02 Haziran 2017 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan kararla Aydın İlimiz "Büyük Ova" koruma alanı kapsamına dâhil olmuştur. Bu kararla amaçlanan tarımsal üretim potansiyeli yüksek arazilerin, erozyon, kirlenme, amaç dışı ve yanlış kullanım gibi nedenlerle toprak kaybının önlenerek bu tarım arazilerinin korumaya alınmasıdır. Koruma altına alınan Büyük Ovalar Milli Tarım Projesi kapsamında değerlendirilecek ve bu değerli tarımsal alanların en verimli şekilde kullanılması sağlanacaktır.

 Buraya kadar her şey çok güzel. Ama uygulamada tam tersi durum işliyor. Birinci sınıf tarım arazilerinde pıtrak gibi jeotermal enerji santralleri yükseliyor. Belediyeler bu alanları imara açıyor. GES, RES, HES, JES aklınıza ne gelirse tarım arazileri yok ediliyor. Organize sanayi bölgesi, otoyollar yine verimli alanlara kurulup yok ediliyor. Yeter mi? Yetmez, toprağı suyu kirletip kullanılamaz hale getiriyoruz. Sulak alanları yok ediyoruz. Yatak ıslahı deyip doğanın dengesini bozan her işi yapıyoruz. Devlet güzelim toprakları aç gözlü vatandaşlardan koruyacağına çevre gönüllüsü vatandaşlar toprağı korumak için canla başla çalışıyor. Bu konulara sürekli olarak köşemizde yer veriyoruz. Şimdi sizlere daha farklı bir konudan söz etmek istiyoruz.

 Aydın Büyük Ovası sınırları içinde ve çevresinde yüz binlerce dönüm arazi tarımsal amaçlı kullanılıyor. Bu arazilerde yukarıda söz ettiğimiz yanlış kullanma, kirlilik, yapılaşma gibi sorunlarla boğuşan on binlerce çiftçi ailesi son dönemlerde hırsızlık olayları ile savaşıyor. İnsanlar tarım ürünlerini, besi hayvanlarını, arazilerindeki müştemilatı, tarımda kullandıkları malzemelerini koruyamıyor. Hırsızlar organize bir şekilde çiftçilerimizin her şeyini çalıyor. Ağacındaki zeytininden pulluğuna, traktöründen damındaki kiremitine kadar her şey çalınıyor.

 Bizim mevzuatımızda Çiftçi Mallarını Koruma sistemimiz var.

 Buna göre; Ekili, dikili veya kendiliğinden yetişen bütün nebatlarla Orman Kanununun şumulüne girmeyen ağaçlar ve ağaçlıklar,

 Ziraatte kullanılan veya ziraatle alakalı olan her nevi menkul ve gayrimenkul mallar,

 Su arkları, set ve bentlerle hendek, çit, duvar ve emsali manialar, tarla ve bahçe yolları korunması gerekenler olarak ifade ediliyor.

 İlimizde gayet iyi bir polis teşkilatı, muntazam çalışan Jandarma teşkilatı ve Büyükşehir ile ilçe belediyelerinin gayet başarılı zabıta teşkilatları, gayet modern Mobese sistemlerimiz var. Ama çiftçimizin malları sahipsiz, ne koruyan var ne önlem alan. Çiftçi perişan ve umutsuz. Konu ile görüştüğümüz çiftçilere bir dokun bin ah işit. Muhtarlar aynı şekilde durumdan rahatsız. Çözüm yolu arıyorlar. Ama kendilerini dinleyip çözüm üretecek yetkili insan bulamıyorlar. Güvenlik teşkilatlarımız enerjilerini başka işlere ayırıp çiftçi sorunlarına yeterince çözüm bulamıyorlar.

 Çiftçi bu zor şartlarda güç bela gübre alıyor, mazot alıyor ama tarlasındaki deposundan çalınıyor. Bırakın tarımsal aletlerini, evinin damının kapısı, penceresi, hatta duvarın içindeki elektrik teli çalınıyor. Ağaçları kesiliyor, ürünü, koyunu, ineği, sulama hortumu, küreği çalınıyor. Güvenlik güçlerine müracaat ediyor, çoğunlukla sonuç alamıyor. Artık bu hırsızlıklar sonucunda çiftçi canından bezmiş durumda çare bekliyorlar.

 Yetkililere düşen görev hem toprağımızı, suyumuzu korumak, hem de o toprağı işleyen çiftçilerimizi korumaktır. Bir an önce önlem alınmalıdır, yoksa yarın geç olabilir. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış. Onuncu köyden sesleniyoruz, duyan olursa.

 "Köylü milletin efendisidir." (M. Kemal Atatürk)