Kamuoyu araştırmacıları ve siyaset bilimciler seçmen davranışlarını tespit etmek, doğru okuyabilmek için çalışmalar yapıyor.

Elde ettikleri bulgu ve değerlendirmeleri yine kamuoyuyla paylaşıyorlar.

Bu bilgiler ışığında sosyologlar, toplum psikolojisi uzmanları ve siyasal analizciler değerlendirmelerde bulunarak seçmen davranışlarındaki eğilimler üzerine yorumlar yapıyorlar.

Yapılan çalışmalar daha çok siyasi partilerin işini kolaylaştırdığı gibi, bizlerinde bilgi sahibi olmasını sağlıyor.

Gündelik hayat içinde bizzat yaşadığımız bir takım tecrübelerde olmuyor değil.

Zaman zaman bazı seçmen davranışlarına karşı duyduğum şaşkınlık üzerine aklıma takılan sorular oluyor.

Bu soruları sizinle paylaşmak istiyor ve üzerinde düşünülmesini istirham ediyorum.

Hepimiz biliyoruz, demokrasilerde oy vermek bir haktır.

Bu hak, vatandaşın yönetim düzeni ve yöneticiler hakkında söz söyleme hakkını içermektedir.

Verilen oylar herkes için eşittir.

Seçmenin rütbesi, makamı, diploması, zengini fakiri, kadını erkeği, yaşlısı gencine bakılmaz.

Oy, tam bir eşitlik içinde sandığa girer ve aynı şekilde sandıktan çıkar.

Zaman zaman bu eşitliğe karşı çıkanların varlığını duyuyoruz.

İtiraz ençok diploma üzerinden yapılır.

Meşhur itirazdır, profüsörle çobanın oyu bir olmamalı.

Şu ana kadar bu itirazların bir geçerliliği olmadı.

Zaten itiraz doğru değildir.

Bir de şu var.

Eğitim düzeyi yüksek olanlar zaten siyasette seçilmeye daha yakın duruyor ve siyaseti etkiliyorlar.

Bu onlar için bir avantajdır.

Bu avantajı kullanmak için yapmaları gereken siyasi partilerde aktif rol almaları ve siyaset yapımına müdahil olmaları...

Eğitimlerini bu alanda kullanmalarının önünde hiçbir engel yok.

Gelelim kafamdaki sorulara.

İsterseniz önce, niçin oy veriyoruz? diyerek başlayalım.

Partilerin gözünde seçmen kimdir?

Demokrasilerde seçmen, öneminin farkında mı?

Seçmen, gündelik hayatını kolaylaştıracak ve yaşam kalitesini artıracak tekliflere karşı niçin mesafelidir?

Kimlik siyaseti ile seçmen niçin manipüle edilmek isteniyor, karar süreçlerinde neden kimliği ön plana çıkartılıyor?

Kimlik siyaseti yapmak niçin önemlidir?

Kimliği bastırılanların topluca yok edilmesi doğru ve mümkün müdür?

Mümkün değil ise ki, değil.

Niçin bir kimlik sahibi, başka bir kimlik sahibi üzerinde tahakküm kurmak istiyor?

Bir şeçmen, normal şartlarda duyduğunda isyan edeceği bir muamele, söylem ve tutumun “Kim tarafından” yapıldığını niçin bakma ihtiyacı duyuyor?

Siyaset, sosyal, siyasal, etnik, dini, mezhebi toplumsal kesimlerden herhangi birini veya birkaçını yenmek üzerine mi yapılmalıdır?

İktidarların taraftarları, kendilerinden olmayan toplumsal kesimleri toptan yok etmesi mümkün değilse, niçin yenmek, baskılamak ve en temel haklarını yok saymak istiyor?

İktidara oy veren seçmen, niye yapılan hukuksuzluklara karşı çıkmak yerine destek olur, yapılanlar karşısında sessiz kalmayı tercih eder?

Bir insan,  ahlaki ve hukuki olmayan bu tutumların yanında olmayı kendisine nasıl izah eder?

Sağlıklı bir seçmen, hak ihlalleri karşısında, otoritenin (geçmişten günümüze otoritenin sanki hiç sabıkası yokmuş gibi) söylemlerinin yanında hizalanması nasıl açıklanır ve izah edilir?

İktidar tarafından hepimize ait olan kamu kaynaklarının israfı neticesinde yaşanan finansal daralmayla, soframızdan lokmamız eksilmesine rağmen “Bu işler yanlıştır, kamu malı birilerine peşkeş çekilmemelidir” diyenlere cephe alır?

Salgın nedeniyle işyerleri kapatılan esnaflardan ancak bir kısmına verilen 1000 tl ve üç ay süreyle verilecek 750 veya 500 tl kira hibesinin yeterli olmadığını bile bile “Ne yapalım devletin imkanı bu kadar” diyebilir?

2021 yılı bütçe açığının 40/1’ini esnafa (toplam 5 milyar) bunun yanı sıra müşteri garantili yatırımlar için, Sağlık bakanlığına 16.500 milyar, Karayollarına 14.000 milyar, ulaştırma bakanlığına için 550 milyon) vermenin yanlışlığını söyleyenlere cephe alır?

KHK ile işinden atılan ve hakkında suçlu olduğuna dair herhangi bir karar verilmeyenlerin mağduruyetine sessiz kalır? 

Ülkemizde yargı ne işe yarar?

Güvenlik bürokrasisinin, kendini yargının üstünde görmesini nasıl razı olur ve yargıya güvenmezde, güvenlik bürokrasisinin yanında durur?

İlimizde Jeotermaller için köylümüz, tarım sektörü, çevreciler itiraz ederken, neden bazılarımız bu yanlışa itiraz etmez?

Jeotermal veya başka bir yeraltı-yerüstü zenginliklerimizle ilgili duyarlılık gösteren kamunun yanında değilde, oy verdiğimiz iktidara sahip çıkmak için ihaleye alan şirketlerin yanında dururuz?

Bu soruları eğitimden sanayiye, kültürden sanata, dini hayattan sosyal hayata, hukuktan ekonomiye çoğaltmak mümkün.

Gerçekten oy verirken ve sonrasında siyasetin gündelik hayatımızı, yaşam kalitemizi yükseltecek, ülkemizi gelecek nesillere umutla taşıyacak kriterleri dikkate almamız gerek miyor mu?

Niçin, siyaset esnafının duygularımızı istismar etmesine izin veriyoruz?

Bütün bu sorular ışığında durduğumuz yeri sorgulayalım mı?

Ne dersiniz?