Depresyon en genel haliyle “ruhsal çökkünlük durumu” olarak tanımlanabilen bir duygu durum bozukluğudur. Ancak elbette ki bir olay sonrasında yaşadığımız üzüntüden çok daha fazlasıdır. Kişinin yaşam kalitesini düşürerek hem ruhsal hem fiziksel problemlere yol açan bu bozukluk, ciddiye alınıp tedavi edilmezse intiharla sonuçlanabilmektedir. Depresyon hemen her yaşta görülebilmektedir. Yalnızca her dönemde sebepler ve bulgular farklılık gösterir. Çocuklarda depresyon görülme sıklığı okul öncesi dönemde %1, okul döneminde %3 ve ergenlik döneminde %6-8’dir. Yani yaş ilerledikçe depresyon görülme riski artmaktadır. Yetişkinlerde kadınların daha çok depresyon eğiliminde olduğu görülürken, çocuklarda kız ve erkeklerde depresyon görülme oranı eşittir. Çocukların depresyona girmesinde psikolojik, sosyal ve biyolojik faktörler etkilidir. Yakın kaybı, aile içi çatışma, anne baba boşanması, kronik hastalıklar, hastane yatışı, taşınma veya okul değişikliği gibi düzen değişiklikleri, ebeveyn ilgisizliği, sosyal çevre yetersizliği, travmaya maruz kalma (cinsel istismar, şiddet, kaza geçirme) gibi nedenler çocukluk depresyonu için risk faktörleridir. Ayrıca anne ya da babasında depresyon öyküsü olan çocuklarda depresyon görülme riski daha fazladır.

Çocukluk döneminde depresyon; sık ağlama, huzursuzluk, sürekli yorgun hissetme, inatlaşma, kolay sinirlenme, içe kapanıklık, uyku problemleri, iştah ve kilo kaybı, kabızlık, oyunlarla mutlu olmama ve oyunlara ilgisizlik, konuşmada azalma ve ders başarısında düşme gibi belirtilerle kendini göstermektedir. Bebekler ve küçük çocuklardaki kilo kaybı, alınması beklenen kilonun alınmaması yani gelişimin durması ve yavaşlaması şeklinde görülür. Karın ağrısı, baş ağrısı, mide bulantısı gibi bedensel yakınmalar da çocukluk depresyonunda sıklıkla görülmektedir. Yine dikkat problemleri ve intihar düşünceleri de çocuklarda görülebilen diğer belirtilerdir. Yetişkinler depresyondayken dışarıdan bakıldığında kederli ve üzgün görünürler. Ancak çocuklar farklı olarak daha çok huzursuz ve ajitedir. Özellikle okul öncesi dönemde saldırganlık, sinirlilik halleri artar. Bu nedenle çocuğun davranışları yaramazlık olarak değerlendirilip, depresyon olabileceği düşüncesi gözden kaçabilir. Anne babaların çocuklarındaki davranış değişikliklerini iyi gözlemlemesi ve bu belirtilerinden bir kaçının bir haftadan fazla görülmesi halinde, değerlendirme için bir çocuk psikiyatristine başvurmaları erken tanı için önemlidir. Ancak bu şekilde durumun kronikleşmesi ve farklı problemlere yol açması engellenebilir. Depresyon tanısı alan çocuklarda sıklıkla farklı tanılarda görülebilmektedir. Anksiyete bozuklukları, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, davranım bozuklukları ve özgül öğrenme güçlüğü depresyonla birlikte sık görülen problemlerdir.

Çocukların depresyon tanısı alması halinde depresyonun derecesine göre ilaç tedavisine başlanabilir. Diğer taraftan çocuğun gelişimine ve yaşına uygun bir terapi yöntemiyle çocukla bireysel görüşmeler yapılır. Özellikle okul öncesi dönemde oyun terapisi, depresyon tedavisi için oldukça etkili bir terapi yöntemidir. Depresyon tedavisinde ki bir diğer adım ise aile görüşmeleridir. Aileyle olan işbirliği ve çalışmalar hem tedaviyi kolaylaştırmakta hem de depresyonun tekrarını engellemektedir.