İlimiz için büyük anlamı olan Adnan Menderes Üniversitesi’nde öğretim üyeleri arasında hummalı bir çalışma var.
İçinde bulunduğumuz hafta perşembe günü yapılacak seçimle YÖK başkanının önüne gidecek altı rektör adayı öğretim üyeleri tarafından belirlenecek.
Cumhurbaşkanımızda YÖK’ün belirleyip gönderdiği üç rektör adayı arasından birini atayacak.
Atamada uyulacak kural, atanacak adayın ilk altı aday arasından olmasıdır.
Zaman zaman bu sistemi eleştirenler oluyor.
Bu nasıl seçim diye.
“Madem Cumhurbaşkanı en az oy alan üç kişiyi bile atayabiliyor, o halde seçime ne gerek var” diye itiraz ediyorlar.
Bu itirazın belki haklı tarafları olabilir.
Tabi sakıncaları da olabilir.
Mesela, mevcut rektör elindeki güçle emrinde çalışan öğretim görevlilerine ama baskı yoluyla, ama başka yollarla maniple edebilir.
Sadece bu düşünce bile başlı başına itiraza gerekçedir.
Ayrıca Üniversiteler kendi başına buyruk bir müessese de değildir.
Bu ülkenin kurumlarından biridir ve millet tarafından seçilmiş iradeye bağımlı olmak zorundadır.
Böyle olması onun “Bilimsel çalışma özgürlüğüne” engel değildir.
Her neyse, biz konumuza dönelim.
Perşembe günü yapılacak seçimler ilimiz için önemlidir dedik.
Zira, üniversitenin bulunduğu şehre katkıları olmalıdır.
Hatta o şehrin gelişmesinde “lokomatif rol” almalıdır.
Bu bakımdan ilimize vereceği katkı yadsınamaz.
Üniversiteler sadece eğitim kurumu olmadığı gibi, o üniversiteye değişik yerlerden gelen öğrenciler de ilimiz ekonomisi için “Sağmal inek” değildir.
Üniversiteye okumaya gelen gençler bizim çocuklarımız ve “geleceğimizdir.”
Bu öğrencilerimizin eğitim almak için geldikleri şehrimizde mutlu olmaları ve buradan mutlu bir şekilde, kendilerini yetiştirerek ayrılmaları bizim en temel görevimiz olmalıdır.
Öğrencilerimizi buradan yetişmiş olarak göndermek, okuduğu üniversite ve şehirden gurur duymasını sağlamak yöneticilerimizin görevidir.
Bir üniversitede olması gereken sosyal imkanlar oluşturularak hem öğrencilerimizin, hem hemşehrilerimizin hizmetine sunulmalıdır.
Öğretim alanları kampüs şeklinde düzenlenmeli, öğrenciler belli merkezlerde yoğunlaşmalıdır.
Öğretim görevlileri için sosyal yaşam alanları güçlendirilmeli ve çeşitlendirilmelidir.
Üniversite bu gençlerimizle eğitim ve öğretim yaparken, öğretim elemanı akademisyenlerimizin yol göstermesiyle ilin mevcut tarım, turizm, sanayi,,ticari, sağlık, eğitim ve yeraltı potansiyellerini harekete geçirilmeli, şehrin gelişmesine öncülük etmelidir.
Bulunduğu ilde faaliyet gösteren meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütleri ve siyasi aktörlerle ilişki halinde olmalı, sahadan elde ettiği bilgileri paylaşmalı, yön göstermelidir..
Bize göre üniversiteler bir toplumun hayat damarlarıdır.
Varlık sebepleri sadece kendi toplumlarına değil, bütün insanlığa öncülük etmektir.
Bu sebeple; dünyanın değişik yerlerinde elde edilen kazanımları ülkelerine, kendi çalışmalarını da diğer ülke insanlarının faydasına sunmalıdır.
Bu tespitler ışığında, üniversitemizden beklentilerimizi ifade etmiş olalım.
İşin doğrusu, yeni adayların ortaya koydukları vizyon ve mevcut üniversite yönetiminden aday olanlara bakarak yaptığım değerlendirmede bir isim öne çıkmaktadır.
Halen bu üniversitede öğretim üyeliği yapan sayın Prof.Dr Alpaslan GÖKÇİMEN’in daha iyi hazırlandığı göze çarpmakta ve projeleriyle dikkat çekmektedir.
Önümüzdeki yıllarda ilimizin mevcut potansiyellerini doğru değerlendirmek ve yeni potansiyeller üretmek için özverili ve uyumlu çalışacak ekiplere ihtiyaç vardır.
İlimizin potansiyellerini değerlendirmek için ise; öncelikle yerel yönetimler ve seçilmiş vekillerimizle “Değişim için harekete” geçmemiz gerekmektedir.
Aydın’ımızın bu değişimi taşıyacak aktörlere ihtiyacı vardır.
Bu “Değişim dalgası ve iradesi” üniversitemizden başlayarak, ilimizin tüm kurumlarında sosyal, siyasi, ve ticari hayatında ete kemiğe bürünmeli, yeni bir heyecan oluşturmalıdır.
Biz bu iradeyi hem öğretim görevlisi akademisyenlerden, hemde siyasilerimizden bekliyoruz.
Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınbunukonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım!
