Okullar için yeni kayıt dönemleri başlamışken anne babaların aklına takılan konulardan biriside okul öncesi eğitim. Çocuklar evde anneyle ya da bakıcıyla kalsa mi daha iyi yoksa kreşe başlamalı mı? Eğer başlaması gelişimi açısından yararlı olacaksa, doğru yaş nedir? Gelin bu soruları birlikte yanıtlayalım.

Değerli anne babalar, her çocuk genlerinde var olan bir potansiyelle dünyaya gelir. Ancak bu potansiyelin ortaya çıkması için çocuğun dünyaya gelmesi yeterli değildir. Kalıtımsal özellikleri destekleyen ve potansiyeli en üst düzeyde ortaya çıkaracak faktör ‘’çevre’’ dir. Bu çevredeki en önemli etken ise çocuğun dahil olduğu ailedir. 0-6 yaş dönemi, bir bireyin sonraki hayatını belirleyen en kritik dönemdir. Bizi biz yapan her şeyi edindiğimiz dönem olarak da tanımlanabilir. Beyin gelişiminin yüzde 75 ‘i bu dönemde tamamlanır. Emici zihin dönemi de denilen bu dönemde algılama ve öğrenme çok hızlıdır. Karakter ve kimlik gelişimi bu dönemde oluşur. Çocuğun anne babayla ilişkisi, yaşantıları, sorunlarla nasıl başa çıktığı yani kullandığı savunma mekanizmaları bu dönemde belirlenir. Bu nedenle, bu dönemin özelliklerini bilerek hareket etmek ve çocuğun potansiyelini görerek doğru şekilde yönlendirmek çok önemlidir.

0- 2 yaş döneminde çocuk için en önemli konu güvendir. Çocuk anne tarafından ya da anne yoksa birincil bakım veren tarafından ihtiyaçları karşılandıkça, sevgiyi hissettikçe temel güven duygusunu oluşturur. 2 yaş itibariyle çocuk artık yürümeye, konuşmaya, kendini ifade etmeye başlar. Bu dönemde çocuk çevreyi heyecanla keşfetmek ister. Dokunarak, ağzına alarak, atarak, taklitle dünyayı tanımaya çalışır. Kendi bağımsızlığını kazanmaya başladıkça ‘’2 yaş sendromu’’ denilen inatlaşma dönemi de başlar. Çocuk kendi sınırlarını ve ebeveynlerinin sınırlarını anlamak ve zorlamak için her şeye hayır diyebilir. Bu dönemde önemli olan ortamı güvenli hale getirdikten sonra, çocuğun en az müdahaleyle çevresini keşfetmesine izin vermektir. Bu dönemin sonunda çocuk artık tuvalet eğitimini de tamamlar. 3 yaş ise çocuğun sosyalleştiği, sosyal becerileri kazanmaya başladığı oyun yaşıdır. Artık bu dönemde çocuğun arkadaş olmayı, paylaşmayı, kurallara uymayı ve hayata dahil olmayı yavaş yavaş öğrenmesi gerekir. Ev ortamında çocukla sürekli oyunlar oynanıp, ilgilenilse de çocuğun yaşıtlarıyla aynı ortamda olmaya, farklı sosyal ortamlara dahil olmaya ihtiyacı vardır. Bu dönemde çocuklar sürekli evde kaldıklarında oyunlardan çabuk sıkılmaya, eve sığmamaya başlarlar. Özetle evde geçirilen “kaliteli zaman” azalır. Sıkılan çocuk anne babanın dikkatini çekmek için olumsuz davranışlarda bulunmaya başlayabilir ya da anne babalar çocuğu oyalamak için tablet, televizyon gibi araçlara başvurulabilir ki, bu durumda çocuk gelişimini olumsuz etkiler. Bu nedenle özellikle çalışan bir anne babaysanız ve çocuğunuz yaşıtlarıyla sık sık bir araya gelemeyen sosyal ilişkilerin en aza indiği apartman çocuğuysa; yapılabilecek en iyi şey, iyi bir araştırma yaptıktan sonra çocuğu okul öncesi eğitim kurumuna başlatmaktır.

Okul öncesi kurumda çocuğunuz sosyal becerileri kazanarak ve kuralları öğrenerek hayata hazırlanırken; yaşlarına uygun eğitsel etkinliklerle zihinsel becerilerini en üst düzeyde kullanma fırsatı bulmaktadır. Elbette ki bu kazanç, çocuğun ilkokul ve sonraki hayata hazır başlamasını ve en üst düzeyde uyumu sağlayacaktır. Ancak iyi araştırma yapmadan vereceğiniz bir kurum, çocuğu desteklemek yerine olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle karar aşamasında kurumla ilgili şu değerlendirmeleri yapmanız ve bilgi almanız önemlidir.

*Sınıf öğretmenlerinin alan uzmanı olup olmaması

*İngilizce, resim, müzik, drama, jimnastik, dans gibi branş derslerinin bulunması ve bu derslerinde yine bu alanda uzman öğretmenler tarafından verilmesi

*Çocuğun okula uyum sağlaması için oryantasyon döneminin olması

*Yemek, uyku saatleri ve hijyen konusu

*Okulun veli bilgilendirme sisteminin iyi olması, istediğiniz zaman bilgi alabilmeniz

*Okulda çocukların gelişimini sürekli takip eden bir psikolog/ rehber öğretmen bulunması

Sağlıkla kalın.