Geçtiğimiz hafta sonu hepimizi kahreden bir haber gündemimize düştü.

2015 yılında değişik yerlerden PKK terör örgütü tarafından kaçırılan kimi polis, kimi asker devlet memurlarının, PKK terör örgütü tarafından tutuldukları Gara bölgesindeki mağarada hunharca şehit edildiklerini öğrendik.

Şehitlerimiz bununla sınırlı değildi.

Kurtarma operasyonu sırasında üç askerimiz daha şehit düştü.

Allah hepsine rahmet etsin.

Milletimiz ve ailelerine sabır versin.

Pek tabiidir ki, bu elim haberden sonra kamuoyu ve siyasetimiz bu konuya odaklandı.

Operasyonda nasıl bir yol ve yöntem izlendiği soruldu.

Operasyon yapılmadan önce gerekli ve yeterli istihbarat çalışması yapıldı mı?

Yapılan operasyon sadece kurtarma operasyonu muydu, yoksa aynı zamanda terör örgütüne yönelik miydi?

Eğer böyle ise, terör örgütünün elinde bulunan rehineler tehlikeye atılmış olmaz mıydı?

Operasyonun sorumlusu kim?

Haliyle bu sorulara cevap aranıyor.

CHP lideri Kılıçdaroğlu cevaplanmak üzerine hükümete beş soru sordu.

Her zaman olduğu gibi iktidar, sorulan sorulardan rahatsız oldu.

Rahatsız olan Cumhurbaşkanı, Kılıçdaroğlu’na karşı hakaret olduğunda şüphe olmayacak şekilde ‘sen ne terbiyesiz, utanmaz adamsın’ dedi.

Bu ifadeler toplumun büyük kesimince şaşkınlıkla karşılandı.

Cumhurbaşkanının yağtığı konuşmanın bu kısmı İletişim başkanlığı tarafından makaslanarak yayınlandı.

Benzer tartışmalar hafta boyu devam etti ve devam edeceği anlaşılıyor.

Bizde soruyoruz.

Şehit olan 13 kişiden biri olan Polis memuru Vedat Kaya;

Vedat Kaya, 2015 yılında PKK tarafından kaçırılmış.

Vedat Kaya, 2016 yılında yaşanan kalkışmadan bir yıl sonra 2017 yılında açığa alınmış.

Vedat Kaya, terör örgütünün elinde rehin iken, 2018 yılında çıkarılan KHK ile ihraç edilmiş.

Devlet memurunun faydalanması gereken haklarından mahrum bırakılmış.

İhraç edilen Vedat Kaya, 14 Şubat 2021 tarihinde şehit oldu.

Allah Vedat Kaya’nın ailesine sabır versin.

Aynı devlet tarafından görevden ihraç edilen ve ‘hain’ ilan edilen evlatları, aynı devlet tarafından şehit ilan edildi.

Birileri devletin bu çelişkili tutumunu açıklamalıdır.

Soruyoruz.

Emniyet teşkilatında Vedat Kaya’nın, terör örgütü elinde rehin olduğunu söylemek neden akıl edilmedi?

Vedat Kaya’nın, rehin olduğunu çalıştığı kurum bilmiyor muydu?

Vedat Kaya’nın, ihracının ailesinde oluşturacağı travma niçin düşünülmedi?

Bu nasıl bir yönetim ve ciddiyettir?

Devlet, bu ciddiyetsizliği nasıl yapabilir?

Vedat Kaya’nın, ailesine bunları yaşatmaya ne hakkınız var?

Terör örgütü elinde rehin olan bir memur, niçin memuriyetten atılır?

Akıl, vicdan ve sorumlu devlet bu hatayı yapmaz, yapmamalıdır.

Yaşananlardan anlıyoruz ki, devlet olmanın gerektirdiği özen kaybolmuş.

Devlette/iktidarda yaşanan keyfilik; ciddiyet, hukuk ve teamülden yoksunluğun geldiği yer, güven duygusunun kaybolmasına sebep olmaktadır.

Bunun yanı sıra kullanılan üslupta yaşanan; ayrıştırıcı, ötekileştirici, düşmanlaştırıcı, edep sınırlarını aşan üslup hiç iyi yere gitmediğimizi göstermektedir.

Tehditkar ve meydan okuyan bu dil; vazgeçtim demokrasi, insan hakları vb. değerlerin örselemesini, ülkeye zarar verir noktaya gelmiştir.

İktidarın, bütün muhalif unsurlar için ortaya koyduğu suçlamalar, ülkenin güvenilirliği konusunda ciddi sorunlar doğurmaktadır.

Ülke olarak içinde bulunduğumuz durum, ne iç, ne dış kesimlere, yatırımcılara güven vermemektedir.

Bu durum, ülkemizde yatırımların durma noktasına gelmesine sebep olmaktadır.

Salgın döneminin getirdiği iktisadi daralma, birçok esnafın varlığını sürdürme imkanını bitirmiş durumdadır ve esnaf ‘bittim’ diye feryat etmektedir.

Zamlara karşı sabit gelirliler; işsiz, dul, yetim, kısa çalışma ödeneğine mahkumlar, asgari ücretli ve emekliler hayatın yükünü taşıyamaz hale gelmiştir.

Biliyoruz ki, ortaya çıkan ağır yükün müsebbibi salgın değildir.

İç ve dış düşmanlar veya muhalefet de değildir.

Sorumlu iktidardır, herşeyin belirleyicisi Erdoğan’dır.

Sorumluluğun gereğini yapmak iktidarın/Erdoğan’ın görevidir.

Görevini yapmadığında, mağdur ve huzur arayan seçmen gereken faturayı kesecektir.

Umarız sandık, yara derinleşmeden milletin önüne getirilir.

İçinde bulunduğumuz sorunları çözemeyen gider, çözecek olan/lar gelir.

Çünkü, hiçbir siyasi, hukuki, iktisadi, sosyal vb. sorun çözümsüz değildir.