Nihayet olması beklenen oldu ve duyumlarımıza göre arkası da gelecek.

Neden mi bahsediyorum.

Ak Parti belediye başkanlarının özellikle büyükşehir belediye başkanlarının partileri tarafından istenen istifasından söz ediyorum.

Ortada konuşanlara bakarsak, Ak Parti muhalifleri ve muhalefet “mal bulmuş mağribi gibi” bu gelişmeye “dört elle” sarılmış durumda.

İtiraz gerekçeleri demokratik(!) değerler.

Diyorlar ki; “seçimle gelen seçimle gitmelidir!”

Prensip olarak ileri sürdükleri gerekçe çok masum ve meşru...

Muhalefetin, özellikle CHP’nin geçmişte siyasete yapılan siyaset dışı müdahalelerde durduğu yer ve aldığı pozisyona baktığımızda bugün durdukları yer ve ileri sürdükleri gerekçelerde samimi olmadıklarını söylemek hakkımız olmalı...

Kaldı ki, itiraz ettikleri müdahalenin siyaset dışı odaklar tarafından değil, siyasetin içinden yapıldığını görüyoruz.

Yani belediye başkanlarının istifası, seçildikleri parti tarafından istenmektedir.

İstifası istenen başkanların, partilerinden gelen istifa isteklerine istekli olmasalar da uyduklarına şahit oluyoruz.

Bize göre istifalar üzerinden yapılan muhalefetin tavrı samimi değildir.

Tabi unutulmamalı, istifalarla şahit olduklarımız, siyaset tarihimizde ilk defa yaşanmaktadır.

Bu sebeple tartışılması gayet normal...

Garip olan muhalefetin buradan beslenme ve kendisine menfaat temin etme çabasıdır.

Bu tavrı isabetli bulmuyorum.

16 Nisan referandumundan sonra siyasette değişen ve değişmesi düşünülen yeni duruma göre hazırlanma çabası partiler için kaçınılmaz..

Ak Parti ve Genel Başkanının yaptığı değişim hamlesi içinde bazı riskleri barındırsa da, aynı şekilde yeni kazanımları da beraberinde getirecek imkânı içinde barındırmaktadır.

Ak Parti bu imkânı ortaya çıkarmanın ve yenilenmenin gayretindedir.

Bunu nereden anlıyorum?

Muhalefet ısrarla, istifası istenen başkanlar üzerinden iktidara yüklenmekte, “İstifasını istediğiniz başkanların suçu ne? FETÖ’cü mü? Yolsuzluk mu? Başarısızlar mı?” sorularıyla iktidarı sıkıştırmak, parti ile başkanlar arasına fitne sokmak üzerinden politika yapmakta.

Uyguladıkları siyasetle başarılı olacaklarını sanmıyorum.

Tam aksine İktidar uyguladığı politikalarla bir adım öndedir.

Zira bu süreçte, Ak Parti başkanlarını suçlamamış, itibarlarını korumak için gereken özeni göstermiştir.

Uyguladığı siyasetle, 2019 yerel seçimi öncesi yaşanması muhtemel kırgınlık ve küskünlükleri bir buçuk yıl öne alarak avantaj sağlamayı hedeflemekte, seçmenin yoğun olduğu illerde adaylarını şehir halkına tanıtma imkânı oluşturmaktadır.

Ak Parti, politikalarının meyvesini 2019 seçimlerinde fazlasıyla toplayacaktır.

Yapılanları bunlar ışığında değerlendirmek lazım.

Bize göre Ak Parti, 15 Temmuz kalkışmasından sonra devlette var olan ve iktidara geldiği günden beri mücadele ettiği vesayet odaklarından kurtuldu ve bunun sağladığı güçle devleti yönetmeye başladı.

Yani, 15 Temmuz kalkışmasına milletimizin verdiği cevap, Ak Partiye vesayet odaklarından kurtulma ve iktidar olma imkânı sağlamıştır.

Hülasa; Ak Parti milletten aldığı güçle kendi içinde değişim yapmaktadır.

Muhalefet ise dağınık ve kafası bir hayli karışık vaziyette ürettiği gerilimden beslenme arzusunda...

Şartlar böyle devam ederse, milletimiz ne yaptığını bildiği Erdoğan ve Partisine desteğini sürdürecek, macera peşinde koşmayacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisi, hırçınlaşan muhalefetin tuzağına düşmediği müddetçe iktidardaki ömrünü uzatır.

Muhalefetin hırçınlaşması bu yüzden...

Tezcan gibiler sandıkta yenemediklerine karşı itibar cellatlığı yapmaktadır.

Dertleri demokrasi falan değil, hiç bir zaman da olmadı.

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA