Bazı zamanlar olur ki birilerinden illaki bir şeyler yapması beklenir.

Bu bazen bir aile, bazen bir iş yeri, bazen bir takım, bazen kamusal alanda faaliyet gösteren kurumlar, şehirler veya bazen bir ülke için yol açıcı ve istikamet tayin edici olur.

Süreç tıkanmıştır, biri o kapıyı açmalı veya bir yol bulmalıdır.

Uzun iktidar döneminin sarhoşluğuna, artarda seçim kazanmanın şehvetine kapılan Ak Parti/Erdoğan iktidarı, yaşadığı güç zehirlenmesiyle partide ve kamuda yozlaşma ve çürümeyi had safhaya ulaştırdı.

Haliyle ülke bir çaresizlik içine girdi.

Muhalefetin en büyük partisi, ülkede işler kötü gitmesine rağmen toplumdan iktidarı değiştirecek oranda destek alamıyor, MHP'den ayrılarak merkez parti olmak iddiası ile kurulan İYİ Parti ise ancak barajı aşarak mecliste grup kurabilmiş durumda…

Ülkenin mecliste var olan üçüncü partisi HDP ise "Cüzzamlı" muamelesi görmekte…

İktidarın mecliste grubu bulunan iki partisinden

Ak Parti, iktidarı için yaklaşan tehlikeyi, MHP ise, kendisinin tek temsilcisi olduğuna inandığı siyasi alanına talip olan İYİ Partiyi engellemek için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini çözüm olarak gördü ve bu şekliyle parlamenter sistemin denetleme mekanizmasından kurtularak demokrasimizin karakterini otoriterleştirdiler.

Ak Parti "Demokrat" özelliklerini terk etti ve geçmiş iktidarı döneminde ülkenin demokratik rejimi ve hukuk düzenine kazandırdığı kazanımlardan "İç ve dış düşman" gerekçeleriyle adım adım uzaklaştı.

MHP için bu değerlerin yokluğu, sorun oluşturmuyordu.

Zira, parlamenter sistem olsa bile iktidara gelme şansı olduğuna inanmıyordu, bu sebeple, iktidara ortak olması, kamuda var olan kadrolarına sahip çıkması ve bu yolla iktidar gücünden istifade etmesi, hatta Ak Partiyi teslim alması kolay ve mümkün hale gelmişti.

"Yerli ve Milli" iktidar söylemleri üzerinden üretinlen "İç ve dış düşman" argümanı Osmanlı özlemi içinde olan "Milliyetçi-Muhafazakâr" seçmen için ise duygusal tatmin sağlıyordu.

İktidar bu duygusallığı her fırsatta kullanmak için eline geçirdiği imkânları kullandı ve dahası yaşadığı her sorun karşısında beceriksizliğini örtecek "Şal" olarak gördü.

Bunun için zaman zaman doğrudan CHP'yi, zaman zaman da "CHP zihniyeti" üzerinden yaptığı suçlamalarla oylarını konsolide edebiliyordu.

Oyunu bozan Ahmet Davutoğlu'nun liderliğinde kurulan GELECEK PARTİSİ oldu.

Sayın Davutoğlu sıradan biri değildi.

Ak Partinin kurulduğu ilk günden beri entelektüel düzeyin ötesinde, pratik olarak aldığı görevlerde gösterdiği üstün başarı onu parti içinde yıldızlaştırmış ve Başbakanlığa kadar yükselmesini sağlamıştı.

Siyasette temiz kalması ve hiçbir şaibeye adının karışmaması onu önemli kılıyordu.

Muhalif kesimden bazıları da Ahmet Hoca'dan hiç hazzetmiyordu.

Bunun değişik sebepleri olabilirdi ama en önemli sebebi zannımca bilgi, birikim ve şahsiyetli duruşuyla muhatapları için "Kolay lokma" olarak görülmemesidir.

Ahmet Hocayı "Kolay lokma" olarak görmeyenler muhalif kanattan bazılarıyla sınırlı değildi elbette..

Ak Parti içinde ve Ak Partiden değişik sebeplerle ayrılanlar içinde "Kolay lokma" olarak görülmedi Ahmet Hoca…

Hoca önce, ülkenin içine sürüklendiği otoriter ve kaotik durumdan çıkarmak için ülkede var olan bütün toplumsal kesimlerin temsilcileriyle kurduğu partiyle çıkış yolu aradı, ama bu yolda mesafe almak mevcut sistem içinde pek kolay değildi.

Herkesin ait olduğu siyasi, dini, mezhebi, etnik, felsefi mahallelerinden çıkıp bir masa etrafında toplanması ve bu topluluğun bir iradeye, siyasal güce dönüşmesi mevcut siyasal yapılar dikkate alındığında mümkün görünmüyordu.

İktidardaki ve muhalefetteki her parti öncelikle sandıkta oylarını aldığı seçmeni partisinde konsolide etmek için çaba harcadığı gibi, bununla yetinmeyerek yeni seçmen kazanmak için de çaba göstermektedir.

Ahmet Hoca ve arkadaşları, partilerini kurdukları 2019 Aralık ayından bugüne yoğun çaba harcıyor, yaşadıkları maddi imkansızlıklara rağmen partinin bağımsızlığını koruyarak mücadele etmektedirler..

Ama ülkede iktidar değişimi için %50+1 oya, Parlamenter Sisteme dönüş için de referanduma gitmek için parlamentoda 360 milletvekiline ihtiyaç vardır.

Mevcut şartlara ve Gelecek Partisinin alabileceği seçmen desteğiyle bu mümkün görünmemektedir.

Değişim için geriye muhalif partilerin ortak hareket etmesi kalmaktadır.

Zaten yapılan en son mahalli seçimler bu konuda değişim talep eden partilere yeteri kadar yol gösterici durumdadır ki, seçmen dahi bu konuda iki Büyükşehir Başkanını Cumhurbaşkanı görmek arzusunu ifade ederek bu düşünceyi pekiştirmektedir.

İki Büyükşehir Başkanından biri aday gösterilir mi bilemem, bu Altılı Masanın takdirindedir.

Benim bireysel olarak görüşüm, Altılı Masanın üstlendiği tarihi misyonla her iki başkanın siyasi ve kamu yönetim birikiminin yeterli olmayacağı yönündedir.

İşte tam bu noktada entelektüel birikimi, uluslararası ilişkiler ve kamu yönetimi konusunda var olan tecrübesi, temiz siyasi kişiliği Hoca'nın Altılı masa konusunda daha aktif rol üstlenmesini gerektirmektedir.

Doğrusu Ahmet Hoca, bu konuda üzerine düşeni yapmak için çırpınmaktadır.

Altılı Masa'da alınan kararlar hakkında partinin kadroları kendisine elbette yardımcı olacaktır.

Son zamanlarda tv kanalları veya değişik platformlarda yaptığı açıklamalarla Altılı Masa'nın devam edeceğine dair inançlı ve kararlı tutumu, masaya yüklediği anlamın öneminden kaynaklanmaktadır.

Hoca için Altılı Masa'nın misyonu ve vizyonu iktidar ve Parlamenter sisteme geçişin ötesinde, bütün toplumsal dinamiklerin katılımıyla gerçekleştirilecek değişimle. Cumhuriyetin yüzüncü yılını karşılamak ve ikinci yüzyıla son iki yüzyılın arayışına cevap olacak toplumsal düzen ve devlet mimarisini kurarak girmektir.

İki yüzyıldır değişik alanlarda ortaya çıkan değişim talebi ve hukuk devleti arayışı, adalet ve kalkınma hamlesi, eşit yurttaşlık ülküsü, modernleşme çabaları ancak bütün toplumsal kesimlerin rızası ve desteğiyle mümkündür.

Bu yönüyle Altılı Masa güçlü bir imkan olarak milletimizin önünde durmaktadır ve Ahmet Hoca'ya bu anlamda büyük vazife düşmektedir.

Bize göre toplumsal dinamikler ve tarih Ahmet Hocayı göreve çağırmaktadır.

Hoca ise, bu görevin hakkını vermek için çırpınmaktadır.


 

Not: Ahmet Hocanın Politik yolda yazdığı yazının okunmasını öneriyorum.

https://www.politikyol.com/bir-toplum-sozlesmesi-cabasi-olarak-altili-masanin-tarihi-ve-dusunsel-arkaplani/