Melih JES, Emir JES ve Nezihe-Beren JES santralleri ile ilgili olarak hem inşaata, hem sondajlara, hem de çevre düzenlemesine başlanmış durumda.  

Aydın 2.İdare Mahkemesi’nin 2017/889 esas sayılı dosyası kapsamında gerçekleştirilen birinci keşif sonucu bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 19.9.2018 tarihli bilirkişi raporu ile Melih JES, Emir JES ve Nezihe-Beren JES santral projelerini gerçekleştirmek isteyen Maren Maraş Elektrik Üretim Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından, ÇED süreci kesinleşmeden faaliyete geçildiği, sondajların gerçekleştiği, kuyulardan çıkan jeotermal suların dere yatağına verildiği tespit edilmiştir.

“Bilirkişiler neler tespit etti?” dediğinizi duyar gibiyim.

19.9.2018 tarihli bilirkişi raporundan aynen aktarıyorum:

 “…Mahkeme keşfi sırasındaki arazi incelemelerinde Nezihe Beren JES’teki Kuyu 2 lokasyonundan çıkan suyun hemen kuyunun yanında bulunan jeotermal su+çamur havuzunda biriktirildiği, bu suyunda bir boru vasıtasıyla kuyunun batı bölümünde yolun karşısında bulunan dere yatağına verildiği saptanmıştır (Şekil 8, Fotoğraf 21-23)

                                                  ... Ancak keşif gününde kuyu 2 sondajı esnasında havuzda biriktirilen jeotermal su+çamur karışımının bir boru vasıtasıyla dereye verilmesi bu çorak alanların büyümesine ve zamanla arazide tarım yapılmaması anlamına gelecektir. ÇED dosyasında taahhüt edilen kurallara uyulmadığı veya eksiklikler olduğu tespit edilmiştir (sf.39).

          

           

Ancak mahkeme keşfi sırasında Nezihe Beren JES sahasında açılmış olan kuyu üç lokasyonundaki havuzlarda biriktirilen suyun deşarj hattı yapılmadığı için yakından geçen logar sistemine verildiği, bu logar sistemi ile de Hıdırbeyli sulama göletine bulaşabileceği belirlenmiştir. Keşif sırasında yapılması gerekli olan ve DSİ kurumuna izin sürecinde yapılması taahhüt edilen deşarj hattı görülememiştir (sf.42). (Şekil 9, Fotoğraf)

Yukarıda ayrıntılarıyla görüldüğü üzere, 19.9.2018 tarihli bilirkişi raporu ile keşfi sırasında Nezihe Beren JES ’deki kuyu sondajlarının tamamlandığı, kuyudan (Kuyu 2) çıkan suyun kuyunun yanında imalatı tamamlanmış olan jeotermal su+çamur havuzunda biriktirildiği, bu suyunda döşenen ve imalatı tamamlanan boru vasıtasıyla dere yatağına, DSİ logarına bağlantı yapılarak verildiği saptanmıştır.

Bu proje kapsamında, 29.3.2020 tarihi itibariyle faaliyetlerin devam ettiğine ve sondaj yapıldığına ilişkin Germencik Çevre ve Doğa Derneği Başkanı Halil Çetinkaya tarafından çekilen fotoğrafları aşağıda paylaşıyorum.

O zaman şu soruyu sormamız lazım;

Çevre Kanunu 10/2.maddesi ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 6/3.maddesine göre  “ÇED Olumlu” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez hükmü son derece açık iken nasıl olup ta sözkonusu şirket bu inşaatları ve kuyu sondajlarını yapabiliyor?

Aydın Valiliği, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü bu konuda ne yapmıştır?

Devlet nerede?

Anayasa Mahkemesi’nin 15.1.2020 tarihli, 2017/38836 başvuru sayılı kararı ile ÇED belgesi alınmadan inşaata başlandığı gerekçesiyle idari para cezası verilmesinin mülkiyet hakkını ihlal etmediğine karar verdi. Bu karar olayın hukuki boyutunu ve idarenin ÇED kararı kesinleşmeden inşaata başlaması durumunda ne yapması gerektiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Merak edenler kararın tam metnini bir kez daha aşağıda paylaşıyorum.

Anayasa Mahkemesinin 15/1/2020 Tarihli ve 2017/38836 Başvuru Numaralı Kararı için TIKLAYINIZ